Avucunun içine sığan, küçük ya da normal olup olmadığına karar veremediği siyah topu sertçe duvara fırlatıyordu genç adam.Arada bir boynunu farklı şekillerde büküyordu.Yüzünün ifadesi değişiyordu.Duygularla oynuyordu.Endişeli, kararsız, sinirli, sevimsiz, manyak, korkak...
Hüzünlü bir mutluluk var içinde.Hüzünlü bir mutluluğun kısaca tanımı nedir?
Etrafa tatlı mayhoşumsu bir koku hakim.Kokladıkça mayışıyor ve mutlu oluyorsun.Mutlu olmuyorsun belkide.Parmakların bir yapıya değiyor.Kaygan.Hışırtılı bir sesi var.Bu hışırtı bir balerin zarifliği kadar dans ediyor kulaklarının içinde.Yavaş hareket ediyorsun.Yavaşça gözlerini açıyorsun.Bir nehirin içindesin, etrafı kocaman, uzun ağaçlarla çevrili.Yeşil.Büyüleyici, bakmaya kıyılamayan bir yeşil.
Dayanamıyorsun bu güzelliğe tebessüm ediyorsun.Bir tek sen varsın.Yalnızlık güzel, yalnız kalmaya değer şeyler olunca.Yalnızlık aratıyor kendini değeri bilinmeyince.Bir mızıka sesi duyuyorsun uzaklardan suyun hışırtısına karışmış.Yok hayır.Bu ses senin iç sesin.Mızıka falan yok.Sen bir mızıka aşığısın.Değersiz değeri olan varlık...
'Aç gözlerini' diyor içindeki Ben sana.Soruyorsun kendine 'Ben deli miyim' diye.
Otel kapısının sertçe vurulmasıyla irkilen genç adam gözlerini açarak yavaş adımlarla gittiği kapıyı açtı.Karşısında duran pis sakallı adam otelin görevlisi ya da sahibi ya da her neysesi.
"İkinci haftana başladın, parayı vermedin."Ağzındaki sakız genç adamın ondan tiskinmesine sebeb oluyordu.Ona bakarken bile tiksindiğini belli eden bakışlarına mani olamıyordu. "Hey orada mısın?"
"He, evet, evet.Tamam."Eliyle bir rakamını göstererek "Bir dakika" diyen genç adam kapıyı yarıya kadar kapatıp yatağının üzerinde duran eskimeye başlamış kot pantolonunun arka cebinden ikinci bir haftalık parasını aldı ve tekrar kapıya yöneldi.Bir sevinç var üzerinde.Samimiyetsizce.
"Peşin veriyorsun he."Otel görevlisi sağ gözünü kırptı ağzındaki sakızı patlatarak."Zengin misin?"
"Çok," dedi genç adam alaycı gülümsemeyle."Kalbim çok zengin."
Kapattığı kapının ardından başını salladı.Bir anda var olan bütün ilhamı kaçmıştı.Bu kadar çabuk muydu bu mutluluk?Bu kadar mıydı süresi?Samimiyetsiz sevinci bu kadar mıydı?Parası gittiği için miydi bütün bunlar?Anlam verememek bu kadar sıkıntılı bir kargaşaydı işte.Bazen insanlar tarafından dışlandığını hissediyordu.Sokakta yürürken insanlar ona tuhaf bakıyor ya da o öyle algılıyordu.İnsanları çeken bir tarafı var mıydı?İnsanların insanları çeken bir tarafı var mıydı?Saçmalıyordu.
Kelimeler,düşünceler,hayaller ve insanlar.O nasıl bir insadı?Kibar,sinirli,egoist,duygusal...Kesinlikle karmaşık bir insandı.Karmaşık olması yüzünde bir tebessümün belirmesine ve sadece gülünce belli olan gamzesinin ortaya çıkmasına imkan sağladı.Karmaşık olmayı seviyordu.Ruh halinin değişmesinin verdiği etkiyi seviyordu ve birde balerinlere bayılıyordu.Kendine gözlerini deviren bu genç adam beynindeki kaykaydan akışa uğrayan bu düşünceleri süzgeçten geçirmeyi denemek istemiyordu.Salıncakta uzun bir süre sallanmaları çok münasip olabilirdi.O ince deliklerden geçen her bir düşünce ince ince dokunmak istiyordu vücudundaki her bir yaraya.
Derin bir nefes aldı.Çıplak ayaklarının zeminde çıkardığı sesle çalışma masasının üzerine ellerini koyarak pencere kenarında yerini aldı.Sokakta koşuşturan insanları izlemeyi seviyordu.Onların ayaklarındaki telaşı,gözlerindeki üzüntüyü ve hüznü,alnında çıkan çizgilerdeki endişeyi,ellerindeki sabırsızlığı seviyordu.Bunlara birer cümle söylemeyi seviyordu.Bunlara dikkat etmeyi seviyordu.Fakat bazen nefret ediyordu.Boşuna vaktini çalıyorlardı.Böyle düşündüğü için kendinden de nefret ediyordu.Bu insanlar onu buna zorlamıyordu.O sıkıcı bir insandı.Cama düşen yağmur tanesini izleyerek gözlerini aşağı kaydırdı.Rüzgardan korunmak için mavi paltosuna sarılan kahverengi saçlı sevdiğini görünce nefesi sıklaştı.Kalbini tuttu ve gözlerini sakince kapattı."Yavaş ol kalbim.Yavaş ol,"dedi sesli bir şekilde yağmurun sesini dinleyerek.
Açılan gözleri birden yüzünün düşmesine ve vücudunun sinirden tepki vermesine neden oldu.Sevdiğinin etrafına ikim biçimsiz adam üşüşmüş ve kız istemediği halde onu rahatsız ediyorlardı.Hiç endişesiz oturduğu yerden kalktı ve kapıyı açıp süratle korudoru geçti, ardından merdivenleri indi.
"Hey bırakın kızı," dediği anda sevdiğinin yanındaydı.
Ağzının içindeki dilini çıkaran orta yaşlı adam mavi gözlerini büyükçe açtı."Yok ya, sana mı soracağız?"
"Bırakın dedim,"dedi sakin ve emin olarak.
Diğer adamın tek yaptığı cebindeki bozuk paraları çıkarıp saymak.Bu adamlar şarhoştu.Dengelerini doğru düzgün sağlayamayan bu edepsiz insanlar ceplerindeki bozuk altı lirayı sekiz lira olarak hesaplayıp genç adama döndüler. "Hışşşt,gerizekalı, naber," dedi mavi gözlü olanı alaycılıkla.
"Size gidin dedim," dedi anlamlı bir şekilde ve kızı kolundan tutup kenara çekmeye çalıştı.Korktuğu için derinden soluyan bu genç kız, bu adamı daha önce hiç görmemiş ve duymamıştı.
Mavi gözlü olanı gözleriyle ateş saçarak kızı tuttuğu gibi yolun bir kenarına fırlatıp genç adamın üzerine yürüdü.Genç adam kendini korumaya hazırlanıyordu ki şarhoş adam onu ince kıyafetlerinden tuttuğu gibi kafa atıp yere serdi.Ayağa kalkmasına fırsat bulmadan tekmeleriyle karnını çimdikledi.Atılan her bir tekmenin karşılığında genç adam hissetiği acıyı unutmak için düşüncelerini düşünmeye çalışsada acı o kadar büyüktü ki bunu yaptığına bir an pişman olacaktı.Oysaki insan sevdiği için bunu yapmalıydı.Peki ya sevdiği bunu bilmiyorsa...
Belki de onu sevebilirdi.Sevmeliydi.Sevmesini sağlamalıydı.
Uyuşan beyni yorulmaya başlamıştı.Erafında olup biten sesler çok uzaklardan geliyor kulağını tırmalıyordu.Hayatında ilk kez dayak yiyordu.Bir kız için.Onu seven ama sevildiğini bilmeyen bir canan için.Bir piyano kadar zarifti bu uyku.Uykuların en güzel puf kadar yumuşak olması fakat burada acı var.Hafifleyen bir acı ve artık kesinlikle yok olan bir acı.
Hep aynı tonda kullandığı sesi, gözlerini açtığında boğazına düğümlendi.'Ne güzel bir güzelliktir bu' diye aklından geçirdi genç adam.Aralık gözleriyle izlediği kahverengi saçların bir kısmı yüzünü okşuyordu.
Bir sızıntılı ağrı vardı vücudunda.Canının yanmasına sebep oluyordu.Fakat karşısındakine odaklandığında ağlayacak kıvama geliyor ve unutuyordu acıyı.Karşılaşıyor aşıklar köprüsünde kalbindeki acıyla.Elini uzatsa donunabilecek ancak şaşkın kalbi kolunu oynatmasına izin vermiyordu.Gözleri sevdiğinin görüntüsünü beynine nüksettiğinde, dili tutuluyor, kalbi kendini kontrol edemiyordu.Kapatmaya korktuğu göz kapakları onun gözlerini bulduğunda gülümseyen genç kız bir adım geri çekiyor ellerini temizlediği yaralarından.Açtığı kocaman gözleriyle "İyi misin," diye soruyor sakin, kırılgan bir sesle.
Genç adam yarı açık ağzıyla nefes ritmini bulmuş, tekrar bakamam düşüncesiyle doya doya inceliyor kızın yüzünü.Kulaklarına dolan bu güzel ses, heyecandan olsa gerek, vücudundaki kan akışını hissediyor, ellerinin içi terliyor.Bir tuhaf oluyor.İçinde kelebekler hızla kanat çırpıyor.Sevdiğinin gözlerinde kendini görmek, hayata yeniden başlamak gibi olsa gerek.Genç adamın şaşkınca havaya kalkan kaşları bir güzellik uğruna dayamayıp salıveriyor kendini yüzünde her bir şekle.
Bir rüya galiba yaşadıkları.Bir rüyaydı galiba yaşadıkları.
Şimdi gözlerini tekrar açıyor.