\11/

161 20 27
                                    

Büyük bir gerginlikle akşamı bekliyordu. Ne olacağına dair hiçbir fikri yoktu Astoria'nın. Korkmuyor değildi, ama en fazla ne olabilirdi ki?

O gün verilen ödevleri bitirmenin de verdiği rahatlamayla yatağına uzandı. Bilinmeyen'le - yoksa Malfoy'mu demeliydi? Eski mesajlarını okuyordu. Gün geçtikçe aslında Bilinmeyen'e ne kadar bağlandığını fark etti. Artık inkar etmenin bir manası yoktu.

Akşam yemeğine 10 dakika kalmıştı. Hızlıca Büyük Salon'a gitti. Odaklandığı tek kişi Malfoy'du. Boşuna ona bakmıyordu. O da Astoria kadar gergin görünüyordu. Luna onun bu durumunu anlamış olacak ki biraz yemek yemesini rahatlamasını söyledi. Savaş'a gitmiyordu, sadece konuşacaklardı.

Hızlıca ağzına bir şeyler atıp Ortak Salon' dan çıktı. Hava soğuktu ve üzerine bir şeyler almayı unutmuştu.

Hızlı adımlarla yürüdüğünden çabucak varmıştı Kara Göl'e. Sadece Malfoy vardı orada. Bilinmeyen gerçekten de Malfoy'du. Malfoy Astoria'nın nesini sevmişti ki? Bu yıl dışında doğru düzgün konuştukları bile yoktu.

Madem öğrenmek istiyordu, Malfoy'la konuşacaktı. Zihnefend konusunda uzman değildi henüz.

Soğuk havanın kendini daha da hissettirmeye başlamasıyla adımlarını hızlandırdı. Malfoy Göl'e bakıyordu. Astoria'nın geldiğini fark etmemişti.

Astoria onu korkutmadan hafifçe omzuna dokundu. Malfoy irkilmişti yine de. Onun gerginliğini görebiliyordu.

"İşte geldim. Ne konuşacağız?"

"Bilinmeyen ben olduğum için şaşırmadın mı?"

"İlk öğrendiğimde şaşırdım, senin olduğuna emindim zaten. Belli ediyordun."

Astoria'nın cümlesini bitirmesiyle ikisi de ufak bir tebessüm etti. Malfoy'un gerginliğinden eser kalmadığını fark ediyordu.

"Hava çok soğuk, seni burada çok tutmayacağım. Sadece her şeyi anlatıp gideceğim. Daha sonra konuşmak istiyorum. Sadece bilmen yeterli."

"Peki, anlat dinliyorum."

"6.sınıfa geçtiğimiz yazdan beri senden hoşlanıyordum. Ama başta ufak bir hoşlantıdır, gelip geçer sandım. Öyle olmadı her geçen gün daha da bağlandım sana. Senin haberin bile yoktu ama bana çok iyi geliyordun. Aklımdan çıkmıyordun. Ben de seninle bir şekilde iletişim kurmak için bu yolu seçtim."

"Başta ben bile eğleniyordum. Senin merak içinde olman, beni bulmaya çalışman dertlerimi unutturuyordu bir nevi. Seninle kısacık bir konuşma bile rahatlatıyordu beni."

Draco'nun ne derdi vardı ki? Büyük ihtimalle bu derdi için çağırmıştı Astoria'yı.

"Peki, sana unutturduğum derdin ne?"

"İşte, seni asıl bunun için çağırmıştım. Anlatacaklarım seni de ilgilendiriyor. Yani şey-bizi."

"Geçen yılın sonunda babam Potter yüzünden Azkaban'a gitmişti biliyorsun. Karanlık Lord bunun cezasını bana kesti. Dumbledore'u öldürmem gerekiyor. Ben Dumbledore'u öldürmezsem, Lord beni ö-öldürecek."

Cümlenin sonunda dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Astoria hiç düşünmeden sarıldı Draco'ya. Desteğe ihtiyacı vardı. Omzundaki yük o kadar ağırdı ki. Bir süre hiç konuşmadan öylece durdular. Sadece Draco'nun hıçkırıkları geliyordu.

Yaklaşık 10-15 dakika sonra Draco Astoria'dan ayrıldı. Anlatacak daha ne vardı ki?

"Astoria, bir şey daha var. Anne baban senin safkanlığı onlar kadar umursamadığının farkındalar - ben de umursamıyorum ya, neyse. Senin onlara yakışmayan biriyle evleneceğinden korkuyorlar. Ve, Hogwarts'tan mezun olduğumuzda bizi evlendirmeyi düşünüyorlar. "

Bir dakika bir dakika, nasıl olabilirdi bu? Daha kendisinin bile haberi yoktu bundan. Evlenecek olan Astoria'ydı. Anne babası değil. Şu safkan takıntıları Astoria'yı deli ediyordu.

" Y-yani, ne diyebilirim ki? Draco senin için çok üzgünüm. Ne zaman kötü hissedersen yanıma gel, artık mesaj atmaya mecbur değilsin."

İkisi de yalnızca birbirine bakıp güldü. Saat geç oluyordu. Profesör'lere yakalanabilirlerdi.

Bunu demeye kalmadan biraz ileride Profesör Snape ve Profesör Dumbledore'u yürürlerken gördüler. İkisine de yakalanmak istemezlerdi. Ses çıkarmadan yürümeye çalıştılar. Sonunda kaleye girmeyi başarmışlardı. Profesör'lere yakalansalar şu an başları çok kötü beladaydı.

Saat geç olduğu için Draco onu Ravenclaw Ortak Salonu'na kadar götürecekti. Astoria'nın bunu reddetmesi bir işe yaramamıştı. Draco'da peşine takılmıştı.

Tam Ortak Salon'un önüne gelmişlerdi. Astoria Draco'nun gitmesi bekliyordu. Astoria ne olduğunu sorarcasına başını salladı.

Draco tehlikeli şekilde sırıtıyordu. Sonunda konuşmaya başladı.

"Sanırım başıma gelen tek iyi şey;bizi evlendirecek olmaları. Hogwarts'tan mezun olmak için can atıyorum."

Buna karşılık Astoria şakayla karışık gözlerini devirdi. Şu an yanlış bir şey yapıp onu üzmek istemiyordu.

Astoria tam ona artık gitmesini söyleyecekken Draco Astoria'ya ufak bir öpücük kondurup gitmişti bile. Astoria olayın şokuyla bir iki dakika olduğu yerde kalmıştı.

Yatakhaneye gidene kadar yüzündeki aptal sırıtmayı silmeye çalıştı. Mutlaka ne olduğunu soracaklardı. Gece Luna'ya her şeyi anlatacaktı. Ertesi sabah ise ablasına hesap soracaktı. Onun bu "Evlilik Kararı" nı bilip bilmediği hakkında bir fikri yoktu.



drastoria [yarı texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin