3. Bölüm

31 3 2
                                    

Sergi salonunun kapanmasına bir saat vardı. Dongju ve arkadaşları çoktan gitmiş, Myeong sessizliğe gömülmüştü.

Perdenin arkasındaki yerimi aldığımda telefonumdaki bildirimleri fark ettim. Üye olduğum Kanghyun sayfalarından doğum günü bildirimleri adeta yağmıştı.

Hepsine tek tek baktım. Sergimden haberi olsa da, anlaşılan asla buraya gelemeyecekti. Çünkü şirketindeki idol arkadaşları onun için kutlama yapıyordu.

"Birazdan herkes gider, istersen eve dönebilirsin."

"Saçmalama Giwook, en yakın arkadaşımı yalnız bırakamam."

İç çekerek tam karşımdaki duvara baktım. Kanghyun'un resmi bana bakıyordu. Belki de çizdiğim kişi o olduğu için, çizgilerim bir türlü hoşuma gitmiyordu. Ne yaparsam yapayım gerçeği kadar güzel olmuyor gibi geliyordu.

Yalnızca klasik müzik dinleyen ben, onun sayesinde rock müzik dinlemeye başlamıştım. Sadece o seviyor diye onunla aynı şeyleri yiyor, bütün hesaplarını takip ediyor ve sık sık onu çiziyordum.

Kanghyun'u biraz abarttığımın farkındaydım. Fakat hissettiğim şeyin sıradan bir hayranlık olmadığını düşünüyordum. Ona bütün kalbimle bağlıydım.

Ben kendimi çizgilerle ifade ediyordum. O ise kendini notalarla anlatıyordu. Her bir kelimesiyle beni büyüleyen şarkılar yapıyordu. Tam da bu yüzden birbirimizi tamamladığımıza inanıyordum.

"Giwook, bana bak, sana diyorum."

"Huh?"

Daldığım hayal denizinden beni çekip alan arkadaşıma gülümsedim.

"O, Kanghyun olabilir mi?"

"Kim?"

Etrafa bakarken, onun çizimine bakan birini gördüm. Onu gölgesinden bile tanırdım. Boyunu, ellerini kullanma şeklini, bir şeyi incelerken nasıl durduğunu iyi bilirdim. Oradaki Kanghyun olamazdı.

"Neden yanına gitmiyorsun?"

"O Kanghyun değil."

"Emin misin?"

"Tabi ki eminim Myeong."

"Etrafa bakıyor. Sanırım seni arıypr."

"Ama o Kanghyun değil."

İçeride kimse kalmamıştı. Sergi saatinin bitmesine on dakika vardı ve Kanghyun'un resmine bakan kişi etrafta gerçekten birini arıyordu.

Saniyeler sonra koşarak dışarı çıktı. Neden geldiğini ve nereye gittiğini anlayana kadar, yanında biriyle tekrar içeri girdi.

Evet, onu kesinlikle gölgesinden bile tanıyabilirdim. Saçını parmaklarıyla nasıl geriye attığını, sevdiği bir şeye nasıl baktığını ve hangi gülümsemesinin ne anlama geldiğini çok iyi bilirdim.

"O geldi. Kanghyun geldi."

"Burada olduğumuzu belli etme Myeong. Sanırım bayılacağım."

"Oraya gidiyor."

Kendi resminin karşısında dikilip güldü.

"Görüyorsun, değil mi Dohoon? Onun gibi yetenekli biri tarafından seviliyorum."

"Böyle bir hayranın olduğu için şanslısın."

Gizemli adımı oluşturan harflere baktı.

"Niji CyA? Sence o bir kız mı? Yoksa çok tatlı bir erkek mi?"

"Hangisini tercih ederdin?"

Tatlı sesiyle güldü ve yanındaki adama baktı.

"İkincisini."

Kanghyun'dan duyduklarım bir anlığına dengemi kaybetmeme sebep olmuştu. Sehpadaki bardak elimin çarpmasıyla zemine düşüp tuzla buz olurken, Kanghyun'un meraklı bakışları perdeye yönelmişti. Şimdi ne yapacaktım?

Mutluluğun Resmi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin