7. Bölüm

26 4 12
                                    

(Flashback)

Saatlerdir sohbet ediyorduk. Onun doğum gününde sadece çiziimi hediye etmek bile benim için büyük bir hayaldi. Şimdi ise doğum gününü baş başa kutluyorduk.

"Giwook, senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Evet, tabi..."

"Yalnız yaşıyorsun, değil mi?"

"Hmhm."

"Küçük ve sevimli bir evin olduğunu söylemiştin."

"Evet, Mizu ve benim için büyük bile."

"Beni Mizu'yla tanıştırır mısın?"

"Huh? Onu getirmemi mi istiyorsun?"

Ufak bir kahkaha atıp yanağıma uzandı.

"O kadar tatlısın ki..."

Elimdeki içecek bardağını aniden düşürünce kendime lanet ederek minderden kalktım.

"Çok özür dilerim!"

"Sakin olur musun? Önemli değil, gel diğer mindere oturalım."

"Şey... Ben... Biraz fazla sakarım sanırım."

"Bu sadece çok tatlıydı. Şimdi doğum günüm için istediğim ikinci hediyemi verir misin?"

"Mizu'yu buraya nasıl getirebilirim ki?"

"Öyleyse beni ona götür. Olmaz mı?"

"Ne? N-nasıl? Yani evime?"

"Olmaz mı? Sıcak ve senin kadar tatlı olduğuna emin olduğum evini görmek istiyorum."

"Hani Mizu'yla tanışmak istiyordun."

Gözlerime gülümseyerek baktı. O an sahnede parlayan idolüm değildi. Sanki sıradan bir arkadaşımla sohbet ediyor gibi hissediyordum. Tek fark, sıradan arkadaşlarımın kalbimi bu hale getirmemesiydi.

"Lütfen Giwook."

"Şey... Peki..."

Evime gittiğimizde ilk işi Mizu'yu kucaklamak oldu. Şapşal kedim beni görmüyordu bile. Normalde Myeong dışında herkese huysuzluk yapan Mizu, onu sevgiyle karşılamıştı.

"Bir şeyler içer misin?

"Kahve var mı?"

"Hemen hazırlarım."

"Benim hazırlamama izin verir misin?"

"Mutfağıma mı gireceksin?"

"Bundan hoşlanmaz mısın?"

"Asıl sorun bu değil. Daha sonra onların hiçbirini bir daha yıkamak istemeyebilirim."

Çekinerek gözlerine baktığımda Mizu'yu yere bırakıp yaklaştı.

"Öyleyse sen her yıkadığında tekrar dokunmak için geleceğime söz vermeliyim."

Utanarak mutfağa girdim ve dolaptan kahve kavanozunu çıkardım. Teklifsiz bir şeyler yapıyor olması neden bu kadar rahatsız hissettiriyordu? Neden kalbim patlayacak gibi hissediyordum?

"Bir sevgilin yok, değil mi?"

"Bu biraz zor."

"Neden? Eminim ki pek çok kişi sana aşıktır."

"Ama..."

Sıcak suyu fincanlara doldurduktan sonra bana döndü.

"Sadece söyle hm? Senin gibi birinden bunu duymaya çalışıyorum sadece."

"Neyi?"

Tebessüm ettiğinde yutkundum. Bana doğru yaklaşıyor, heyecandan ölecek gibi hissetmeme sebep oluyordu.

"Sadece hayranlarımdan biri misin? Yoksa bu güzel kalbin içinde bana ait bir yer var mı?"

Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki, nefesimi tutmuş bekliyordum.

"Var... Sanırım..."

Nefesini bırakıp fincanından bir yudum aldı.

"Bir an sadece hayranım olduğunu sanmıştım."

"Bu kötü bir şey mi?"

"Hayır, hayranlarımı seviyorum. Ama senin sadece hayranım olmanı istemiyorum."

"Ama..."

"Tamam, biraz üzerine geldiğimi kabul ediyorum. Şimdilik en tatlı arkadaşım ol hm?"

"Arkadaş? Sen ve ben?"

"Evet, biz."

"Sanırım bunu yapabilirim. Yani seninle arkadaş olabilirim."

Gülümseyerek birkaç adım yaklaştı.

"Öyleyse ben de bunu yapabilirim."

Yanağımdan adeta vatoz balığı gibi öptüğünde gülmeme engel olamadım. Sanırım bu ona verdiğim ilk normal tepkiydi. Belki de gerçekten onunla arkadaş olmayı başarabilirdim. Hislerimden korksam bile...

(flashback end)

Mutluluğun Resmi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin