\12/

115 17 13
                                    

Saat 2'ye geliyordu. Yarın ilk derslerinin Sihir Tarihi olmasına rağmen uyumayıp olanları konuşuyordu Luna ve Astoria.

Olay sadece ona aşık birinin olmasından ibaret olmasından sanıyorlardı başta, olayların buraya geleceğini bilemezlerdi. Luna dışında kendisini koşulsuz seven birinin olması da çok güzeldi. Draco da fena değildi aslında.

Normalde birbirlerini pek sevmezlerdi, çok samimi oldukları da söylenemezdi. Ailelerinin 'önemli' toplantıları yüzünden görüşüyorlardı.

Bu akşam olanları Luna'ya anlatması nereden baksak 1 saatten fazla sürmüştü. O kadar heyecanlı anlatıyordu ki, birinci sınıf çocuğundan farkı kalmamıştı. Arada da Luna'nın onun söylediklerine katılıp katılmadığını kontrol ediyordu.

Sonunda konuşmalarını bitirip yatmaya karar verdiler, çok geç olmuştu. Ve Luna'ya kalırsa Draco doğru kişiydi. İkisinin de birbirlerine çok benzediklerini söyledi;İkisi de ailesinden sevgi görüyordu, ama bu bir koşula bağlıydı ve samimi değildi. Ancak ikisi birbirlerine gerçek sevgilerini verebilirdi Luna'ya göre.

Aslında söyledikleri Astoria'nın hoşuna gitmişti. Ailesinden gizli izlediği birkaç muggle filminde olanlara benzetti.

Ertesi sabah ilk dersten sonra ablasını bulacaktı. Tabii Slytherin'in prensesi arkadaşlarından kardeşine vakit ayırmak isterse. Daphne'nin bunları bildiğini düşündükçe içini bir öfke kaplıyordu. Onun adına karar veriliyor, ve bunu en son Astoria öğreniyor. Bu kararı kendi kendilerine verdikleri yetmezmiş gibi ona haber vermeye bile zahmet etmiyorlardı. Kendine söz verdi, eğer Draco ile evlenir de bir çocuğu olursa, onu tüm bu safkan takıntılarından uzak, mutlu bir çocukluk yaşayacaktı.

Bir derslik bir işkencenin ardından Daphne'yi aramaya başladı. Bulmuştu onu, 'arkadaşlarıyla'  birlikte Kara Göl'ün yanında oturuyordu. Hızlıca adımlarla yanına gitti.

"Abla gelebilir misin seninle bir şey konuşmam lazım."

Daphne gerilmiş duruyordu. Demek ki biliyordu, yoksa niye bu kadar endişelensin ki?

"T-tamam, tamam geliyorum."

Yanındaki kızın kulağına bir şey söyleyip Astoria'nın peşine takıldı.

Hogwarts Kalesi'nin içinde tenha bir yere geçtiler. Astoria'nın uzatmaya niyeti yoktu. Direk sordu;

"Abla, annemler benim geleceğim hakkında benden habersiz bir karar almış olabilirler mi acaba?"

"Ne alakası var? Yok öyle bir şey. Hem nereden duydun kim söyledi sana bu palavrayı."

"Müstakbel damadımız."

Daphne kalakalmıştı. Astoria devam etti.

"Ne zamandan beri biliyordun? Ve bana bunu neden söylemedin? Gelinliği giyerken söylemeyi düşünüyordun herhalde."

Astoria dalga geçer gibi konuşuyordu ancak bunu yalnızca sinirini bastırmak için yapıyordu. Kendine hakim olmalıydı. Daphne biraz öfkelenmişe benziyordu;

"İstediğim zaman söyleyebilirim, bu seni ilgilendirmez. Ve senin saçma sapan düşüncelerini biliyoruz Astoria. Seni muggle sevdandan vazgeçiremedik. En azından gidip de bir muggle ile evlenme diye bu kararı aldı anne babam. Yoksa ailemizin yüz karası olacaksın, zaten az kalmıştı olmana."

İçinde öfkenin dalga dalga büyüdüğünü hissediyordu. Şu an ablasını lanetlememek için hiçbir sebep yoktu. En sonunda Daphne'ye nefretle baktı ve oradan uzaklaştı. Sinirden gözleri dolmuştu.

Etrafındaki hiçbir şeye zarar vermemeye çalışarak yatakhaneye gitti. Diğer derslere de bir bahane bulup girmeyecekti. Ailesine hiç bu kadar öfkelendiğini ve kırıldığını hatırlamıyordu.

drastoria [yarı texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin