Multimedia: Esin Korkmaz
Gördüğüm kabustan nefes nefese kalmış bir şekilde uyandım. Telefonumu elime alıp saate baktığımda daha 06.15 idi. Koşuya çıkmak için güzel bir zamandı. Hızla elimi yüzümü yıkayıp mor sporcu atletimi ve siyah taytımı giydim. Son olarak hırka, telefon ve kulaklığımı alarak aşağı indim. Esin koltukta uyuyakalmıştı. Sessizce evden çıktım ve kendimi sokağa attım. Mis gibi temiz hava, yeni doğmaya başlamış güneş ve kuş sesleri... Kapüşonumu takarak yavaş tempoda Arnavutköy Sahili'ne doğru koşmaya başladım. Tek tük insanlar koşuyor kimisi ise yürüyordu. Kulaklıklarımı takıp hareketli bir rap şarkısı açtım ve hızımı artırarak koşmaya başladım. Bu güzel Boğaz manzarası eşliğinde koşarken bir yandan da gözümün önünden film şeridi gibi o kötü anılarım geçiyordu. Hiçbirini unutamamıştım, saniye saniye aklımdaydılar. Bana bunları yaşatan herkese, hayata, kadere söverken, farkında olmadan koşma hızımı çok fazla artırmış olacağım ki karnıma şiddetli bir ağrı girdi ve olduğum yerde iki büklüm kaldım. Ama bunun bir diğer nedeni de karnımdaki morluk. Acıdan gözümden yaş geliyordu. Geldiğini fark etmediğim genç bir adam koluma dokunmaya çalışarak :
'' İyi misiniz'' diye konuştu.
O anki acı ve sinirle '' Dokunma bana, çekin elinizi'' diye çıkıştım. Karşımdaki adamın yüzüne bile bakmıyordum. Sanki o an geçmişe gitmiştim. Babamın annem ve bana şiddet uyguladığı zamanlara. Evet doğru sadece anneme şiddet uygulardı ama ben dövmemesi için araya girdiğimde beni de kenara itip vurmaya başlardı. Etrafımda toplanan birkaç insanın seslenmeleri ile kendime geldim. Az önce kendimden geçmiştim, nerede olduğumu bile unutmuştum. Hızla başımı iki yana sallayıp kendimi toparladım.
''Kızım, iyi misin, su ister misin?'' diye bir teyze konuştu. Elindeki suyu alıp '' Teşekkür ederim, iyiyim başım döndü sadece'' diye ekledim. Etrafımdaki insanlar gidince bir banka oturdum. Hırkamın fermuarını indirip yarama baktım, şişmişti biraz. Oflayıp kafamı deniz kenarına çevirdim. Şapkalı bir adam gözlerini bana çevirmiş, daha doğrusu yan gözle yarama bakıp su içiyordu. Bu galiba az önce yanıma gelen adamdı. Yüzüne tam bakmamıştım ama şapka taktığını fark etmiştim. Hızla ayağı kalktım ve fermuarımı çekip eve geri koşmaya başladım.
Aptal kafam anahtarı almayı unutmuşum. Mecburen zile bastım. Kapı hemen açıldı. Esin uyanmış olmalı. Yukarı çıkıp eve girdim. Mutfaktan güzel kokular geliyordu. O sırada Esin mutfaktan çıktı ve enerjik bir sesle '' Günayddııınn, sabah sabah nereye gittin kalktım yoksun merak ettim'' diye söylendi. ''Günaydın sarışın. Erken kalkmıştım bunu fırsat bilerek koşuya çıktım. Seni de uyandırmak istemedim'' dedim. ''Sportif kız işte... Ben de burada krep yapayım.'' diyerek gözlerini devirdi. ''Aahhaha seninle de gideriz canım. Neyse hadi ben bir duş alayım da sonra şu krepleri yiyelim'' dedim göz kırparak ve odama çıktım. Hızlı bir duş alıp yarama da krem sürdüm. Üzerime siyah bir tayt, beyaz bir sweatshirt yanıma da deri ceketimi aldım. Klasik ve kolay makyajımı eyeliner, rimel ve parlatıcı ruj üçlümü sürüp aşağı indim. Kahvaltı hazırdı direkt masaya oturduk. ''Off, Esin çok güzel olmuş eline sağlık'' dedim. Gerçekten bu kız işini biliyordu. ''Afiyet olsun kuşum. Bu gün ne yapacaksın?'' diye sordu. Açıkçası ben de bilmiyorum ne yapacağımı. Biraz düşündükten sonra aklıma bir şey geldi. ''Aaa Esin bizim Rüzgar ne yapıyor? Çok özledim onu.'' Rüzgar bizim çocukluk arkadaşımızın. Eskiden evlerimiz yan yanaydı. Bahçeli evlerimiz vardı. Üç evde yan yanaydı. O zaman tanışmıştık. Tabii ben İtalya'ya gitmeden önce daha samimiydik.
''Valla Almeda'cım sen buralarda yokken Rüzgar işleri büyüttü. Kendine ait bir spor salonu açtı. Hatta Etiler'de. Neredeyse tüm ünlüler, zenginler orada he.'' Esin'den al haberi işte. Aslında böyle bir şeyi Rüzgar'dan beklerim. Spora çok düşkündü. Ben gitmeden liseye geçtiğimizde aynı lisedeydik ve o spora giderdi, basket oynardı. Geceleri geç saate kadar antrenman yapardı. '' Woww çok iyiymiş. Ben o zaman bugün onu bir ziyarete gideyim. Sürpriz yapmış olurum. Hem de belki ben iş bulana kadar orada antrenman yaparım. Sen de gelsene benimle.'' dedim. Üzgün bir şekilde '' Çok isterdim ama biliyorsun ki ben bir iş kadınıyım veeeee patron beni bekler. Hatta şu an çıkmam gerek. Ben sana spor salonunun konumunu atarım.''dedi. Evet Esin bir mimarlık şirketinde çalışıyor. Kendisi iç mimar olur da. ''Taman olur. Sen çık o zaman ben buraları toplarım.'' ''Tamam kuşum, akşam görüşürüz.'' diyerek yanağımı öpüp gitti. Peki ben ne zaman iş bulma çalışmalarına gireceğim acaba. O kadar yurtdışında eğitim aldık. Aslında ben de bir şirkette halkla ilişkilerde (piar) bölümünde çalışabilirim. Bu aklımda kalsın. Hemen etrafı toplayıp çantamı almaya çıktım. Olmazsa olmaz vanilyalı parfümü sıkıp evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı ve Güç
ActionAlmeda Kuloğlu: Annesinin ölümünü kendi gözleriyle görmüş 23 yaşında genç bir kız. Çocukluğu, gençliği hep karaydı hala da öyle. İsminin de anlamını taşıdığı gibi hırslı, istekli ama diğer anlamı gibi parlak ışıl ışıl bir kız değil. Her ne kadar baz...