Taehyung

13 4 33
                                    

Araba durduğu gibi gözlerimi açtım. Mide bulantım geçmişti ve oldukça enerjik hissediyordum. Diğerleriyle birlikte arabadan indim. Dışarıda mükemmel bir hava vardı. Gerçekten de tam klip çekilmelik hava diye düşündüm. Zaten ömrüm boyunca klip çekip durmuştum ya ben.

İki görevli bizi deniz kıyısına doğru yönlendirdi. Burada her şey çoktan hazırdı. Işıklar, kameralar, kabinler, makyaj bölümleri, sandalyeler... Gerçekten böyle büyük bir olayın içinde miydim? Öyleyse elimden gelenin en iyisini yapmalıydım.
Sandalyelerden birine oturdum. Yaklaşık otuz kişiydik ve herkes birini bekliyor gibi duruyordu. Birkaç dakika sonra görevli bir adam karşımızda durdu ve ne yapmamız gerektiğini teker teker açıkladı. Sormak istediğimiz bir şey olup olmadığını sorduğunda ise kendimi tutamadım ve 'Bts de burada olacak mı?' diye sordum. Herkes şok içinde bana bakıyordu. Sanırım gerçekten fena saçmalamıştım.

'Bu zaten BTS'in şarkısı için çekilen bir klip olacak. Bunu bilmiyor musunuz?'

Şok üstüne şok yaşayıp duruyordum ve kalbim artık gerçekten bu kadarını kaldıramayacaktı. BTS'in klibinde oynayacaktım, belki hiç gözükmeyecektim ama yine de onlarla birlikte olacaktım. Mutluluktan ağlayabilirdim. Otuz iki diş sırıtıp etrafa bakıyordum. Jessica bunu bilmiyor olup teklifi kabul etmeme şok olmuştu. Gerçekten şu an hiçbir şey umrumda değildi. Adeta bulutların üstünde uçuyordum.

Uzakta bir araba belirdiğinde kafamı o tarafa çevirdim. Bizim bindiğimiz aracın beş katı büyüklüğündeydi. Ve kesinlikle çok daha pahalı duruyordu. Acaba tahmin ettiğim şey mi gerçekleşecekti.

Derken araba durdu ve iri bir adam kapıyı açtı. Gözlerimden kalpler fışkırıyordu. BTS üyeleri sırayla araçtan iniyorlardı. Gözlerim şenleniyor, ağzım açıldıkça açılıyordu. Karşımdaki deniz manzarasından da güzellerdi.

Ardından o indi. Hep ayrı bir sevgi beslediğim o kişi. Taehyung'a bakıyordum. Dünya'nın en şanslı insanıydım. Benden metrelerce ötede olmasına rağmen her detayını görebiliyordum. Saçlarındaki bukleler, yüzündeki parıltı, ayakkabısındaki taşlar. Her zamanki gibi mükemmeldi. Bütün kızlar ona bakıyordu. Muhtemelen hepsi ona aşıktı. Eh olması en muhtemel durumlardan biriydi bu.

Kabinlere girip gözden kayboldular.

Jessica'nın dediğine göre çekim için güneşin batış anını bekliyorlardı. Gökyüzü kızılken yapacaklardı çekimi. Onun için o ana kadar her şey hazır olmalıydı. Biz sadece kumsaldaki diğer insanlar olacaktık. Ben deniz kenarında durup selfie çekiyormuş gibi yapacaktım. Eh, sanırım elimden geleni yapmasam da olurdu. Basit bir işti bu. Fazla bir şey de beklemiyordum tabii.

Zaman akıp gidiyordu. Muhtemelen güneş birazdan batmaya başlayacaktı. İnsanlar telaş halindeydi. Çekime az kalmış olmalıydı. Yavaştan ayaklanıp pratik yapmaya başlamalıydım.

Ayağa kalktığım gibi tuvalette bana makyaj çantasını veren kadınla gözlerimiz buluştu. Telaşlı bir hali vardı ve doğrudan üzerime doğru koşuyordu. Yüzünde kusacakmış gibi bir ifade vardı. Bana doğru koşarken bir yandan da eliyle beni yanına çağırıyordu. Hemen ona doğru koşmaya başladım. Aşıklar kavuşması gibi diye geçirdim içimden.

'Çabuk baştan üçüncü kabine gir ve yarım bıraktığım makyajı tamamla. On dakika içinde bitirmelisin aksi takdirde yetişmeyecek.'

'Ben mi? Ama ben profesyonel değilim ki.'

'Biliyorum, şu an bunun bir önemi yok. Seni tuvalette izledim, kullandığın teknikler tamamen doğru ve pratikti. Git ve aynısını yap. Sana güvenmekten başka şansım yok. Yoksa çekim yetişmeyecek ve suç üstüme kalacak.'

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin