Zaman, gerçekten mutlu olduğunda hızlı geçiyormuş meğerse. Şanlıurfa'ya geleli 2 hafta oldu ve 3.günde Mehir'le oturacağımız eşyalı, küçük bir ev bulabildim. 10 gündür de hastaneye, çalışmaya gidiyordum. Buralarda psikologlara pek uğrayan yoktu sanırım, 10 günde yalnızca 2 danışanımın olması da bunu gösteriyordu. Yavaş yavaş buraya alışmaya başladığımı fark ettim, alışmalı mıydım? Belki bir sene sonra buradan da gidecektim, bu sadece şark görevi, tabii bir de Mehir hariç tanıdığım herkesten kaçma görevi. Hastanede çalışmaya başladığım gün birçok insanla tanıştım ama daha fazlasına yeltenmedim. Biraz soğuk duruyordum onlara göre, yapmacık olmadığım için, normalde neşeli biriyim, yani öyleydim. Mehir'le son konuştuğumuzda bana dediği şey geldi aklıma birden.
~Flashback:
"Neşeni hortlatacak bir enişte bul bana oradan." diyip kahkaha atan Mehir'in gülüşüne karşılık ben de tebessüm ettim.
"Henüz kriterlerimi belirlemedim Mehir, sen gel beraber buluruz enişteni." dediğimde arkadan birinin sesini duydum, babamın. Daha fazla sesini duymamak için Mehir'in sesine odaklandım.
"Elzem, baban geldi bize, şimdi kapatalım görüştüğümüzü anlamasınlar, yine seni soracak herhalde bana." diyip kısa bir görüşürüz faslından sonra telefonları kapattık.
~Flashback Son.
Mehir olmadan buraların tadı çıkmıyordu, yine de vakit geçirecek bir şeyler bulabildim. Bir haftadır her gün kitap okuyup evin önündeki bahçeye türlü türlü çiçekler ve fideler dikiyordum. Şimdi yine aynı işi yapmak için tulumumu giyip saçımı topuz yaptım. Elime, 2 kez okuduğum ama tekrar okumak istediğim, Kürk Mantolu Madonna romanını ve dün yaptığım limonatadan da bir bardak alarak bahçeye çıktım. Temmuz ortalarında olduğumuz için hava bir hayli sıcaktı.
Bir süre çiçekleri ve ağaç fidelerini dikmekle uğraştıktan sonra bahçe kapısına dayalı olan masaya oturup kitap okumaya başladım. 10 dakika boyunca üzerimde gezinen bakışların farkında olmama rağmen kafamı kaldırmadım. En sonunda kitabı kapatıp gerinir gibi yaparak sol tarafıma, karşı kaldırımdaki eve baktım. Kalıplı, dik ve sert duruşlu bir adam, elleri cebinde yanında onun gibi duran biriyle konuşuyordu, ben bakınca gözlerini tamamen karşısındakine dikti. Bir 5 dakika boyunca hiç bakmadı. Tekrar kitabımı elime alınca ara sıra yine bakışlarını üzerimde hissettim, 2 dakikada bir kafamı kaldırıp baktığımda göz göze geliyorduk, bazen baktığı için utanıp kafasını başka bir yöne çeviriyordu, bazen de ben kafamı tekrar kitaba çevirmeden gözlerini çekmiyordu.
Adamın üzerindeki tişört ve pantolon cuk oturmuştu, güzel duruyordu. Acaba ne iş yapıyordu? Böyle kalıplı olmasına sebebiyet verecek bir meslek olsa gerek. Acaba kaç yaşında? Pek büyük durmuyor. Kendi kendime düşünürken duraksayıp ona baktım, 'ne yapıyorum ben ya' diyerek kendime kızdığım sırada hâlâ ona bakıyordum, bu yaptığım harekete yarım güldü ama sonrasında karşısındaki oğlana odaklanıp eski yüz ifadesini takındı.
Yarım saat sonunda kitaba iyice dalıp karşı taraftaki adamı tamamen unuttum. Tam en sevdiğim sözün olduğu kısma gelmiştim, şu anki durumumu anlatan kısma: "Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım." Ben bu kısmı içimden okurken biri de aynı anda dışından söylemişti, kalın ama güzel bir sesti. Kafamı kaldırıp baktığımda bahçe kapısının dışından kitaba ve bana bakan adamı görünce bir an ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırdım.
"Kusura bakmayın, rahatsız ettim sanırım." diyip mahcup bir şekilde gülümsedi, rahatsız olup olmadığımı teyit etmek ister gibi. "Estağfurullah, okudunuz galiba ayaküstü." diyerek elimdeki kitabı kaldırıp gösterdim. Ufak bir kahkaha atıp "Tekrar okumama gerek yok 3 kez okudum, uzaktan bunu okuduğunuzu görünce yanınıza geldim ama beni fark etmediniz, ben de nerede olduğunuza bakmak adına kitabı okudum. En sevdiğim sözün olduğu kısımdaymışsınız, size eşlik etmek istedim." Bir anda gözlerim parladı. "En sevdiğiniz kısım mı?" derken sesimdeki heyecanı yansıttığım için biraz rahatsız oldum. Acaba beni yanlış anlar mıydı, herkesle böyle çabucak samimi olduğumu düşünür müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHBER
Romanceİkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım... Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz "Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç" Bir ellerin...