a r t e m i s ~ 3

335 40 16
                                    

Şimdiden Fantastik kategorisinde #679. sırayla yerimizi almışız. O kadar mutlu oldum ki... İyi ki!

Sizi seviyorum,

Keyifli okumalar, dostlarım.

🏹

0521×××××××: Tekrardan söylemek zorundayım. İnat edip ince giyinme, hava gerçekten fazla serin. Koskoca Ege kıyılarının bu denli serin olması alışılacak türden değil.

0521×××××××: Günaydın, Araf.

Uzandığım yatakta telefonu üstümdeki yorganın üzerine atıp ellerim yardımıyla kendimi yatak başlığına yasladım. Bileğim ve avcum arasındaki o kısmı sağ gözümün üzerine koyup ovuşturdum. “Ciddi ciddi bu kişi her kimse, beni şaşırtıyor,” dedim, boğuk çıkan sesimle. “Şaka gibi bir şey olmalı,” dedikten sonra telefonu kapatıp komodinimin üzerine koydum. Hemen ardından gelen kapı tıklatma sesiyle bakışlarım o yöne döndü.

“Araf?” Bu ses babama aitti. Zaten gözümü açtığım günden itibaren zihnimi en çok dolduran ses, babama aitti. Başka birinin sesini duymak, şefkatle, inanması güç bir olaydı. “Uyandın mı, oğlum?”

“Evet, baba,”

Az ve özdü işte. Bundan sonrasında duyduğum tek ses, benim odamın önünden ve Mazhar'ın odasının önünden aynı anda uzaklaşan bir çift kundura ve topuklu sesiydi.

Telefonumdan bilindik bir bildirim sesi yükseldiğinde, hızla komodine uzanıp elime aldıktan sonra kilidini açtım.

Mazhar Karahanlı: Günaydın, ikizim.

Araf Karahanlı: Sana da günaydın, ikizim.

Klasik günaydın merasimimizi de yaptıktan sonra telefonu yatağın üzerine fırlatıp ayağa kalktım. Kendime ait olan banyoya doğru yürürken bakışlarım koca balkon kapısının camından dışarı ilişti. Güneş, kendini gösteriyordu. Omuz silktim. “O psikopat anonimin dediğine güven olmazdı zaten, ne diye kontrol ediyorsam...”

Banyoya girdikten sonra ayna karşısında gördüğüm dağınık görüntüyü umursamadan hızla geceden hazırlayıp koyduğum okul pantolonu, beyaz gömleği ve okul logosunun ben buradayım diye bağırdığı kravatı üzerime geçirdikten sonra aynanın karşısına geçip hem kendime bakmaya hem de diğer taraftan gömleğin uzunluğunu dirseğime doğru çıkarmak adına başlamıştım.

“Fena çocuksun, Araf,” dedikten sonra alayla gülüp kapıya doğru yöneldim. “Keşke hayatında öyle olsa,”

Odanın içinde, hemen kapının yanında duran büyük askılıktan okul çantamı ve yatağın üzerinde duran telefonumu da aldıktan sonra hızla büyük ama sade dört duvar içinde çıktım. Dakiklik buydu işte. Benimle aynı anda odadan çıkan Mazhar, “Nasıl alıştıysak,” dediğinde güldüm.

Merdivenlerden hızla inip kapının önünde bizi bekleyen babam ve annem, aynı anda baştan aşağı bizi süzdükten sonra “Ceketinizi alın,” demişti kısa ve net bir şekilde.

Mazhar'a döndüğümde onun da bana bakıyor olması, ikimizi de güldürmüştü. Aynı anda “Şaşmaz,” dediğimizde annem, “Mazhar, haydi,” dediği sırada Mazhar, anneme dönmeden bana bakıp iç çekti. “Özür dilerim,”

Bu sefer aynı komut, babamdan bana gelmişti. “Araf, haydi,”

“Ben de özür dilerim,”

Babam ve annemin, ikimizin üzerinde açtıkları derin yaraları böyle böyle sarmaya çalışıyorduk. Oysa bunu yapması gereken kişi biz değildik, onlardı. Bizi birbirimizden soyutlamak için verdikleri çaba her seferinde boşa çıktıkça daha da kinlenip daha da kabalaşıyorlardı bana ve Mazhar'a.

Başımı bir sağa bir sola salladıktan sonra büyük bir aynanın monteli olduğu dolabın kapağını sola doğru kaydırıp asılı duran ince, klasik ceketime uzandığım sırada garip bir şey oldu. Bunu yapamadım. Aksine o cekete uzanmaya çalışırken, tam tersi elim, kalın cekete doğru yöneldi. Tüm bunlara rağmen anlamaz gözlerle elime bakarken, umursamadan tekrar ince cekete uzandım. Fakat yine aynı sonuç. Bu saçmalığa daha fazla anlam yüklemek istemediğim için kaşlarımı çatıp kalın ceketi aldıktan sonra evden çıktım.

“Bu neydi böyle ya?”

“Ne oldu?” diyen Mazhar'a yok bir şey der gibi bakıp elimi salladm. O da üzerinde durmadan son model, annemin hediyesi olan spor arabaya doğru ilerledi. Ben de onun tam aksi, babamın hediyesi olan kendi son model spor arabama doğru ilerlerken elimde öylece tuttuğum cekete bakıyordum.

Arabanın arka kapısını açıp çantayı ve ceketi attıktan sonra sürücü koltuğuna yerleştim. O esnada gelen bildirim sesiyle “Yine mi ya?” derken, gördüğüm mesaj, kaşlarımın biraz daha çatılmasına sebep olmuştu.

0521×××××××: Sana inat etme demiştim.

0521×××××××: Gün içinde titremeye başladığında anlayacaksın neden kalın giyin, dediğimi.

0521×××××××: Ve söylemeden geçemeyeceğim,

0521×××××××: Bugün seni canlı, kanlı görmek... Hayatımın en mükemmel günü olacak. En mükemmel!

🏹

(Bölüm sonunda sorulan sorulara cevap vermeniz benim için o kadar önemli ki... Lütfen cevapsız bırakmayın.)

Anonim hakkında düşünceleriniz neler? Sizce anonimin gücü/güçleri neler ve karakteri nasıl?

Bir sonraki bölümlerde neler olabileceği hakkında bir fikriniz var mı? Varsa yazın lütfen.

Bana buradan ulaşabilirsiniz:

Instagram: fortunemoia (kitaplarım için)

Instagram/Twitter: mhilalkahraman

ARTEMİS | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin