07| "bizim aramızda... tam olarak nasıl bir ilişki var?"

168 28 42
                                    

İnsanlar klişelerden sıkılır, bıkar, belki de nefret eder ama güzel olanları başlarına gelince yıllar yıllar sonra hayatlarının en güzel anı olarak anlatır.

⊰᯽⊱┈──╌❊╌──┈⊰᯽⊱

*Bu bölüm biraz hinny odaklı oldu. Shiplemeyen arkadaşlar rahatsız olabilir.*

Elinde duran oldukça ağır kahverengi sandık ile trenin içindeki kalabalığı yara yara ilerlerken kabarık eteğini elinden geldiğinde toplamaya çalışıyordu. Genizden gelen sinirli bir ses çıkarırken aklından geçen tek şey iş kıyafetinden kesinlikle nefret ettiği idi.

Londra'da bir yazı kuklası olarak çalışmanızın gereksiz ve tuhaf görünen şartlarından biri de her daim tam bir hanımefendi gibi giyinme zorunluluğudur.

Ginny Weasley, en başından beri bu kuralı oldukça gereksiz ve saçma bulmuştu. Zira yazı kuklaları sanıldığının aksine gün boyu ofiste pinekleyerek gelenlerin istediği mektupları yazmakla kalmazdı. Kimi zaman gelme imkanı olmayan müşterileri için oradan oraya seyahat etmek zorunda da kalırlardı. Bazen günübirlik olurdu bu seyahatler, bazen de bir haftaya bile sarkardı.

Şimdi ise o, haftalık seyahatlerden birinin sonuna gelmiş, Londra'daki evine geri dönüyordu Ginny. Elindeki ağır sandık sanki ona yeteri kadar zorluk çıkarmıyormuş gibi bir de tam bir hanımefendi olarak giydiği uzun ve biraz kabarık elbise onu yeteri kadar sinirlendiriyordu. (Y.N. Biliyorum içinizden 'uzun ve kabarık elbise mi? Come on dostum! Falan diyorsunuz ama o yılların modası böyleydi... Yapacak bir şey yok.)

Giyinişinin aksine geçerken ona çarpan milyonuncu öküz herife küfrede küfrede yürüyerek ilerlemesi onu pek de hanımefendi gibi göstermiyordu yüksek ihtimalle. Eh... Umrunda olduğundan da değildi gerçi.

Elindeki bilete bakıp oturacağı kompatımanın numarasına bir kere daha baktı. Numarasının doğru olduğundan iyice emin olduktan sonra kapıyı açıp içeri adım attı.

İçeride oturup sıradan bir ifade ile gazetesini okuyan siyah, karma karışık saçları olan yuvarlak gözlüklü adamı rahatsız edip etmeyeceğini kesinlikle ama kesinlikle umursamadan içeri daldı ve kahverengi bavulunu yerleştirdikten sonra rahatsız tren koltuğuna yığılırcasına oturup derin bir nefes verdi.

Karşısındaki koltukta oturan adamın merakla ona dönen zümrüt yeşili gözlerini gördüğü an sıkıntı ile yüzünü ovuşturdu. "Rahatsızlık verdiysem özür dilerim bayım." dedi. "Büyük ihtimalle rahatsız oldunuz ya zaten. İş seyahati dönüşü her zaman gergin olmuşumdur. Kusura bakmayın."

"Yo hayır. Sıkıntı değil gerçekten." dedi adam ufak bir şaşkınlık tonu taşıyan sakinleştirici sesiyle. Şaşkın zümrüt yeşili gözleri çok ayrıntıya girmeden Ginny'nin üzerinde şöyle bir gezindi.

Kızıl saçlı kız derin bir nefes daha verdi ve her stresli anında olduğu gibi yüzünü ovuşturmaya devam etti.

Merakla kaşları çatılan adam çekinerek sordu. "Siz... İyi olduğunuzdan emin misiniz?"

"İyi sayılırım teşekkürler." dedi Ginny dalgın dalgın mırıldanarak. "Her iş seyahatinde dönüşte sinirlerim oynar, alıştım artık."

"Anlıyorum." dedi adam başını aşağı yukarı sallayarak. "Tren de fazla kalabalık, sinire pek iyi gelmiyor sanırım."

"Değil mi?" dedi kız aynı onun gibi düşünen birini bulduğu için mutlu olarak. "Her yerden insan fırlaması ve kalabalığın hiç bitmeyen gürültüsü insanı daha da yoruyor."

letters to no one | romioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin