41. Bölüm: Zaman

13.1K 1.2K 937
                                    

Keyifli Okumalar! 

*** 

22 Ocak 2013

Bu sabah, diğer günlere kıyasla biraz daha iyiydim. Burnum artık daha az akıyordu, uzuvlarımda hissettiğim ağrılar da tamamen geçmişti. İyileşme sürecimde annemle birlikte çok iyi bir iş çıkarmıştık. Gerçi ben pek bir şey yapmamıştım, ne yaptıysa annem yapmıştı. O olmasa bu hastalıktan kurtulmam muhtemelen birkaç ayımı alırdı. Çoğu zaman anlaşamazdık belki ama yine de annem, bu dünyada en kıymet verdiğim kişiydi. Öyle olmasaydı bile beni iyileştirmek için gösterdiği bu çabayı gördükten sonra kesinlikle yine aynı şeyleri hissederdim.

Uyandığımda saat on buçuğu biraz geçmişti. Yataktan kalkıp kısa bir süre gerindikten sonra banyoya yöneldim. Aynadaki aksime baktığımda saçlarımın bakımsız halde olması beni oldukça rahatsız etti. Normal şartlarda hiçbir insandan, yataktan kalkarken saçlarının düzenli görünmesi beklenemezdi ama benim saçlarım, yataktan kalktığımda sadece dağınık görünür, birkaç fırça darbesiyle eski cazibesine yeniden kavuşurdu. Ama maalesef bu kez fırça işe yaramayacaktı. O yüzden ılık bir duşa ihtiyacım vardı.

Duşa girmeden evvel saç bakımımda bana yardımcı olan ürünleri küvetimin bir kenarına koydum. Ardından saçlarıma ekstra özen gösterdiğim rahatlatıcı bir temizlikten sonra kurulanıp banyodan çıktım. Üzerimi giyinip yeniden banyoya girdim ama bu kez ilgiyi tamamen saçlarıma verdim. Duştan sonra takviye bir bakım daha şarttı çünkü saç dediğin ilgi isterdi. İlgisiz bir saç, annesiz büyüyen bir çocuğa benzerdi çünkü. Büyümeye mecbur ama bir o kadar da muhtaç ve kırılgan...

Besleyici yağlardan tutun da çeşit çeşit nemlendirici kreme kadar saç için ne tarz ürün gerekirse birçoğu bende vardı. Birisi bittiği an yenisini almakta asla gecikmiyordum. Çünkü saçlarım benim her şeyimdi. Saçlarımdan memnun olmadığım gün dışarı çıkmak bana işkence gibi gelirdi, çok şükür ki bu tarz günlerin sayısı da bir hayli azdı. Saç dediğin parlamalıydı, sağlıklı uzamalıydı, gür olmalıydı, güzel kokmalıydı ve düzenli görünmeliydi benim için. En önemlisi de bir saçta kırık olmamalıydı, belki de en nefret ettiğim şey saç tellerimin kırılmasıydı. Hassas saç tellerine sahip olan her genç kızın cehennemi buydu sanırım.

Saçlarımı en az yirmi dakika kadar şımarttıktan sonra banyodan çıktım. Gün ışığı alan odamdaki boy aynasından kendimi şöyle bir süzdüğümde, saçlarımın adeta güneşin görevini üstlendiğini görmek beni bir hayli tatmin etti. Ellerimi saçlarımın arasına kaydırdım ve bir süre saçlarımın tenimde bıraktığı hisle büyük bir aşk yaşadım. Ardından her zamanki gibi aynadaki aksime küçük bir öpücük atarak odamdan çıktım.

"Günaydınlar anneciğim, günaydınlar!"

Açlıktan guruldayan karnımla ve sebepsiz bir neşe barındıran sesimle mutfağa girdiğimde her zamanki gibi annemle karşılaştım. Artık bu kadının mutfakta yatıp kalktığını düşünmeye başlamıştım. Çünkü ne zaman görsem mutfakta oluyordu.

"Sana da günaydın kızım," dedi annem çay suyunun altını kısarken. "Bugün daha iyisin bakıyorum... Yüzüne bir renk gelmiş." Uzanıp alnımı kontrol etti. "Ateşin de yok çok şükür."

"Aynen bebeğim. Bugün çok ama çok iyiyim."

"Saçları da parıl parıl parlarmış kızımın..."

Şımarık bir tavırla gözlerimi kırpıştırdım, "Her zaman validem... Meryem Çapan'ın saçları her zaman bir numara olmak zorundadır."

MUKADDERATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin