\13/

99 12 7
                                    

Odanın karanlığa gömülmesiyle akşam olduğunu fark etmişti Astoria. Odaya girdiğinden beri hiç çıkmamıştı. Kimseyi de almamıştı içeriye. Ağlamaktan gözlerinin şiştiğini hissediyordu. Daha kötüsü yaşanana kadar, en kötü günü bugündü.

Saate baktı az sonra Büyük Salon'da akşam yemeği vardı. Saçlarını düzeltti, üstüne bir çeki düzen verdi. İşte, şimdi kimse anlayamazdı.

Tam odadan çıkacakken telefonuna gelen bildirimle geri döndü. Mesaj Draco'dan gelmişti. Sanki bugün hiç kötü şeyler yaşamamış gibi Draco'ya verecek bir cevap düşündü.

Bilinmeyen: İyisin değil mi? Öfkeli olduğundan seni yalnız bırakmak istedim. Akşam yemeğini kaçırma.

Astoria: Hiç olmadığım kadar iyiyim. Zaten şu an aşağı iniyorum.

Bilinmeyen: Güzel, yemekten sonra biraz konuşsak olur mu? Her zaman ki gibi yine sana ihtiyacım var.

Astoria: Olur tabii olur.

Bunlar hayra alamet şeyler değildi. Bunun Astoria'da farkındaydı. Draco yavaş yavaş istediğini elde ediyordu, galiba.

Aşağı inmeden önce son kez aynada haline baktı. Ağlamış gibi durmuyordu pek. Nasıl olsa fark etmezler diye düşündü.

Büyük Salon'a yine curcuna hakimdi. Sanki herkes ilk defa yemek yiyecekmiş gibi heyecan yapıyordu. Haklılardı da. Hogwarts'ın yemekleri bir başkaydı.

Slytherin masasında göz attığında beyaza çalan sarı saçlarıyla gergin şekilde oturan Draco'yu fark etti. Gergin olmasına şaşırmadı. Artık Draco'nun duygularını daha iyi anlayabiliyordu. Astoria için endişelendiği açıkça belliydi. Bir gözü sürekli Büyük Salon'un kapısındaydı.

Astoria'yı gördüğü gibi aniden ayağa kalktı. Biraz öfkeli gibiydi ayriyeten, sanırım Daphne ile tartıştıklarını öğrenmişti. Masadan kalkıp Astoria'nın yanına geldi.

"Neredesin sen? Bütün gün ortalıkta yoktun, derslere girmedin. Yemeğin bitmesine 10 dakika kala teşrif edebildin."

"Şu an sana açıklama yapamam hemen yemeğimi yemem lazım. Konuşmak için anlaşamadık mı zaten? Sakin ol biraz. Öğrenirsin birazdan derdimi."

Kötü hissettiği zamanlarda çok iyi rol yaptığını düşünüyordu Astoria. Bu hem iyi hem kötü bir şey olsa gerekti. Draco ona şüpheli şüpheli bakmaya devam ediyordu.

"Hadi, yemeğim bitti."

"Ciddi misin sen? Kuş bile doymaz bununla. Ye şunları da."

Draco'nun ona böyle davranması hoşuna gitmiyor değildi.

"Doydum ben. Yeter bana bu kadar yemek. Hatta artar bile."

"Peki. Seni zorlamayacağım. Biraz acele edelim de çok geç kalmayalım. Yakalanmak istemeyiz."

"Kalk o zaman."

"Nasıl istersen. Bayanlar önden."

Astoria yemeğin neredeyse sonuna yetiştiği için ortalık tenhalaşmıştı. Birlikte bahçeye çıktılar. Hava beklediği kadar soğuk değildi akşam olmasına rağmen.

"Eee Astoria Hanım, neymiş sizi tüm gün odanıza kapatan derdiniz?"

"Canım ablam."

"Ah, tamamen unutmuşum. Ona şu evlilik konusunu soracaktın. Tartışınız değil mi? Ne söyledi sana?"

"Ailelerine yakışan şeyler yapmadığımı, iyice yoldan çıkmamam için beni seninle evlendireceklerini söyledi. Her zaman ki şeyler, ailesinin gözde prenses kızı, ailenin hoşlanılmayan silik unutulmuş kızına demediğini bırakmadı."

"Daphne'yi ciddiye almak büyük aptallık. Ailesi onun gözünü boyamış. Onun gibi olmadığın için mutlu olmalısın Astoria. Hadi gül biraz. Bak benim babam yüzünden başıma neler geldi. Sen böyle kendini üzünce ben de çok üzülüyorum."

"Elimde değil. Ben sadece üzülüyorum. Bir gün onlardan kurtulacağıma eminim. Peki senin sorunun? Ne kadar rahatsın Draco, Voldemort sana Dumbledore'u öldürme görevini ver-"

"Onun adını ağzına alma. Lütfen."

"Sadece aptal bir isim. Hogwarts'ın sınırları içerisindeyiz, hiçbir şey olmaz. Bir isimden bu kadar korkmamalısın."

"Astoria, seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Senin beni sevip sevmediğin konusunda emin değ-"

Gökte korkunç bir gürültü kopmuştu. İkisi de havaya baktıklarında karanlık işareti gördüler. Ölüm Yiyen'ler Hogwarts'a girmeye cüret ettiyse gerçekten kötü şeyler olacaktı. Hogwarts'a girilen kapıda gördü onları. Gözlerini kan bürümüştü.

Şaşkınlıkla etrafına bakarken Draco'nun bağırışıyla irkildi;

"Astoria! Hemen kaleye gir. Gördüğün bir Profesör olursa onlara durumu söyle. Kendi binanın Ortak Salonu'na gir ve ÇIKMA!"

Profesör'lere söylemesini gerektiğini fısıldayarak söylemişti. Hemen oradan ayrılıp Kale'ye girdi. Köşede Profesör Slughorn'u gördü.

" Profesör! PROFESÖR SLUGHORN! Ölüm Yiyenler geldi, Hogwarts'a girdiler muhtemelen. Bir şeyler yapmalısınız!"

Slughorn dehşete düşmüş şekilde önce Astoria'ya baktı. Sonra "Tamam Miss Greengrass. Binanınızın Ortak Salonu'na gidin hemen. Ve hiçbir şekilde çıkmayın. Oradaki öğrencilere de durumu söyleseniz iyi olur."

Astoria "Tamam." anlamında başını salladı ve koşar adımlara Ravenclaw'un Ortak Salonu'na geldi.

Çok korkuyordu. Olabilecekler onu çok korkutuyordu. Draco'nun başına kötü bir şey gelmesi düşüncesi kafasının içinde yankılanıyordu. Hayır olmayacaktı. Draco'ya bir şey olmayacaktı. Onu da kaybedemezdi.




drastoria [yarı texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin