Benim için bir mum yakar mısınız?
Keyifli okumalar. Yıldıza basmayı unutmayın.
Adımlarım, yürümeye başlayan bir bebek kadar masumdu fakat taş zemin ayaklarımı cayır cayır yakarken, elimi tutan el beni girdaptan tek nefeste kurtarıyor oluşu, ciğerlerime nefes ulaşmasının tek sebebiydi.
"Hey, durun!" diye bağırdığında birisi Kaan yavaşça bedeninin sese doğru döndürdü.
Adım sesleri kulağımıza daha çok işitilirken, Kaan bir adım daha attığında elimi bırakmadığı için bende ilerlemek zorunda kaldım. Kaan'ın yüzüne sokak lambasının ışığı vurduğu sırada karşımızda duran 12'lerinde çocuk gözlerini ellerimize doğru çevirdi ilk baş, daha sonra Kaan'ın yüzüne. Kaan'ın yüzünde biraz gezinirken sonra;
"Kunt abi sen miydin? Hoş geldin." Dedi çocuk. Kunt mu?
"Haber veremedim Ömer, kusura bakma." Dedi Kaan.
"Ne kusuru abi." Dedi başını eğerek, ardından gözlerini bana doğru çevirdi; ve ardından ekledi.
"Sende hoş geldin yenge," Dedi 12'lerinde olan çocuk 32 dişiyle sırıtarak.
"Hoş buldum." Dedim bozuntuya vermeden.
Kaan olan Kunt kendini gülmemek için zor tutarken elimi sıktığının farkında değildi.
Kaan, "Ömer oğlum, Ferdi Agah aynı yerinde mi?" Dedi.
"Yok abi, oğlu vuruldu onun, baya derinmiş yarası, yani öyle dediler, bir kız kurtarmış hayatını, dikiş tutmayan kurşunla vurmuşlar, kız atmış dikişi abi, biz de anlamadık valla, yaşıyor oğlu."
"Sağ ol Ömer, Allah'a emanet." Dedi, ardından nereye çıkacağımı bilmediğim yolumuza devam ettik.
Sessizliği bozan ben oldum.
"O çocuk, sana neden Kunt dedi?" Diye sordum."Babam küçükken bana Kunt derdi, az çok hatırlıyorum da, buraya en son birlikte kaç yaşımızda geldim hatırlamıyorum," derin bir nefes aldı, "Keşke diyorum bazen, keşke bırakmak zorunda kalmasaydılar beni, unutmasaydılar beni, sen unutma beni olur mu? Diye sordu dan diye.
Ne diyeceğimi bilmezken yüzümü ona doğru çevirdim; gözlerinin içinde ki harmanlanmış acı, her zaman acıya gebe bir şekilde acı kahve gözlerinde duruyordu.
"Kunt," dedim garipser bir şekilde baktı bana, ardından "Kaan" diye düzelttim, cebimden telefonumu çıkardım, rehbere girdim, Kaan'ın numarasının üzerine tıklayıp düzenle kısmına bastım;
K(U)(N)(U)(T)(A)(M)(A)(M) yazdım, telefonun kısık ışığı yüzlerimize hafiften çarparken, soğuk yer altında dudaklarımızda belirlenen gülüşler birbirine çarparak içimize birer enkaz bıraktık.^
Kaan Agah.
Babası tarafından bırakılmış, bırakılmak zorunda kalmış dediğine göre.Kaan Agah.
Annesi tarafından bırakılmış, bırakılmak zorunda kalmış dediğine göre.Kaan Agah.
Küçük bir erkek kardeş. Hiç görmemiş onu, hep bir kez olsun onlardan bana bir şey kalsın demiş ama kalmamış.Dila Acar.
Annesi ve Babasını bir kazada kaybetmiş, küçük bir kız kardeşe sahip, kardeşi çok küçükken kayıplara karışmış, nabzının attığını bilsek te, ayak izleri hep nefesinin bittiği yerde saklı kalmış.Ayak izleri hep nefesinin bittiği yerde saklı kalmış.
^3. Bir koridora girdiğimizde, sessizliği geride bırakmıştık biraz olsun, insan sesleri geliyordu.
Ne de olsa İstanbul üstümüzde kuruluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ARAFI
Fantasy"Dünyaya açılan bir çift yeşil göz." "Kanayan dudaklar." "Yaralı kalpler."