Yeni bölüm :)
《"Kocaman bir hiçliğin ortasında ruhum...Ne siyah, ne mavi... Her yer belirsizlik dolu grinin rengi..."》
《-Misb🎈》Miray'ın anlatımından;
Mirazla Yemek Yediği Gün.Aniden masaya oturan adam bir yerlerden tanıdık gelsede kim olduğu zihnimde tamamen ortaya çıkmamıştı. Miraz'ın anlamadığım bir şekilde gerilmesi beni iyiden iyiye meraklandırmıştı.
"Ne işin var burada Ozan?" Diye soran Miraz olmuştu. İsminin Ozan olduğunu öğrendiğim adam 1.80 boylarında, esmer , siyah saçlı ve ela gözlü biriydi. Hafiften Mirazı anımsatıyor olması biraz tuhafıma gitsede ses etmemiştim, sonuçta adamı tanımıyordum ve konuşmamı gerektiren bir durum yoktu. Belki de ben öyle sanıyordum.
"Senin için gelmedim abicim." Diye bir cevap verirken sesinde ki o ton fazlasıyla rahatsız ediciydi. Elini üzerinde ki kaşe montun cebine sokup 3 mektup çıkartıp bana uzatmıştı. Siyah ,beyaz ve mavi üç ayrı renk, üç ayrı zarf ve mektup.
"Ela gözlü çocuk!" Derken buldum kendimi. Daha dün aklıma gelen eski hatılar ve sahibi şimdi karşımda olabilir miydi?
"Asi melek!" Deyip gülmüş ve sandalyemi kendine doğru çekip bana sarılmıştı. "Ah be güzellik hiç değişmemişsin. Tabii eskiye nazaran daha konuşkan biri olmuş-"
"Ne oluyor burada biri açıklayacak mı? Yoksa yan karakter gibi sessizce sizi mi izliyeyim." Derken oldukça sinirli görünen Miraz'ı anlayamamıştım.
"Abicim hani senin sürekli odamda görüp sorduğun mektuplar ." Deyip elimdeki mektupları işaret edip "sahibi bu güzellik oluyor. Şimdi yerine ulaştı."demişti.
Olaydan bağımsız bir şekilde "Kardeş misiniz?" Diye sormuştum. Benziyordular ama ela gözlü çocuğun yani Ozan'ın bir abisi olduğunu bilmiyordum. 'Sanki çocukla çok yakındın da birde bilmiyormuşum diyor' diyen iç sesime hak vermeden edemedim. Ozan'la da normal bir şekilde karşılaşmamıştık zaten, gerçi hayatıma girip yer edinen çoğu kişiyle normal şartlarda karşılaşmadığımı fark etmiştim.
"Abicim sen cevap vermek ister misin?" Diye tüm ilgiyi Miraz'a yönelten Ozan bundan memnun gibi görünmeye çalışsa da hiçbir şekilde bundan haz alamıyordu. Üvey abisi bile olsa yaşadığı şeylerin kolay olmadığını kendiside biliyordu.
"Ozan üvey kardeşim. Annemin ve Sedat Bey'in oğlu." Söylediği cümle Miraz'ın kalbinde küçük çaplı bir depreme neden olsada bunu belli etmeyecek kadar profesyonel bir şekilde duygularını gizliyordu.
"Ben sözümü tuttup mektupları sana ulaştırdım. Senin bir zamanlar sözünü tuttuğun gibi güzelim. Size afiyet olsun daha sonra biz ayrı görüşürüz. " derken ayağa kalkan Ozan Miray'a doğru uzanıp samimi bir şekilde sarılıp geri çekilmişti. Kalktığı sandalyeyi düzeltip mekandan çıkarken rahatladığını belli eden bir gülümseme dudaklarında yer edinmişti.
Hafif hafif çiseleyen yağmurun cama vuran sesi diğer seslerle birlikte güzel bir uyum oluşturmuştu. Daha fazla yemek yiyemeyeceklerini anlayan Miraz ve Miraz ayağa kalkıp ilerlemeye başlamışlardı. Daha doğrusu Miraz önden giderken Miray nereye bile gittiğini bilmeden onun peşine takılmıştı. Küçük yerden çıkıp ileride ki düz yokuşa doğru ilerlerken ikisinden de çıt çıkmıyordu. Çok fazla olmasa da biraz ıslanmışlardı. Birkaç dakika sonra önlerine çıkan küçük kulübe tarzı yer Miray'ın kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Dışardan görünen kısmı ahşap , kahverengi tonlarda olasa ön tarafa gelmeleriyle küçük bir kapı görünmüştü. Kapının yanında küçük bir koltuk bir kaç çiçek saksısı yer edinmişti. Saksılardan birine eğilen Miraz bir anahtar alıp doğrulmuş ve kapıyı açmıştı.
"Buyurmaz mısınız?" Diye Miray'a soru yöneltip geçmesi için kapıyı tutan Miraz biraz da olsa sakinleşmişti. Bu tavrına karşı bir düşeş edasıyla sağ ayağını sol ayağının önüne doğru eğip eteklerini hafifçe açıp selam veren Miray " Ah bayım bu ne büyük şeref." Diyerek içeri doğru bir adım atmıştı.
Dışarısı ne kadar kahverengi renklerde olsada içerisi dışarıya büyük bir tezatlıkla siyah ve mavi renklerle döşenmişti arada beyazda vardı. Kapının hemen karşısında üst tarafa doğru giden küçük merdiven duvara bittişik tek kişinin anca yürüyebileceği bir genişlikteydi. Merdivenin altında aynı siyah renkle güzel bir kitaplık yer alırken onun karşısında kapının hemen sol tarafında mavi renge sahip iki tekli koltuk , ortalarında küçük bir masa ve üzerinde bir gece lambası yer alıyordu. Üst taraf pek beli olmasada hemen yerin üzerine yerleştirilmiş bir yatak olduğunu tahmin ediyordu genç kadın.
"Ah madam sizi daha güzel saraylarda ağırlamak isterdim lâkin ben normal bir vatandaşım." Söyledikleriyle eş zamanlı olarak içeri giren Miraz hafif bir tebessümle Miray'ı izliyordu, her ne kadar genç kadın bunu fark etmemiş olsa da.
"Ah bayım, sizi ve bu güzel yeri hiçbir saraya tercih etmem. Burası ev sıcaklığına sahip güzel bir mabed gibi." Diyen Miray gerçten uzun zaman sonra kendini iyi hissediyordu. Bu fiziksel bir şey değildi, ruhunda yaralar olan bir kadındı o. Çocukluğu çok kan kaybetmişti, şimdi sanki burası o kan akan yerlere tek tek yapışan bir yara bandı misali sarmıştı onu ve ruhunu.
"Otur istersen ayakta kalma."diye bir teklif yöneten Miraz halinden memnundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi İpli Siyah Balon
Tiểu Thuyết Chung*MİSB Tanıtım* Geçmişinin yanıp kül oluşuna şahit olan bir kız çocuğu...Evini, şehrini, ülkesini elinde geçmişinden ona kalan birkaç etrafı yanmış fotoğrafla birlikte elinde tuttuğu mavi renkli kot bir ceketle birlikte terk etmişti. Hayat erken y...