~NELER OLUYOR BÖYLE!~

493 25 9
                                    

#NELER OLUYOR BÖYLE!#

"Sana aşağı inmen için beş dakika veriyorum!". Dennis bu otoriter ve tehditkar sese itaat ederek rahatsız yatağından doğruldu. Terliklerini ayağına geçirip uykulu gözlerle meşe ağacından yapılmış merdiveni indi. Mutfak masasının başında oturan üvey babasına başıyla selam vererek bir kaseye mısır gevreği doldurdu, sütü de ekleyip babasının karşısındaki sandalyeye geçti.

Dennis mısır gevreğini afiyetle kaşıklarken Tom elindeki kaşığı bırakıp boğazını temizledi. "İyi uyudun mu?" diye sordu. Tom konu açma ve insanlarla iletişim konusunda berbattı. ve bunu dennis de çok iyi biliyordu bu nedenle "Sadede gel baba." dedi sıkkın bir sesle. Tom gözlerini ona dikip "Şu an söyleyeceklerim saçma gelebilir ama eğer bana bir şey olursa sakın polisi arama. sadece eşyalarını toplayıp evi terk et. Ve bir daha da geri dönme. Calvin'i b-". Dennis babasının sözünü bölerek "Ne saçmalıyorsun baba. Eminim FBI peşinde değildir(!). Tanrı aşkına kendine gelir misin? sen sadece bir kitapçısın ve sanırım fazla çizgi roman okuyorsun"dedi. Tom alınmamıştı. Onu sözler etkileyemezdi, tek zaafı itiaatsizlikti. Bu nedenle sinirlenmişti. burada masal anlatıyor olsa bile dinlenilmeliydi. Fakat Dennis'in bunları dinlemeye hiç mi hiç niyeti yoktu. yine de bunu ona söyleyemezdi, hele şimdi Tom ona çatılmış kaşlarıyla bakarken asla. Tam kalkmaya yelteneceği sırada Tom yumruğunu masaya geçirip otur dedi sıkılmış dişleri arasından. Sinirini kontrol etmeye çalışıyordu.

Dennis'i çok küçükken sahiplenmişti. Ona yeterince sevgi gösterememiş lakin elini de hiç kaldırmamıştı. Kaldırmaya niyeti de yoktu, buna rağmen bazen elinde olmadan sinirleniveriyordu işte.

Dennis yeniden yerine oturup babasını dinlemeye devam etti. "Of, konuş Tom.". ona ne zaman sinirlense tom derdi. "Eğer benim başıma bir şey gelirse Calvin'i bul. Telefon numarası ve adresi kahverengi deri kaplı defterimde.unutma sakın: Calvin'i bul. O sana yardımcı olacak. Anladın mı beni?". "Evet." dedi dennis gözlerini devirerek.

Haftaya liseye veda partisi vardı, babasının anlattığı saçmalıklardan önce ne giyeceğine yoğunlaşmalıydı. Yine de aklında bazı soru işaretler kalmıştı: Calvin denilen adam da kimdi, Tom daha önce ondan hiç bahsetmemişti, üstelik Tom'a bir şey olacak ve ben polisi aramayacağım öyle mi? Ne büyük saçmalık diye düşündü dennis.

*1 hafta sonra*

Nash geldiğinde oldukça heyecanlı idi dennis. Nash, Dennis'in en yakın dostu belki de kardeşi gibiydi. Zamanlarının çoğunu birlikte geçirirlerdi. birlikte sinemaya, partilere, alışverişe gider, okul projelerinde takım olup, ödevleri beraber yaparlardı. Tom ve okuldakiler ne zaman bir ilişkiniz mi var deseler tatışma çıkardı. Tom nash'in ona aşık olduğunu düşünüyor bu da Dennisi çileden çıkarıyordu çünkü nash ona yalnız olmadığını hissettiren tek kişiydi. Anne ve babasını kaybettiğinde , okula alışma aşamasında, Tom ile ne zaman kavga etse Nash hep yanındaydı. Ve şimdi de mezuniyete beraber gideceklerdi.

Gök mavisi önü kısa arkası uzun elbisesi ile merdivenden indi. elbisesi Nash'in gözleri ve kravatıyla bir ahenk yaratıyordu adeta. geleneğe bağlı kalarak fotoğraf çekilip-her ne kadar Tom bunun bir saçmalık olduğunu düşünse de- balo salonuna gittiler.

Tom saat 01.00'da Dennis'in eve dönmesini istiyordu. Onun başına bir şey gelir diye korkuyordu çünkü. Dennis ile sonlarının aynı olmasını istemiyordu. Kızı her ne kadar 1'de gelmeye karşı olsa da temkinli davranmalydı. Gerekirse balo salonunu basmalıydı. Dennis bu sebeple onu sevmiyordu. Her zaman fazla temkinliydi. Onun üzerine gereğinden fazla düşüyordu. fakat bugün zincirlerini kırmaya hazırdı. Zaten reşitti yani polisi arayamazdı. Hiçbir şey yapamazdı.

saat 23.30

saat 00.00

Tom emindi, gelecekti.

saat 00.30

gelmeli kendi iyiliği için gelmeli

saat 01.30

eminim yoldadır...

.

.

saat 02.18

-alo, orası Mambaco balo salonu mu?

...

-Balo bitti yani kimse kalmadı öyle mi?

...

-peki teşekkürler.

Tom sönmüş şöminenin önündeki tekli koltuğa geçip Dennis'e biraz olsun iltimas geçebileceğini düşündü. Ve beklemeye devam etti. bekledi, bekledi, karanlıkta sessizce bekledi...

Güneşin ilk ışıkları göründüğünde Dennis kapıyı anahtarla yavaşça açtı. Tom'un sözünü dinlememiş olmanın heyecanı vardı üzerinde. dün harika bir gece geçirmişti arkadaşlarıyla. Tom'un azarlamalarına katlanabileceği kadar güzel bir gece.

Dikkatli adımlarla odasına çıktı. kapıyı yavaşça kapattıktan sonra yatağına kıvrılıp kendini uykunun ellerine esir bıraktı. uyandığında saat 12.30'du. Babasının hala başına üşüşmemesine şaşırmıştı doğrusu. Yatağını topladı, lavaboda yüzündeki makyaj kalıntılarını temizledi. Saat 12.45. Tom hala yok. muhtemelen uyuyordur diyerek kapısını tıklattı, ses yok. İçeri girdi. yatak örtüs hiç bozulmamıştı. belki de yatağını toplayıp aşağıya inmiştir yada dükkana gitmiştir diye düşündü Dennis. Yalnızca dikkatini çeken şey yatağın kenarında duran sehpadaki birlikte çekildikleri fotoğrafı kaldırmıştı. Baya kızmış olmalıydı. Aşağı indi odaları aradı, kitapçı dükkanına gitti. yok! Çocukça olduğunu bilse de biraz telaşlanmıştı. Telefonunu çaldırdı. "Aradığınız numara kullanılmamaktadır. Lütfen başka bir numara deneyiniz.".

NELER OLUYOR BÖYLE?!



MAVİLERİN SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin