BUZDAN KALPLER

49 11 12
                                    


"Doluyorsa gözlerim sendin sebebi"

Hava oldukça soğuktu, insanlar kendini ateşe veriyordu.

 Buzdan kalpler...

Gözümü araladığımda Aden bir bardak suyu dikip tezgahın üzerine yavaş bir şekilde bıraktı. Gözlerimi açtığımı görünce, "Günaydın" dedi. 

Hala kızgındım, hem de hiç olmadığı kadar, yaşanmışlıklar vardı, fakat benim gururum kalbimi ayaklarımın altına almıştı. Ona aldırış etmeden kalkıp yanına gittim, tezgaha bıraktığı bardağı alıp, çeşmeden su doldurup tek nefeste kafama dikip bardağı sert bir şekilde vurarak tezgaha bıraktım. Aden kafasını çevirip koca bir tavırla bana baktı, lavaboya doğru yöneldim, kendimi içeri atıp kapıyı kilitledim. Üstümdeki ince askılı bluzu üzerimden çıkarıp yere bıraktım, bacaklarıma yapışan taytı kendimden kurtardıktan sonra suyu açtım. 

Yere bastığımda soğuk mermer ve soğuk su birden irkilmeme sebep oldu. Aldırış etmeden suyun altına attım kendimi, dakikalarca soğuk suyun altında durdum. 

Sanki uçsuz bucaksız bir denizin içinde boğuluyordum, her kulaç atmaya çalıştığımda biraz daha batıyordum derine, bir taş bağlanmış gibiydi, içimde bir ağırlık vardı, taşamıyordum.

Üstüme uzun bir tshirt, altıma da kısa bir şort geçirdim. Saçlarımı elimle açtırdıktan sonra toplamaktan vazgeçtim, serbest bıraktım, keşke düşüncelerimi de özgür bırakabilseydim kafamın içinde milyonlarca insan vardı susmuyorlardı bir türlü.

 Elimle kapıyı ittirdikten sonra salona doğru ilerledim. Aden koltukta oturmuş, elinde bir sigara, ciğerlerini zehirlemekle meşguldü... 

Oturduğu koltuğun hemen yanında ki pencereyi araladım, her yer sigara dumanıydı, kim bilir bu kaçıncıydı... Pencereyi araladığımda soğuk rüzgar tenimi rahatsız etti, yine de pencereyi açık bırakarak geniş koltuğa kendimi bıraktım. Yorulmuştum.

"Yaz havası var gibi mi görünüyor oradan, saçını kurutsaydın, bir de pencereyi açtın üzerine." 

"O elinde tuttuğun şeyi söndürür ve yenisini yakmazsan kapatırsın camı." tavır takınarak televizyonun kumandasını alıp kapat tuşuna bastım.

"Saçlarını kurut çıkacağız "

"Çıkacağız mı? Nereye?" dedim koca bir merakla.

"Dışarı" dedi sinirli bir sesle.

"İyi" diyerek ayağa kalktım ve az önce bulunduğum odaya geri döndüm. Çekmeceden saç kurutma makinasını çıkarıp 10 dakika boyunca saçlarıma tuttum.

 Aden "Hadi Dila" diye seslendi.

"Hadi Dila" ses kulaklarımda defalarca yankılandı.

"Hadi Dila uyu kızım artık, çok geç oldu, yarın okula gideceksin."

"Anne bana şarkı söyler misin ?" 

"Söylerim kızım"

 Annemin dudaklarından şarkı dökülmeye başlarken Dilan çığlıklarını etrafa savmaya başladı, annem aldırış etmedi, babam da. Yataktan kalkıp Dilan'ın odasına koştum, küçük adımlarımla acı çığlıklara koştum, Dilan'ın odasının kapısını açtığımda, dizlerini kendisine çekmiş, ağlıyordu. Dilan bana sarıldı ben Dilan'a. 

"Sen" dedi. "Sen bana şarkı söyle, susma sen söyle.."

"Tamam" dedim. 

 Bir küçücük aslancık varmış

Çöllerde ko ko koşar oynarmış

Çöllerde ko ko koşar oynarmış                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               Annesi onu çok sev-... 

                                                                                                                                                                                              Dilan elleriyle dudaklarımı kapattı. Sustum. Sustu. Kollarımda uyuya kaldı.

Aden hızlı bir şekilde içeri girince aynanın karşısından geri çekilip, gözümden akan yaşları hızlıca sildim. 

"Ne oldu ?"

"Yok bir şey diyecekken daha da ağlamaya başladım, nefes alışverişim şiddetlendi, gözyaşlarım hiç durmadı, Dilan sanki hala o odada beni bekliyordu, ağlıyordu sanki orada.

Kendimi zemine bıraktığımda Aden yanıma ulaştı. Tek bir kelime etmedi. Durdu. Gözlerimin içine bakamadı. "Dilan" dedim. "Çok özlüyorum."

 Geçti demedi geçmeyeceğini ikimiz de biliyorduk, izi kalacaktı. "Hadi kalk, yerden" dedi, dinlemedim. Küçükken ben annemi de dinlemezdim zaten.

"Küçükken de böyleydin. Aptal! Kalk hasta olacaksın. "

Elimden tutup beni kendine doğru çekip kalkmamı sağladı, yüzümü buruşturarak ona döndüğümde "Saçmalıklarını kes! Sırf bana o mektubu verdiğin için buradayım, bunu aklına sok, zırvalıklarına son ver."

Kapıyı araladığımda aynaya yöneldim, gözlerim kan çanağına dönmüştü, üstüne hiç bir şey olmamış gibi Aden zırvalık havasındaydı. 

Yorganı yatağın üstünden sıyırıp içine girdim, üstüme iyice yorganı çektim. Aralanmış olan perdeden dışarısı az çok gözüküyordu. Daldım gittim karanlığa. 

Göz kapaklarım yavaş yavaş kapandı.

 İçin de kaybolan küçük bir kız vardı, gelmeyecek olanı bekliyordu, Dilan'ı bekliyordu. Gelmeyeceğini biliyordu, geçmeyeceğini de biliyordu. Sadece biliyordu, başka bir şey yapamıyordu küçük kız..

Hiç düşmeyecekmiş gibi bana koş Dilan. 

Selaam. Nasılsınız ? Her şey yolundadır umarım.  100 okunma olduk, size binlerce kez teşekkür ederim. Nasıldı bölüm ? Yıldıza basmayı unutmayın. Sizleri çok seviyorum unutmayın ki her şeyin başındayız...






KARANLIĞIN ARAFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin