Harry: Louis, görüşebilir miyiz?
Harry: Biliyorum, çok kızgınsın. Fakat gerçekten bilmen gereken şeyler var.
Harry: Konuşmalıyız.
Louis: Bilmem gerekenleri çoktan öğrendim sanırım, yemek davetini aldım.
Louis: Merak etme, katılacağım. Böylece yeni babacığını görebilirim.
Louis: Tercih ettiğin o adamı.
Louis: Bana karşı tercih ettiğin*
Harry: Lütfen böyle yapma Louis, yalvarırım.
Harry: Lütfen, yalvarırım konuş benimle. Hiçbir şey yolunda değil.
Harry: Sana ihtiyacım var.
Louis: Akşam yemekte görüşürüz, Harry. Gitmem lazım.
Harry: Louis...
(Görüldü 11:37)☆☆☆
Saat neredeyse 5'e geliyordu. Louis ile bir daha konuşmamıştık, ve Flynn'den sürekli mesajlar alıyordum. Kendimi o kadar berbat hissediyordum ki, tek istediğim tam şu an tamamen yok olmak, ve dünyada herhangi bir izimin olmamasıydı. Louis beni dinlemiyordu, Flynn beni tehdit ediyordu, ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Louis'ye kızamıyordum da. Onun açısından bakıldığında, tamamen batmış durumdaydım çünkü. Belki haklıydı bile, ben içimdeki o boşluğu doldurmak için çabalayan biriydim. Bunun için kendimi başkalarının kollarına atmıştım. Çünkü korkuyordum, sevilmek istiyordum. Fakat, yine de Louis'ye gerçekten de aşıktım. O, karanlık gecemi aydınlatan ay ışığıydı. O olmadan, bir hiçtim. Ona ihtiyacım vardı, şimdi, öncesinde, ve sonrasında. O olmadan yaşamam mümkün değildi.
Önümüzdeki engeller ise bitmek bilmiyordu. Flynn, sakin gecemize ansızın bastıran şimşeklerdi. Bir anda, o tatlı geceyi, ılık rüzgarı tersine çevirmiş, bizi sırılsıklam eden yağmurlarını da beraberinde getirmişti. Fırtına kopuyor, Louis ve beni birbirimizden ayırıyordu.
Telefonuma gelen mesaj sesi ile, düşüncelerimden sıyrılıp, hiçbir şey yapmadan yattığım yatakta doğruldum ve telefona baktım. Hayır, Louis'den değildi.
Flynn Pryse: Akşam için sabırsızlanıyorum, bebeğim.
Flynn Pryse: Sonunda babacığının kim olduğunu görecekler.
Flynn Pryse: Güzel giyin, seni ve şu sarı arkadaşını 6 gibi alırım.
Flynn Pryse: Ve unutmadan, bunu batıracak bir şey yapayım deme, yoksa seni mahvederim. Tabi o aptal herifi de.
Gözlerimi devirmemek için zor tuttum. Midem huzursuzlukla çalkalanırken, gözlerimi kapatıp birkaç saniye sakinleşmek için bekledim. Bok gibi hissediyordum. Tek istediğim Louis'ye sarılmak, ve tüm bunların geçmesini dilemekti. Fakat bunu yapamazdım. Louis'yi tehlikeye atamazdım. Ona ne kadar anlatmak istesem de, Flynn'in yapabileceklerinden korkuyordum. Belki de, Louis'nin sabah konuşmak istememesi bile iyi olmuştu. Böylece hiçbir şeyden haberi olmamıştı, ve başı belaya girmezdi.
Ellerimle gözlerimi ovalayıp, açtım ve sonrasında ayağa kalkıp dolabın karşısına geçtim. Giyeceğim şeyleri ayarladıktan sonra, kısa bir duş aldım. Aslında, duşum 5 dakikayı geçmeyecekti, fakat kendimi tutamayıp hüngür hüngür ağladığımdan, biraz daha uzun kalmak zorunda kalmıştım. Mental olarak zaten çökmüş durumda bir insanın, kendini başkalarına karşı gayet normalmiş gibi göstermesi, insanın beynini daha çok yoran bir şeydi. Sürekli içinize atardınız, ve bir anda olur olmadık yerlerde öyle patlarsınız ki, kendiniz bile kendinizi tanımayazsınız. Ve bu durum bana o kadar fazla oluyordu ki, her geçen gün kendimi daha da dipte buluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy or something | larry
Fanfic"Elleriniz diyorum Bay Tomlinson, olması gereken yerde değiller." "Olması gereken yer neresiymiş?" "Sizin tarafınızdan becerilmeyi bekleyen kalçalarım." !Uyarı: Yaş farkı ve cinsellik içerir! bxb | larry stylinson top!louis bottom!harry