KANAYAN DİZLER

11 2 16
                                    

YILDIZA BASMAYI UNUTMAYIN, İYİ OKUMALAR! 

Kalp. Kalp. Kalp. Kalp.

Benim için şuraya mum yakar mısınız? 🕯

Monitör sesi. Çatal, bıçak sesi? Neredeyim ben?

"Kurşun çok ileri gitmiş, çıkarmak çok zor oldu."

"Hem kurşunu sektiren, hem kurşunu çıkaran adam." 

Ses ya da uğultu kulaklarımı ilişmeye çalışıyordu ama tam olarak başarılı olamıyordu, neredeydim, kiminleydim idrak edemiyordum. 

                                                                                              ^

Gözlerimi açtığımda, ilk önce ellerime baktım. Ellerim. Tabii ya. Ellerim, kan yok. Ellerimi yukarı kaldırmayı başardığımda bir hortumda benimle gelmeyi denedi ve canımı yaktı, koluma baktığımda anlayabildim ne olduğunu. Serum.

"Dur, dur, canın acıyacak hareket etme." Başımı yastığa koydum ve gözlerimi tavana diktiğimde burası hastaneden farklı olduğunu anladım. Hastaneler. Başka bir ülkeye gitseniz bile, hastaneler aynı kokardı.

"Burası neresi?" diyebildim zorlukla. Garaja benziyordu.

"Garajın yanında bulunan ameliyathane." dedi sakince.

"Canım acıyor." dediğimde elim hızlıca sol tarafıma doğru gitti.

"Özür dilerim," dedi ve iç çekti, "kurşun nasıl poligondan sekti bilmiyorum."

Ellerimi dudaklarıma götürebildiğimde, daha fazla konuşamayacağımı anladı ve gözlerini sıkıca kapattı. Başımı yavaşça sağ tarafı doğru çevirdiğimde komodinin üzerinde duran telefonuma ve kabanımı gördüm. Kaan neye baktığımı anladığımda telefonumu, komodinin üzerinden alıp ellerime bıraktı. Ellerim. Ellerin. Koca bir kıyamet. İntikan'ın arafı. 

Ana ekranı ileri ittirip, yeşil telefon yazan kutucuğa tıklayıp, tuşları açtım ve ardından telefonu Kaan'a geri uzattım.

"Kimi aramamı istiyorsun." diye sordu, konuşamayacağımı bildiği halde.

Dudaklarımı zorladım, birbirine çarptırmayı denedim, olmadı. Gözlerimi ileriye doğru ittirdiğimde, tuşlara basmaya başladı ve ardından telefonu tekrardan ellerime uzattı, kendi numarasını yazdığını umarak, yazdığı numarayı kaydedip, mesaj paneline girdim ve mesaj yazmaya başladım.

                                                                                                                                   Ben: İlk vuruluşum değil, ama senin silahından çıkan ilk kurşun, sekip tam soluma isabet etti. Kendini suçlu hissetme. Canım acıyor ama geçer. Geçer değil mi?

Mesajı gönderdiğimde Kaan'ın telefonundan bildirim sesi geldiğinde telefonu eline aldı, gözleri ilk önce mesajda gezindi, sonra yüzümde, daha sonra parmaklarının tuşlara dokundu.

K: Yaran çok derin değil, ameliyatını ben yaptım. Kurşun çok ileri gitmemiş. Özür dilerim. Yaralar kapanır ama gönül yarası geçer mi bilemem.

                                                                                                                                Ben: Yaralayıcı ve kurtaran adam :)

K: Yaralamak amacım değildi, ama kurtarmak vazifem.

Telefonumu yeşil çarşafın üstüne yavaşça bıraktım. Gözlerimi sıkıca kapattım. Bir daha hatırlamak istemedim bugünü. Canımın acısından değil, geçmişin acıtmasından. 

KARANLIĞIN ARAFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin