Barış'tan
Taşınalı nerdeyse bir hafta olmuştu. Aslında yurtdışından dönmeyi düşünmüyordum ama son zamanlarda olanlardan sonra uzaklaşmak benim içinde iyi olacaktı ablamda bunun üstüne ısrar edince dönme kararım kaçınılmaz oldu. Yakın bir aile dostumuzun özel okuluna müdür olarak da iş ayarlaması kafamı dağıtmam için çok iyi olmuş, valizi aldığım gibi uçağa binmiştim.
Yarın ilk iş günü olsa da işe başlamadan ablamı görmem iyi olacaktı geldiğimden beri hiç yanına uğramamıştım ve kesinlikle bunun için söylenecekti. Arabamı park edip Sevgi Huzur Evi yazan tabelaya baktım sevgi babamın annesinin adı o yüzden verdik bu ismi vermişler yani ben çok küçüktüm o zamanlar, gerçi daha dün gibiydi o günler ben 10 yaşlarımdaydım aşağı yukarı, harıl harıl burayı hazırlıyorlardı annemler. Aklıma gelen görüntülerle gülümseyip içeriye girdim. Aradan geçen 19 yılın ardından hâlâ yeni gibiydi, anlaşılan ablam babamdan sonra baya iyi ilgilenmekte burayla.
Ablamın odasına gelince tıklatıp içeriye girdim. "Buse prenses" deyince ablam yanıma geldi ve yanaklarımdan öptü ne zaman böyle desem adının anlamını gerçekleştirirdi bu ukala cadı, ne yapalım benim ablam o da böyle bir deli işte.
"Yakışıklı kardeşim hazır mı bakalım yarına?"
"Hazırım abla sürekli yaptığım işler işte"
"Oy oy havalarını yesinler benim minik ..." ablamın sözünü hemen kestim çünkü başlarsa durmazdı.
"Abla söyleme işte o kelimeyi ya kaç yaşına geldim hala aynı çocuksu tavırla seviyorsun" Diyerek sitem etmiştim ister istemez.
"Koca adam oldu, okula müdür oldu, moda dergilerine kapak oldu ama ablaya küsermiş hâlâ"
"Ağzında cevabın hep hazırda maşallah ablacım" derken sona doğru sesimin gülmeye çalmasıyla koltuğa yönelmiştim. Deli bir ablam var ve hiç büyümeyecek ne yapayım.
Ablamla sohbeti ne kadar sevsem de evde daha bir sürü iş vardı ve yarın sabah erken uyanacağım için de yavaştan kalkmıştım. Ablam da benimle ayaklanırken muhabbet ederek dışarıya çıktık. Koridordan kızın biri hızla geçip giderken neredeyse ablama çarpıyordu ki son anda ablamı kenara çekmiştim. Rüzgâr gibi giden kızıla bakarken o nasıl bir rüzgâr, o nasıl bir kızıl diye benim kafa kaymaya başlarken iç sesimin 'hop kendine gel barış ablanın yanında yapma bari' diye beni sarsması ile kendime geldim denilebilir.
"Abla kim bu speedy gonzales?"
"Merve manevi annesi burada kalıyor felçli onu ziyarete gelmiştir. Zaten... aman ne anlatıyorum bende hasta gizliliği boş ver, kaptırdım senin yüzünden." diyerek göz kırptı ablam
"Üzüldüm neyse ablam ben kaçar malum yarın okul anca hazırlanır uyurum ben"
"Bilmez miyim yakışıklım, hadi dikkat et kendine seni seviyorum"
"Bende seni seviyorum ablacım görüşürüz"
Ablamla vedalaşıp otoparka gitmek için sola döndüğümde bizim speedy kızıl gonzalesin birinin yanında yerde oturduğunu ve telaşla etrafına bakındığını görünce galiba bir sorun var diye düşünerek ona doğru adım atmıştım ki yerdeki yatan amcayı görünce kapıdaki görevlilere haber verip yardım için amcanın yanına koştum.
Bir iki adım kala kızıla seslenip "Sen sandalyeyi düzelt ben kaldırırım" dedim o da hemen dediğimi yapıp sandalyeyi düzeltti bende amcayı yerine oturttum ve gelen görevlilere bırakıp kızıla doğru döndüm ama o hala amcaya bakıyordu. Kendini kötü ve korkmuş hissettiğini yüzüne bakan herkes anlayabilirdi. Biraz içini rahatlatmak için "Yarası yok merak etme " diyerek gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hocam Mı Kocam MI
RomantikKim demiş 'tesadüflere inanmam saçma' diye! Birbirlerinin hayatına yön veren bu gençler şaka gibi gelen bir tesadüfler silsilesine kapılıyorlar peki bu akıntıdan kim sağ çıkacak kim boğulacak en önemlisi masallardaki aşkı kim bulacak? Hep beraber g...