PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA

12 3 18
                                    


SELAM! LÜTFEN OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

BİR MUM DA BENİM İÇİN YAKAR MISINIZ? HEMEN BU SATIRA. 🕯🕯🕯

Sigaranın acı tortusu boğazımı yararak mideme ulaştığında, içimde tuttuğum dumanı dışarı saldım. Sigaranın küllerine baktım, bir de çakmağa. Ateş olmak istedim, kendimi tutuşturayım istedim, küllerim kalsın geriye istedim, Anka kuşu gibi küllerimden doğayım istedim ama olmadı çünkü ateş lavları zaten ayaklarımın dibindeydi, küllerim lavların içinde harmanlanıp Anka'yı doğurmazdı.

"Bu hastane belgelerinin daha fazlası lazım!" diye söylendim masanın etrafındakilere doğru. Masanın etrafında Barlas ve kız arkadaşı Eylül oturuyordu, etrafımızda bir kaç masa daha vardı ve herkes çok sessizdi.

"Başım ağrıdı gerçekten ekrana bakmaktan," dedi Eylül, ardından derin bir ofladı.

Barlas ona doğru dönerek "Of Trabzon'da" diye söylentide bulundu hafiften gülerek.

Eylül gözlerini çevirerek "ha ha ha," dedi bıkkınlıkla. 

Annesi ve babası kavga eden küçük çocuk gibi onları izliyordum şuanda. Telefonumdan gelen bildirim sesi ile irkildim, mesaj panelini indirdim.

agliophobia: Canın sıkılmış gözüküyor.

dilacar: Sende mi soğuk esprilerinden patlatacaksın yoksa?

agliophobia: Hayır. Yardımına ihtiyacım var. 

dilacar: Sen ve benden yardım istemek? Şaşırtıcı agliophobia!

agliophobia: Kuzgun.

dilacar: Ne yardımı istiyorsun? 

agliophobia: Çavdar sokak, no:12, dikiş atmayı biliyorsundur umarım.

Bunu yapmak zorundaydım, sadece zorundaydım. Telefonumu gömleğimin cebine attıktan sonra, çok mükemmel ekibimiz! CMV' ye doğru "Benden bugünlük bu kadar, ulaştığınız belgeler olursa mailime atarsınız, davette görüşürüz." diyerek onlardan uzaklaştım. Şeffaf dosya içinde olan kağıtları rulo şeklini bozup tekrardan okumaya başladım.

Ad-Soyad: Dilan ACAR.

Yaş: -

T.C. : 1110*******

Hastane: Şuan faaliyette değil.

 Yönetici: F.A.

Bir sürü bilinmeyen vardı, bir sürü cevapsız sorular ve soru işaretleri vardı...

Adımlarımı yavaşlattığımda yeşil Çavdar Sokak, tabelasını gördüm. Adımlarımla birlikte sokak numaralarını takip ettim; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13... gözlerim on iki numarayı pas geçmişti, saat on ikiyi vurduğunda, kalp zaten çoktan kurşunu yerdi. Birer adım geri attıktan sonra gözlerim etrafı gezindi, alt kat boş bir mağazaydı ve yağ kokusu oldukça derindi, sağ taraftan yukarıya merdivenler uzanıyordu. Merdivenlerden ikişer ikişer çıktıktan sonra, kapıyı yavaşça tıklattım. Ses gelmediği için kapıyı yavaşça ittirdim.

Gözlerim mermeri tavaf ettiğinde, yere yığılmış bedenle karşı karşıyaydım, bu kişinin Kuzgun olma ihtimali 0' dı çünkü çocuk en fazla 25'lerindeydi. Hızlıca tişörtünü sıyırıp yarasının derinliğine baktım, bir kurşun değil, iki kurşun değil, üç kurşun hiç değildi. Kurşun koca bir yuva bırakmıştı. Yüzümü ekşittim, çok daha basit bir yara ile karşılaşmayı beklerken bu da neydi böyle?

KARANLIĞIN ARAFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin