oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum..
İYİ OKUMALAR..
Sabah alarm kurmuşum gibi altı buçukta ayağa dikilmiştim, iki büklüm koltukta uyuduğum için mükafatı her yerimin tutulması oldu. Yavaşça yerimden doğrulup yerde yatanlara baktım serumları bitmişti yanımda duran sağlık çantasından yedi serum daha alıp bitenleri çıkarıp yerine yeni serumları taktım ateşlerini kontrol edip yaraları olanlara yöneldim, dün akşam fark edemediğim çizikleri ve yüzülmüş yerleri vardı aklıma kendi yaptığım merhemler gelince hızla odadan çıkarak üst kata yöneldim.
Fazla üşengeç bir insan olduğum için evimde ilkel yöntemlerle çalışan kendi yaptığım dış görünüşü gayet modern olan bir asansör vardı. Asansörüme ulaştığımda kapılarını ellerimle aralayıp içine girdikten sonra tekrar kapattım, elimle yanda duran tuşa basarak asansörün yukarı doğru hareket etmesini sağladım beş saniye sonra yukarıdaydım kapıları elimle açtım ve dışarı adımımı attım.
Evimin üst katı iki bölümdü küçük bir bölümü benim yatak odam geri kalan kısmın tamamı ise bir nevi laboratuvar gibi bir şeydi. Burası benim mabedimdi, burada iskelet maketleri -ki ben bir veterinerdim- insan maketi hayvan maketleri, teleskoplar, uçak, araba, ev maketleri birçok hayvan prototipi vardı. Duvarda boydan boya kitaplarla tıka basa bir kütüphane(ki bana yetmiyordu bu yüzden evimin her odasında bir duvar boydan boya kitaplık ve kitaplarla dolu) diğer duvarı kaplayan kocaman bir sinema perdesi, laboratuvar tezgahlarının üstünde kafeslerin içinde sevimli hamsterlerim hemen onların biraz uzağında cam kafesinin içinde yılanım olan dertli vardı.
Dertliyi ormanda bulmuştum dişlerini sökmüşlerdi ve aynı zamanda kördü. Yılanların en iyi özelliklerinden biride görmeden sadece koku alarak da yönlerini bulabilmeleri . İlk zamanlarda o kadar hayata küsmüştü ki ne verdiklerimi yiyor nede su içiyordu bende ona dertli ismini vermiştim sonradan o bana alıştı iyi bir insan olduğumu sezmiş gibi benimle gezmeye bile başlamıştı. Dertliyi kafesinden çıkardım besledim ve biraz sevdim sonra onu yere koyup merhemlerimi koyduğum dolaba yöneldim, dolabın içinde raflara dizilmiş bitkiden yapılmış, merhem ve ilaçlar sıra sıraydı merhemlerden yaralara iyi geleni alıp kapattım ve asansörün yanına doğru ilerledim.
Bu evi üç sene öne satın almıştım. Ormanın en izbe yerinde olsa bile hoşuma gidiyordu. Çok tuhaf bir sahibi vardı ve evin eve ilk bakmaya geldiğimde dışı çok harabe idi ama içi şaşırtılacak kadar güzeldi. İşin tuhaf yanı ise merdivenlerin yanında duvarda yukarıya kaydırılabilir kapakla gizlenmiş bir kaydırağın olmasıydı.
Bunu eve taşındıktan sonra fark ettiğimde çok şaşırmıştım tabi. Hemen evin sahibini aramış ve bu kaydırağın nedenini sormuştum önceden bu evde ailesi ile beraber yaşıyorlarmış. Adam ahşap ustasıymış ve bu evi kendi yapmış. İki tane çocuğu varmış bu kaydırağı onlar için yapmış ama iki çocuğu da bu kaydırağa binemeden hastalanıp ölmüşler. Duyduğumda sorduğum için pişman olmuştum.
Duvara adımladım ve tahta kapağı yukarı kaydırdım muhteşem döner kaydırağım ortaya çıkarken geriye doğru bir adım atıp kendimi içine attım, kaydıraktan aşağı kata doğru kayarken kaydırağın sonu gözüktü koridora hızımı alamayıp sert bir iniş yaptığımda kendi kendime kahkaha attım çok komikti çünkü düşüşüm .
Salona girdiğimde hala bıraktığım gibiydiler, hızla işlerimi tamamlayıp sobaya birkaç odun daha attım ve odadan çıktım mutfağa girip çorba yaptım sonra ekmeğimin bittiğini fark edip ekmek yapmaya karar verdim ama unum bitmişti hızla evin içinden garaja girdim.
Çakır ve çetesi hala yuvalarında uyuyorlardı onları umursamayıp garajın içindeki öğütme taşlarına yöneldim, taşın etrafını bir güzel temizleyip buğday çuvalını sırtladığım gibi taşların yanına koydum. Buğday çuvalının ağzını açıp içine kovayı daldırıp buğdayla dolmasını sağladım, kovayı taşların ortasına azar azar dökülmesini sağlayan huniye boşaltıp taşların dönmesini sağlayan mekanizmayı çalıştırdım ve huniye iki kova daha döküp buğday çuvalının ağzını bağladım yerine geri koydum. Buğdaylar yavaş yavaş una dönüşürken gözlerim kurt kızağına ilişti dün çıkartırken çok zorlanmıştım buna acilen bir çözüm bulmam lazımdı, düşünerek garajın içindeki çizim masasına ilerledim ve oturup elime kâğıt kalem alıp aklımdakileri dökmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis
General FictionDışarıda kopan fırtınanın habercisiymiş gibi uğuldayan camlar ile ahşap evin içini radyodan yayılan zarif Zeki MÜREN parçalarıyla dolup taşıyor, genç kadın elindeki dikdörtgen şeklindeki ağaç parçasının ortasına oyduğu ağzını açmış kurdu hatlarına k...