AV//Beklenti...

38 2 0
                                    

  Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan birini yaşıyordum. İki yıldır beraber yaşadığım kadın, karşımdaki sandalyeye oturduğunda donuk bakışlarım onun üzerindeydi. Bir şarap şişesi çıkarı kadehini doldurduktan sonra bir yudum içti.
  "Cadı olduğunu öğrendiğini biliyorum." dedi kadehini tekrar masaya koyarken.
  Şaşırma yetimi kaybetmiş gibi ona baktım. Tüm vücudum hâlâ olası bir felcin etkisindeydi. Sonunda dudaklarımı zar zor kıpırdatarak, "Bana neden daha önce söylemedin?" diye sordum. Uyumuş zihnim daha fazla soru sormama müsaade etmemişti.
  "Dinle karamelim, böyle şeyleri öğrenenler bazen tüm bunları kaldıramıyor. Her gün onlardan yüzlercesini tedavi ediyorum," dedi yumuşak bir gülümsemeyle. "Senin öğrenmen için de doğru zamanı bekliyordum fakat işler pek düşündüğüm gibi gitmedi." Biraz önceki beyaz ışık topuyla beni kurtarma operasyonunu ima eder gibiydi.
 
  Cevabından korksam da sonunda asıl sorulması gerekeni dile getirdim. "Nesin sen?"
  Mükemmel dişlerini ortaya çıkaran bir gülümsemeyle, "Bir nemf" dedi.
  Ne?
  Aman Tanrım, ne dedi o?
  Ağzım açıldı fakat hızla geri kapandı. Çenem ister istemez aşağı doğru düşmüştü. Tanrm, bunca zaman bir nemfle mi yaşamıştım? İster istemez iki yıldır beraber yaşadığım kadını sanki ilk defa görüyormuş gibi süzdüm. Jeonghan başka nemf çeşitleri olduğunu söylerken bundan bahsediyordu demek ki.
  "Ne çeşit bir nemfsin?" Bakışlarım, sanki bir uzaylıya bakıyormuş gibiydi ama Abby bunu anlayışla karşılar bir tavırla gülümsedi.
  "Yeryüzü nemfiyim. Başka tanıdığın nemfler de mi var yoksa?"
  Ormanda yaşayan, yeşil ışıklı bir tane vardı, evet.  Ama şuan konumuz kesinlukle Moss değildi. "Neden buradayız?" diye sordum. "Bu lanet kasabaya neden geldik, Abby?"

  Abby derin bir nefes aldı, gözleri hüzünle dolmuştu. "Genelde nemfler hiçbir türün işlerine karışmazlar... Annem bir cadıydı fakat biz yine de arkadaştık. Beni arayıp, seni Dorchalardan korumamı söylediğinde ne olduğunu anlamadım ve ondan öğrenmeme fırsat kalmadan ölüm haberlerini aldım."

  Dondum kaldım. Annemin cadı olduğunu duyunca şok üstüne şok yaşamaya devam eden vücudum bir anda sarsıldı. Aynı zanda çok acımasız bir gerçekle de çarpılmıştım. "Beni korumanı mı söyledi? Ve sonra ölüm haberlerini aldın?"
  Abby başıyla onayladığında, dehşet içinde inler gibi bir ses çıktı boğazımdan. "Ailemi birileri öldürmüş olabilir mi? Dorchalar?" Sonra duraksadım ve bana saldıran avcılar aklıma geldi. "Ya da avcılar?"
   Tanrım, hayır. Onları benden alan yangına düşmanlık beslemek ayrıydı, canlı kanlı birilerine ayrı. Benim yüzümden ölmüş olabilecekleri düşüncesi kalbimi kurutmuştu.
  Abby, onaylamadı ama reddetmedi de. Sadece bilmediğini belli edercesine başını salladı. "Ben sadece annenin bana söylediğini yaptım fakat yine de Dorchalar izimizi buldular. Bu kasabada çok fazla avcı var, o yüzden seni buraya getirdim."
  "Fakat bana saldıranlar avcılar, Abby! Neler olduğunu anlamıyorum artık." derken resmen haykırmıştım. Abby, bir psikolojik danışman olduğunu belli edercesine temkinli bir şekilde bana yaklaştı ve kollarımı sıvazlayarak sakince konuşmaya devam etti.
  "Avcıların başında bir adam olduğunu duydum, bu konuyu onunla konuşacağım. Eminim o bu işi çözecektir."
  "Kim o?"
  "Bathram diye bir adam," dediğinde yanağımı okşamıştı. "Her şey hallolacak. Üzülme artık."
  Beni sakinleştirene kadar yanımda bana sarılarak bekledikten sonra karşımdaki sandalyeye tekrar yerleşti. Şarabını yudumlayınca kaşlarımı kaldırarak ona yeni bir soru yönelttim. "Neden bu kadar çok şarap içiyorsun?" Bunca zaman bir nemf olduğunu bilmediğime göre belki de bunun da başka bir cevabı vardır diye düşünmüştüm.
  Abby uzun zamandır merak ettiğim sırrını benimle paylaşırken güldü. "Ah o sıradan bir şarap değil karamelim, bu bir Ambrosia*. Onu içerek genç kalıyorum."
  Hayır, Annabelle. Lütfen bayılma!

  *Ambrosia: Yunan mitolojisinde tanrıların içeceği olarak geçen ve sonsuz hayat veren balımsı içecek.
🌙

  Yaşadığım son saldırıdan sonra tüm hafta evden çıkmamıştım, her an biri bir yerlerden çıkacak ve bana saldıracak givi hissediyordum. Rosé, Momo ve Yoojung'un ziyaretlerinden başka kimseyle de görüşmemiştim ve Jeonghan beni aradığında bir şey anlatmayıp, hasta olduğum konusunda onu ikna etmiştim.

AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin