YILMAZ APARTMANI SAAT 18.00 SULARI....Okuldan eve döndüğümde salonda büyük bir kargaşa yaşanıyordu. Nedenini soramayacak kadar yorgundum. Zaten tüm bu kargaşalara alışkındım. Tam kapıyı arkamdan kapatacaktım ki annemin ağzından çıkan o cümleyi duydum.
'Emre sen benim oğlum değilsin!'
Bu da ne demekti? Annemin mizahi yönü oldukça gelişmiş olmalıydı. Yine de böyle yersiz bir şakaya gerek yoktu. Kapımı kapattım ve yatağıma uzandım. Yorucu bir gündü. İlk dört ders edebiyat işlemiştik , sonra sıramın altındaki o mektubu görmüştüm. Muhtemelen kızlardan biridir diye düşünmüştüm. Fakat yazıyı görür görmez onların işi olmadığını anlamıştım. Bu eşsiz ve güzel cümleler onların elinden çıkmış olamazdı. Belki yanlış kişinin sırasına koymuştur diye düşünmüştüm ancak altta adım yazıyordu. Kalbim hızlanmıştı, mektubu ders boyunca defalarca kez okumuştum. Allahtan hoca Meliha ve beni ayrı sıralara yerleştirmişti. Zülal bana yakın olmasına rağmen öylece sırıtıyordu. Muhtemelen sevgilisini düşünüyordu. Bu düşünce midemi bulandırmıştı. Teneffüs zilini duyduğumda direkt ayaklanmıştım. Bunu yazan kişiyi bulmalıydım. Gözlerimle etrafı taramaya başlamıştım ki onu gördüm. Gülümseyerek bana bakıyor, gözlerinin içi parlıyordu.
Selami. Kalp atışlarım anında yavaşladı, ardından bir flashback yaşadım. Selami'nin el yazısı gözümün önüne geldi. Elimdeki mektubu buruşturdum ve çöpe atarak kantine indim.
İşte benim sıradan hayatımın olaylı sayılabilecek bir günü. Bu olay beni öyle utandırmıştı ki kızlara bahsetmedim. Çöpü karıştırmadıkları sürece haberleri de olmazdı zaten.
İçerden gelen haykırma sesleri ile kendime geldim. Bugünün analizini yaparken içim geçmiş olmalıydı. Değişik bir sesti, sanki bir kanguru kükrüyordu. Odamdan çıkıp salona girince sesin ağabeyimden çıktığını gördüm. Bu bir haykırma ya da kükreme değildi, ağabeyim ağlıyordu. Hem de oldukça şiddetli bir ağlama. Cringe oldum ve anneme bunun nesi var diye sordum.
'Yalnızca gerçeği öğrendi kızım.'
Gerçeği öğrendi derken ne demek istediğini anlamamıştım. Şakanın bokunu çıkarmak oluyordu artık bu.
'Oğlun olmaması gerçeğini mi?'
'Evet. Bekle sen bunu nereden biliyorsun?'
'Nasıl yani şaka değil miydi bu?'
'Hayır kızım. O senin gerçek ağabeyin değil.'
Yakın bir arkadaşım herkesin dünyaya gelişinin bir amaç uğruna olduğunu söylemişti. Sanırım bu sözü şimdi gayet iyi anlıyordum. Benim hayattaki amacım öz ağabeyimi bulmaktı.