chapter eleven

3.9K 222 410
                                    

"Louis, babacığım..." Gözümden süzülen bir damla yaş eşliğinde karşımda duran yunan tanrılarını aratmayacak adama sarıldım. O da bunu bekliyormuşçasına beni hızla sardı.

"Bu gerçek olmayacak kadar güzel, sen aşkıma böylesine karşılık veriyorken, başka türlüsünü nasıl düşünebilirim ki zaten?" Saçlarıma birkaç defa öpücük bıraktıktan sonra, tapılası güzellikteki kırmızı dudaklarını alnıma sürttü.

"Hayır güzelim, bu gerçek. Ve inan bana, hayatımda ilk defa bir gerçek beni böylesine mutlu hissettiriyor."

"Seni seviyorum, babacığım."

"Ben de seni, güzel bebeğim." Dudaklarımız birleşmeden önce ikimizin de ağzından çıkan son cümleler bunlardı. İçim öylesine heyecanla kaplı, öylesine coşkuluydu ki, başım dönüyor, rüyada gibi hissediyordum. Dudaklarımızı kana kana içtiğimiz sırada hızlı ve kıvrak bir hamleyle beni altına aldı. Ağırlığını bana vermeden üstümde duran bedeni, susuzluğumun nedeniydi. Ona susamıştım, ve onu kana kana içmek istiyordum. Dudaklarımızı ayırıp, üzerimdeki ince kazağı hızla çıkardı.

Vakit kaybetmekten korkarcasına, dudaklarımızı yeniden birleştirdi. Alt dudağımı esir almış, elleri ise vücudumu keşfe çıkmıştı. Ellerimi omzuna koyup bedenimi istekle yukarı kaldırıp, kendimi ona sürttüm. Geri çekilip kaşlarını çattı.

"Sabırlı ol bebeğim, yaramazlık yapmak yok."

"Ama babacığı-"

"Sshh, babacığını kızdırmak istemezsin, canım. Şimdi uslu bir bebek ol ve beni bekle tamam mı? Sana ufak bir hediyem var."

Üzerimden kalkıp, henüz yerleştirmediği çantasına yönelip içini karıştırmaya başladı. Yatakta dirseklerim üzerinde doğrulup kaşlarımı çattım.

"Hediye mi? Ne hediyesi?" Diye sordum heyecanla.

"Sabırlı ol dediğimi hatırlıyorum, bebeğim."

"Özür dilerim, babacığım."

"Pantolonunu çıkar ve beni bekle." Kafamı tamam anlamında sallayıp, hızla kalkıp pantolonumu çıkardım ve yeniden yatağa oturdum. İsteği şeyi sonunda bulmuş olacak ki zafer kazanmışçasına gülümseyip bana döndü.

"Gözlerini kapat." Sorgulamadım kafamı sallayıp, ona itaat ettim ve heyecanla hediyesini beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra duyduğum adım seslerinin yanında, kafama geçilen şeyle, istemsizce kaşlarımı çattım, ama yine de gözlerimi açmadım.

"Hazır mısın, Harry?" Heyecanla kafamı salladım.

"O halde gözlerini açabilirsin." Verdiği komutla hızla gözlerimi açtım. Öncelikle dikkatimi karşımda durmuş, beni arzuyla izleyen ve elinde siyah tüylü kelepçeyi çeviren adama baktım. Daha sonra elim kafamdaki şeye gittiğinde, bunun kedi kulakları olan bir taç olduğunu anladım. Louis önümden çekilip dolabın aynasıyla yüzyüze gelmemi sağladı. Başımdaki siyah kulaklı taçla sevimli görünmediğimi söylemek yalan olurdu açıkcası.

"Beğendin mi, kedicik?" Dudağımı yalayıp, tatlı oyununa ayak uydurdum.

"Meow."

Mavi gözleri şehvetle parıldarken, yüzüne yayılan gülümseme ile beni bir süre izledi. Dudağımı ısırıp istekli bir şekilde ona baktım.

"Louis..." Gülümsemesi yavaşça yerini sert bir yüz ifadesine bırakırken, tek kaşını kaldırdı.

"Sshh, kötü bir bebeksin Harry. Babacığına nasıl olur da adıyla seslenirsin?" Sert çıkan ses tonuna karşı, alt tarafında hissettiğim karıncalanma kaçınılmazdı.

daddy or something | larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin