crawlin back to you

781 51 231
                                    

Alex'in gidişinin ardından haftalar geçmiş, Chloe ne Arielle ile ne de Alex ile konuşmuştu. Arielle'nin bebeğinden vazgeçmesi Alex için yeterli olmuş, araları düzelmişti. 

Ancak Chloe için durumlar iyi değildi. Haftalardır ayık olduğu hiçbir gün olmamış, rehabilitasyon öncesi olduğu durumdan farksız hale gelmişti. Alex onu yıpratmıştı. Sonunda bir şansı olduğunu, onun sevgisini kazandığını düşünmüştü ve bulutların üzerinden yere düşmesi çok sürmedi.

Arielle, Chloe ile yaşadığı gerginliğin ardından ilk uçak ile New York'a gitmişti. Çiftin New York sokaklarında çekilen fotoğrafları kısa sürede magazine ulaşmış, Alex'in özel yaşamını gizli tutma önceliği zedelenmişti. Bunu umursamadı elbette çünkü artık hakkında endişeleneceği bir bebek yoktu.

Chloe fotoğrafları gördüğünde neredeyse kendini komaya sokacak kadar içti. Bir anlığına midesinin delindiğini hissettiğini sandı, ardından uykuya daldı.

O sabah üç haftadır temizlenmemiş ve darmadağınık olan evinde uyandı ve şişelere basmamaya çaba göstererek banyoya gitti. Duşun ardından okula gitmek üzere hazırlandı. Metroya binmek için biraz yürümesi gerekti. Soğuk hava ona iyi geliyordu. Zihnini biraz daha toparlamış bir şekilde okula girdi ve edebiyat dersi için amfiye yerleşti. Kafasını önüne eğdi ve gözlerini kapattı. Ders başlamadan hemen önce duyduğu sesle gözlerini açtığında karşısında hayli yakışıklı olan genç bir adam duruyordu.

"Sakıncası yoksa yanına oturabilir miyim?" Genç adam, Chloe'nin anlamsız bakışları karşısında kendini çıplak hissetti. Etrafına bakarak kendini açıklamaya çalıştı. "Gün ışığına yakın olduğumda daha iyi odaklanıyorum, boş olan yerler karanlık."

Chloe umursamadı ve çantasını diğer tarafa koydu. Genç adam oturduğunda yüzündeki gülümsemesinden bir şey kaybetmemiş aksine daha büyük bir samimiyet ile elini Chloe'ye uzattı. "Hans."

Chloe'nin anlamsız bakışları ile yeniden karşı karşıya kalan Hans eli havadayken kısa bir süre bekledi. Chloe'nin elini sıkmayacağını anlayan Hans umudunu yitirdi ve önüne dönmek için hareketlendi. Ancak Chloe beklenmedik bir şekilde Hans'ın elini tuttu ve ismini söyledi.

Hans kendini Chloe'ye bakmaktan alıkoyamadı çünkü o, gözlerinin altındaki morluk ve kızarıklıklara rağmen büyüleyici görünüyordu. "Model falan mısın?"

Chloe bu soru karşısında Hans'ı şaşırtarak güldü. "Sayılır."

Hans onun neden güldüğünü anlamasa da Chloe güldüğü için o da güldü. "Nasıl yani?"

Chloe tek kolunu sıranın arkasına yasladı ve duruşunu düzeltti. "Annem ve babam moda sektöründe çalışıyor. Tasarımlarının çoğunu üzerimde tanıtıyorlar çünkü onları sık ziyaret ediyorum ve prova için fazla zamanımız oluyor." Chloe gülümsedi. "Ayrıca ücret almıyorum. Bu yüzden başka modellerle çalışmıyorlar sanırım."

Hans güldü. "Mantıklı."

"Peki ya sen," dedi Chloe. "Senin olayın ne?" 

Hans biraz düşündü. "Almanım?" dedi gülerek.

Bu Chloe'yi de güldürdü. "Farkındayım."

"O kadar belli oluyor mu?" diye sordu.

Chloe sesli bir kahkaha attı. "Tanrım, adın Hans."

Bunun üzerine ikisi de güldü. Profesör gelmeseydi konuşmaya devam ederlerdi. Hans, Chloe'ye dersten sonra işinin olup olmadığını sordu. Chloe'nin planı sarhoş olana dek içmek ve uyumaktı. Yapacak daha iyi bir şeyi olmadığından Hans'a bir yerlere gidebileceklerini söyledi. Hans bunu duyduğu için çok mutlu oldu ve dersin bitmesini dört gözle bekledi.

Fuckgirl ⚜️ Alex TurnerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin