AV//Odysseia...

47 4 0
                                    

  Sabah okula gittiğimde Rosé ve Momo, beni bahçedeki masalardan birinde bekliyorlardı. Onları arayıp okula erken gelmelerini ve konuşmamız gereken şeyler olduğunu söylemiştim. İkisinin de her şeyi bildiğini biliyordum. Kadın avcıları saçmalığı Kai'den çıkmıştı ve muhtemelen o da dâhil, hepsi bu işin içindeydi.

  İkisi de ben yanlarına gitmeden önce hararetle bir şeyler konuşuyorlardı, benim geldiğimi görünce sustular. Karşılarına oturduğumda çatık kaşlarımla onlara bakmaya başladım. "Evet, kızlar. Bana anlatmak istediğiniz şeyler var mı?" diye sorduğumda ikisi de birbirine bakıp tekrar bana döndüler.
  Rosé, ince sesiyle mırıldandı. "Ne gibi şeyler?"
  "Mesela kadın avcıları ile ilgili konuşabiliriz." dediğimde Rosé bir şey söylemek için ağzını açtı, fakat aklına bir şey gelmiyormuş gibi geri sustu.
  "Neler oluyor?" diye sordu Momo.
  Evet, günün anlam ve önemini belirleyen soru buydu.
  "Asıl benim size sormam lazım, neler oluyor?" İkisi de hâlâ donuk gözlerle bana bakarken, "Artık doğruları anlatmanızın vakti geldi çünkü her şeyi öğrendim." dedim.

  Söylediğim şey masada resmen bir bomba etkisi yarattı. Önce Rosé ayaklandı, ardından Momo, sonra tekrar yerlerine oturdular. İkisi de bir süre bana kocaman gözlerle baktıktan sonra Momo, her şeyi anlatma işinin ona kaldığını anlayınca sıkıntıyla iç çekti.
  "Pekâlâ, sana nasıl söyleyeceğimizi bilmiyorduk. Ne dememizi bekliyordun?" dedikten sonra ellerini iki yana açtı. "'Hey bizler cadıyız ve sen de bir cadısın. Bir de avcılar var ve cadı avlıyorlar! Tüm bunlar ne kadar akıl almaz ve harika değil mi' falan mı demeliydik?"
  Donuk gözlerle ona bakınca derin bir nefes verdi. "Elbette bunu söyleyecektik fakat nasıl söyleyeceğimize karar veremedik."
  Gözlerim ikisi arasında gidip geldikten sonra şok olduğumu belli edercesine sesim çatladı. "Siz de mi cadısınız?"
  İkisi de bu sorum karşısında, bana kaşlarını kaldırarak karşılık verdiler. Balık gibi ağzı açık kalmıştım. "Sen o kısmı öğrenmemiş miydin?" diye sorduğunda, Rosé eliyle Momo'nun başına vurdu.

  Öğrendiğim bu yeni bilgi karşısında dehşete düşsem de, Momo ve büyükbabasının şarap evinin adının Cadı Kazanı olduğunu düşündüğümde bu beklenilen bir şeydi. Yine de böyle bir şeyi sesli duyunca aklımı kaybetmeye bir adım daha yakınlaştım tabii ki.
  "Pekâlâ, tamam." Elimi saçımdan geçirdim ve titremesine engel olabilmek için yumruk yaparak masanın üzerine koydum. "Bana niye söylemediğinizi anlıyorum. Söyleseydiniz de sizinle dalga geçer, inanmazdım. Şuan normal karşıladığıma bakmayın, inanmam için çok daha gerçek bir şey görmem gerekti."
  "Nasıl öğrendin tüm bunları?" Momo dehşet dolu, soran gözlerle bana bakıyordu.
  "Bir grup adam sizin şarap evinizden dönerken bana saldırdı ve bir tanesi kurda dönüştü."
  Rosé, eliyle ağzını kapattı. "Avcılar," diye boğuk sesiyle mırıldandı. "Ama onların bizlerle bir işleri yok ki."
  "Ne olduklarını öğrendim ama bana neden saldırdıklarını bilmiyorum. Avladıkları cadılarla...neydi...hah Dorchalarla karıştırmış olmasınlar?"
  İkisi de başını olumsuz anlamda salladı. "Bir Dorcha'yı gördüklerinde anlayacak kadar sıkı eğitim alıyorlar. Zaten Dorchalar bize benzemiyor."
  "Neye benziyorlar?"
  "Bence bunu şuan öğrenmek istemezsin." Dedi Momo.

  Pekâlâ, bunu şimdilik öğrenmesem de olurdu. Bütün bunlar bana zaten fazlaydı, bir de karanlık diye adlandırılan bir grup büyülü kaçığın tiplerini öğrenmek istemiyordum.
  "Yine de merak ettiğim bir şey var. Sana tüm bunları kim anlattı?" Momo'nun sorusundan sonra Rosé, "Ve nasıl kurtuldun?" diye ekledi heyecanla.
  "Jungkook kurtardı." Sesimi ben bile zor duymuştum. "Ve her şeyi kardeşine anlattırdı."
  İkisinin de sanki cadı olduklarını yeni öğrenen kendileriymiş gibi ağızları açık kalmıştı. Sonra onlara olanları başından sonun kadar anlattım.

AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin