Dışarıda kopan fırtınanın habercisiymiş gibi uğuldayan camlar ile ahşap evin içini radyodan yayılan zarif Zeki MÜREN parçalarıyla dolup taşıyor, genç kadın elindeki dikdörtgen şeklindeki ağaç parçasının ortasına oyduğu ağzını açmış kurdu hatlarına kavuşturmaya devam ediyor bir yandan da radyoda çalan parçaya eşlik ediyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde dışardaki kıyamet yerini büyük bir kar fırtınasına bırakmış, odanın ortasındaki harlanan soba bile etki etmez olmuştu. Genç kadın, bu soğuklara yıllardır alıştığı için umursamadı. Genç kadın saatin geç olduğunun farkında olsa da elindekini bırakamıyordu derken yaptığı iş bıçak gibi kesildi dışarıdan sesler geliyordu, sese iyice kulak verdi evet! Kapsı tırmalanıyor dışarıdan güçlü uluma sesleri geliyordu hızla oturduğu yerden kalkıp salonu terk etti ve kapının yanına gelip büyük botlarını ayağına geçirdi üzerine kalın parkasını geçirip kafasına dışarıdaki fırtınaya karşı bere geçirip onun üzerine de bir şal örttü ve derin bir nefes alarak kapısını araladı.
Kapıyı aralamasıyla geriye çekilen Çakır kafası ile arkayı işaret etti genç kadın peşine takıldı ve karların içerisine bata çıka on beş dakika boyunca yürüdüler. Geldikleri yere baktığında şoka uğradı genç kadın çünkü ileride yedi kişi vardı ve her biri birbirinden perişan görünüyor ve üzerlerindekilere bakılırsa askerlerdi. Genç kadın hızla yanlarına gidip nabızlarını kontrol etmeye başladı, donmak üzere oldukları için nabızları çok yavaşlamıştı ölmek üzerelerdi aralarında birkaç yaralıda vardı. Yaptığı durum kontrolünden sonra hızla birbirinden ayrık olan birkaç kişiyi de diğerlerinin yanına sürükledi ve hepsini üst üste ısılarını birbirine vermeleri için yığdı, üzerindekileri çıkarıp en üstlerine kabanı örttü ve onun üzerine de kaban ıslanmasın diye büyük şalını örttü. Hızla yerinden doğrulduğu gibi ahşap eve koşmaya başladı gelirken on beş dakikada geldiği yolu yedi dakikada gelmişti. Eve girmeden önce, elini ağzına götürdü ve güçlü melodik bir ıslık çaldı hız kesmeden eve girdi ve toplayabildiği kadar battaniye topladı ve evin içinden yan taraftaki garaja doğru geçiş yaptı garajın kapsını açıp içerideki büyük kurt kızağını dışarı doğru ittirmeye başladı.
Kızağı çıkardığında karşısında Çakırı gördü çağrıyı almıştı hemen yanına çağırdı ve diğerleri de onunla yanına hızla geldiler. Onları hızla kızağa bağlayıp aldığı battaniyeleri bağladı ve binip işareti verdiği gibi kızak hızla yerinden fırlarken, hızla kızağa tutundu ve gecenin karanlığını bir bıçak ile yarmaya başladılar.
Kızak hızla donmak üzere olan askerlerin yanında durduğunda hızla yerinden fırladı ve örttüklerini aldı. Üstteki kişiyi kollarından tuttuğu gibi kızağa sürükledi ve üstüne yatırdı getirdiği battaniyelerden birini üzerine sarıp diğer altı kişiye döndü.
Kalan altı kişiyi can hıraş kızağa bindirdiğinde çok yorulmuştu hızla daha fazla üşümemeleri için yerinden doğruldu, kızağın ön tarafına geçip bir ipte o aldı ve çekmeye başladı.
Ahşap eve vardıklarında çok yorulmuştu kızağı çekerken diğerleri nasıl yorulmasın. Kızaktan uzaklaştığı gibi bu kadar kişiyi nasıl içeri taşıyacağını düşünüyordu ki aklına garajdaki bu yaz bulduğu yıkılmış ağaçtan masaya dönüştürmek için düzleştirdiği parça geldi, hızla garaja ilerleyip büyük uzun parçayı sırtlayıp kapının önündeki iki basamağa rampa gibi dayadı garaja dönüp araba tamir ederken kullandığı yatma kızak tahtasını aldığı gibi oradan çıktı.
Kızağın üstünden aldığı kişiyi tutup rampadan yukarı sürüklüyor sonrada yatma kızak tahtasına yükleyip içeriye taşıyordu. Sonunda taşıma işi bittiğinde geriye tek kızak kalmıştı erzak deposundan aldığı etleri kenara koydu ve kızağı garaja doğru sürdü, içeri girdiklerinde kızaktan indi iplerden birer birer kurtardı çocuklarını garajdan çıkıp koyduğu etleri aldı, garajın kapısını içeriden kilitledi ve yönünü içerideki yaramaz oyun peşindeki kurtlarına çevirdi Çakır, Yumak ,Tüysüz, Kara ve Pıtırcık . Onlar kadının büyüttüğü minik yavrularıydı ve acıkmışlardı, karınlarını doyurduktan sonra garajın içinden eve geçti kapıyı yarım aralık bıraktı.
Salona geldiğinde hepsinin bıraktığı gibi durduğunu görünce sobaya hızla birkaç odun daha attı ve askerlerle ilgilenmeye başladı, üstlerini değiştirdi ıslanmış saçlarını havlu ile kuruttu yer yatağı yaptı her birini yatırdı yaralarını sardı. Hepsinin ateşi çok yüksek olduğu için, sağlık çantasını getirdi ağrı kesici ve ateş düşürücü yaptı enerji takviyesi için serum taktı.
Genç kadın yorgunlukla kendini koltuklardan birine attığında saat sabah dört olmuştu bile kadın yorgunlukla gözlerini kapattığında odanın içinde yankılanan Neşet ERTAŞ türküsüyle radyonun bu zamana kadar açık kaldığını fark etti ama çalan türküye dayanamadı "neredesin sen" çalıyordu, yavaşça gözleri türkünün güzelliğiyle kapanırken günün yorgunluğuyla orada uykuya dalmıştı bile odadaki diğerleri gibi. Gün doğmadan neler doğar, demiş ya Atalar askerler içinde aslında tam bu olmuştu.
Bölüm hakkındaki yorumları şuraya alayım👉🏻
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle...😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
General FictionDışarıda kopan fırtınanın habercisiymiş gibi uğuldayan camlar ile ahşap evin içini radyodan yayılan zarif Zeki MÜREN parçalarıyla dolup taşıyor, genç kadın elindeki dikdörtgen şeklindeki ağaç parçasının ortasına oyduğu ağzını açmış kurdu hatlarına k...