🪐 BEŞİNCİ BÖLÜM

120 3 9
                                    

🔥 Kitap teyzem ve Lethe için yazılırken, her bölüm Satürn'e armağandır.

🔥 Herkese iyi okumalar, aklınızda soru işareti kalmaması dileğiyle.

🕷 Ranya'dan

Bir keresinde, ateşin gölgesi olmadığını okumuştum, nerede yahut ne zaman okuduğumu bilmiyordum fakat bir anda aklıma düşmüştü. Bu hayatta her nesnenin, her varlığın bir gölgesi olurken, ateşin gölgesi yoktu. Işığı vardı ama gölgesi yoktu.

''Atlas biliyor musun, ateşin gölgesi yokmuş.''

''İlk defa senden duydum, garip bir bilgiymiş.''

''Ben de okuduğumda şaşırmıştım.''

Kendimi benzetiyordum o ateşe. Daha doğrusu kendimden çok acılarımı benzetiyordum. Benim acılarımın da gölgesi yoktu. Cayır cayır yandıkları için mi hiç gölgeleri yoktu acaba? Omzumu silkip arkama yaslandım. Atlas beni ortak binaya götürüyordu. Orası da bir şehir gibiydi, Boşluk ve Dip gibi kendi evleri vardı fakat orada çok insan yaşamazdı, etkinlikler sıklıkla yapılmazdı orada. Bir tür önlem olduğunu düşünüyordum.

Gideceğim binada, on iki ailede olacaktı. En yaşlısından, en gencine kadar herkes orada olacaktı. Her birini tanıyordum, kimisi ile bazı toplantılarda karşılaştığımı anımsıyordum. Kimilerinin ise torunlarıyla görevlere gitmiştim. Dövüştüğüm dönemlerde aynı zamanda aktif olarak vurgunlara da gidiyordum. On iki ailenin de beni çağırma amacı belliydi. Yargılanacaktım. Çünkü Refik İsferdiyar, iki tane mekanımızı patlatmıştı, ben kızını diri diri yaktığım için. Yönetim sesten nefret ederken, ben koca bir ses bombası bırakmıştım onlara. Yargılanacağım tek konu elbette bu olmayacaktı.

Ailemle henüz konuşamadığım, daha doğrusu konuşma çabasına da girmediğim için, ardımda bir gücün olmadığını düşüneceklerdi, bu yüzden beni sürebilirdi belki de. Bilemiyordum tam olarak. Yönetimin çarkları çok saçma çalışıyordu, canımı sıkıyordu. Ailemle konuşabilmemin yolu, Kozmos'un bahsettiği Azrak Vira'daydı. Adamı bulabilirdim, fakat kendimi hazır hissetmemiştim. Yirmi iki yılın sonunda gerçek bir ailemin olacağını duymak, beni biraz korkutmuştu. Çünkü bir anne baba nasıl olur bilmediğim gibi, bir evlat nasıl olur onu da bilmiyordum. Bu yüzden de cesaret edip Azrak dayımı -Alin'in kardeşi olduğuna göre dayı dememde sakınca görmüyordum.- arayamamıştım. Aradığım an karşıma Alin ve Zafir'i getireceğinden korkmuştum.

Ama içimden bir ses, Azrak dayımında orada olacağını söylüyordu. Çünkü Alin ve Zafir'in varlığı henüz herkese söylenmemişti ve Vira ailesini Azrak dayım temsil ediyordu. Beni merak ettiren Vira ailesi değildi, Katre ailesiydi. Gerçek babamın bir kardeşi yoktu, tek çocuktu. Ben oraya gittiğimde, hangi aileyi temsil edecektim bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Esen ailesi düşmanımdı.

''Civcivim, geldik.''

Arabanın durmasıyla elimde döndürüp durduğum kimliği ve bilekliği cebime koydum. İndiğimde yüzüme gelmiş saçlarımı ılık rüzgar dağıtmıştı. Burnumdan içeriye giren toprak kokusuyla derin bir nefes aldım. Arabanın deri koltuk kokusundansa, toprak kokusunu tercih ederdim.

''Ağabeyim ve Ezel nerede?''

''İçeride bizi bekliyorlar, daha doğrusu herkes seni bekliyor civcivim.''

Anladım dercesine kafamı salladım. Yürürken hissettiklerimi düşünmeye çalışıyordum yahut bir şeyler hissetmeye çalışayım istiyordum ama sıfırdı. Hiçbir şey yoktu. Ne sinir ne öfke ne de korku yoktu. Bir sakinlik vardı üzerimde ve ben bu sakinliği biliyordum. Cennette olmanın verdiği bir sakinlikti. Sonrasında cehenneme düşecek olmanın öfkesi bedenimi ele geçirecekti. En sonunda ise oluşan arafta koca bir cinnet kaplayacaktı zihnimi, biliyordum.

ROYEM -LEZA ÇUKURU- 🕸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin