Kalp Çarpıntısı

14 4 17
                                    

Karşımdaki manzara karşısında ellerim titriyor, kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Bu gördüğüm gerçek miydi? Gerçek olabilir miydi? Hayattaki tüm şansımı kullanmış olmamdan da öte bir şeydi bu. Karşımda kanlı canlı BTS duruyordu. Birbirlerinden ayrılmış farklı şeylerle uğraşıyorlardı. Jin en köşede duvara yaslanmış elindeki dergiyi inceliyordu. Bunu yaptığını canlı canlı görüyordum. Tamamen görüş alanımdaydı. RM az ileride birkaç adamla konuşuyordu, Jimin ve J-hope aralarında şakalaşıyorlardı. Jungkook köşede oturmuş telefonuna bakıyordu. Tanrım benden sadece birkaç metre uzaklıktaydılar. Eğer şu an tüm gücümle koşmaya başlarsam birkaç saniye sonra onlara dokunabilirdim, sarılabilirdim...

Hayır. Bunu yapamazdım, yapmamalıydım. Hem onları korkutur hem de kendimi rezil etmiş olurdum. Ayrıca beni buraya davet eden çalışanlar da zor duruma düşerdi. Evet kendime gelmeli ve buradaki herkes gibi soğukkanlı olmalıydım. Ama nasıl? Bts ve ben aynı binada, aynı odadaydık. Yani burası bir oda sayılmazdı evet, ayrıca etraf insan doluydu. Ama ben de buradaki insanlardan biriydim. Hâlâ şoku atlatamıyor hipnotize olmuş gibi hepsine teker teker dakikalarca bakıyordum. Diğerleri de onlara göz gezdirip aralarında fısıldaşıyordu, ortamda gergin bir sessizlik vardı sanki. Ben hariç herkes bir şeyle meşguldü. Benim için hava hoştu. Bu şekilde saatlerce durup onları izleyebilirdim. Canlı canlı bakınca çok daha yakışıklı gelmişlerdi gözüme. Bunu düşünerek nankörlük ettiğimi biliyordum ama keşke Taehyung da burada olsaydı diye düşünmeden edememiştim.

Jin mükemmel gözüküyordu. Fiziği, yüzü, duruşu tamamıyla kusursuzdu. Bön bön baktığımı biliyordum ama gram umrumda değildi. Gerçekten yakışıklı kelimesinin tanımı olmak üzere dünyaya gelmiş olmalıydı. O an bir şey oldu. Sadece iki saniye falan sürmüştü. Ama o şey gerçekten oldu. Jin bakışlarımı üzerinde hissedip kafasını kaldırmış, gözlerimin içine bakıp göz kırpmıştı. Jin bana göz kırpmıştı.

Hızla yerimden fırladım ve koridor gibi görünen yere girdim. Etrafıma bakıp koşuyor, tuvaleti bulmaya çalışıyordum. Bir sürü farklı oda, farklı koridor vardı. Ama lanet tuvalet yoktu.

Derken biriyle çarpıştım ve düşmekten son anda kurtuldum. Şu an bu çarpışmayı umursayacak halde değildim. Gerçekten hiç umrumda değildi. Çarpıştığım kişinin yüzüne bile bakmadan koşmaya devam ettim. Oysa kafamı sadece birkaç santim kaldırsaydım Taehyung'u görecektim...

Sağa döndüğüm gibi tuvalet karşıma çıktı. Hemen içeri daldım ve kabinlerden birinin içine girip kapıyı kitledim. Ağlamaya başlamıştım, bütün bunlar gerçek olamayacak kadar ulaşılamaz geliyordu. Bir kadın bana iş teklif etmişti, Bighit'e gelmiştim ve dahası orada Bts vardı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de Jin bana göz kırpmıştı. Hem gülüyor hem ağlıyordum, gerçekten sinirlerim bozulmuştu.

Birkaç dakika sonra kendime geldim ve kabinden çıktım. Tüm makyajım akmıştı, korkunç görünüyordum. Yanımda makyaj malzemesi de yoktu. Derken içeri bir kadın girdi. Gerçekten çok güzel bir kadındı, makyajı mükemmeldi. Profesyonel olmalıydı. Beni gördüğünde irkildi. Neden ağladığımı sormadan bana makyaj çantasını uzattı. Elindeki pudrayla da kendi makyajını tazeliyordu.

Teşekkür ettim ve mahvolmuş olan göz makyajımı yeniden yapmaya başladım. Eskisinin aynısını yapmam yeterli olurdu. Sadece birkaç dakikamı alacaktı. Hızla makyajımı sildim ve yeniden yapmaya başladım. Yanımdaki kadının bakışlarını üzerimde hissediyordum. Acaba fondöteninden fazla mı kullanmıştım?

En hızlı şekilde makyajımı bitirdim ve kadına teşekkür edip yanından ayrıldım. Çekim başlamamıştı değil mi? Yani bir saatten fazladır boş boş oturmuştum ve hiçbir şey olmamıştı.

Stüdyo'ya tekrar girdiğimde bir hareketliliğin olmadığını gördüm. Rahatlamakla birlikte birazcık da sinirlenmiştim. Saatlerce mal gibi oturacak mıydım burada? Gerçi Bts burada olduğu sürece hiçbir önemi yoktu. Günlerce de oturabilirdim.

Yaklaşık beş dakika sonra siyahi bir kız yanıma oturdu. Tip tip yüzüme bakıyordu. Sümük falan olabilir miydi yüzümde?

"Neden hâlâ buradasın?"diye sordu bana.

"Sadece beklememi söylemişlerdi."

"Şu an burada sadece birkaç kişi var. Herkes alt kata indi. Çekim bir sahilde yapılacakmış."

Gözlerimde de bir sorun oluşmuştu sanırım. Gerçekten de etrafta kimse kalmamıştı. Bts de sanki hiç burada bulunmamış gibiydi. O taraf bomboştu. Ama bana sahilden falan bahsedilmemişti. Gerçi bana hiçbir şeyden bahsedildiği yoktu ki!

"Merak etme bineceğimiz araç henüz gelmedi. Benim adım Jessica. Beraber aşağı inelim hadi,"dedi gülümseyerek.

Adımı söyleyerek karşılık verdikten sonra birlikte alt kata indik. Girişte kocaman bir kalabalık vardı. Kendimi bir dizinin figüranı gibi hissediyordum. Jessica'nın bahsettiği sahil neredeydi? Ne yapmam gerekiyordu? Bts de orada olacak mıydı? Bunların hiçbirini bilmiyordum. Ama sadece bugün için her şeyi akışına bırakmaya karar vermiştim. Bu çekim biter bitmez işime kaldığım yerden devam edecektim. Hem böyle bir fırsat ayağıma gelmişken kabul etmemek olmazdı değil mi? Eminim ağabeyim de kabul ederdi.

Araçlar geldiğinde Jessica ile birlikte bir tanesine bindik.

Yolun fazla sürmemesini umut etmiştim fakat çoktan yarım saat geçmişti. Midemin bulandığını hissediyordum. Ama sorun değildi. Bugün V hariç bütün Bts üyelerini görmüştüm ve Jin bana göz kırpmıştı. Aniden üzerime bir yorgunluk çöktü. Hedefe varıncaya dek biraz uyuyabilirdim sanırım. Gözlerimi kapattım ve rahatsız bir uykuya daldım.

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin