3

1.4K 159 123
                                        

••••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

••••

97 yaşında ölen Bertrand Russel, 80 yaşında Nobel Edebiyat Ödülünü alırken yaptığı konuşmada insan yaşamını şöyle tanımladı: "İnsan yaşamı bir nehire benzer. Başlangıçta küçük, kendi yatağını güç bela dolduran, eski kayaların ve çağlayanların arasından heyecanla geçen bir nehir gibidir. Yavaş yavaş nehir daha geniş bir hal alır, kıyıları birbirinden uzaklaşır, sular çok daha sakin akmaya başlar ve sonunda, gözle görülebilir bir kopma olmaksızın denize karışırlar. Kendi benliklerini kaybederler..." Jungkook bu yazıyı okuduğu zaman yirmi yaşlarında, kaybolmuş bir şekilde arayıştaydı. Neyi aradığını bilmiyordu, tek istediği bağlanmamak ve yaşlanmadan da kendi benliği ile okyanusa karışabileceğini kanıtlamaktı. Öyle de yaptı. Kendi karanlığında kendini kaybederken oldukça korkusuzdu. Korkusuz ve gençti. Her bir düşüncesine kendisini kanıtlamak ister gibiydi. Genç olmasının verdiği toylukla bir nehirden okyanusa karıştığını zannediyordu. Yanıldığını ise tam şuan fark etmişti.

Heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatan kelebek çocukta gezdirdiği gözleri huzura kavuşmuş olmanın verdiği hissiyatla yanıyordu. Gözünü kırptığı o kısa saniyede çocuğun yapacağı herhangi bir mimiği kaçırmaktan korkuyordu. Jungkook yaşadığı bu duygu silsilesinden dolayı ilk defa korkuyordu. Bedeni uçurumdan atlamış gibiydi. Ne olmuştu birden bire? Karşısındaki çocuğun gülümsemesine serpilmiş büyüler vardı. Gözlerinin içinde kimsede görmediği bir sıcaklık, dudaklarının kenarlarında iblisin sebep olduğu en güzel günahlar yazılmıştı. Jungkook tüm benliği ile günah işlemek için yandı tutuştu. Nasıl bir boşluktan çakılıyor olduğunun farkındalığı ile nefesleri daralıyordu. Her bir nefesinde yaseminler dolaşıyor, daha fazlasını istiyordu. İnsanoğlunun doyumsuzluğu Jungkook'a ilk kez vuruyordu.

Zira İnsanoğluna biri verirseniz, sizden ikiyi isteyecektir. Ona bir akıl verirseniz, sizden zeki olmayı isteyecektir. Ona bir Dünya verirseniz, sizden Güneşi isteyecektir. İnsanoğlunun en belirgin özelliği doyumsuzluğudur. Jungkook yirmi altı yaşına kadar küçük hazlardan uzak durmuş ve nihilist bir hayat yaşamaya çalışmıştı. Bağımsız bir ruha sahip olmak için pek çok şey feda etmişti. Bir gün sigara kullansa, öbür gün kullanmıyor ya da bir araba çalsa gideceği yere kadar kullanıp sonrasında yok ediyordu. Bu eşya benim diyebileceği hiçbir şeyi yoktu. Fakat kalbindeki kasılmalara ve vücudunun ufak ufak titremesine bakılırsa kelebek çocuktan vazgeçmeyeceğinin bilincindeydi. Onu en güzel bağımlılığı yapacak, okyanusunda kendini boğacaktı.

Yurtsuz Jungkook hayatı boyunca ilk kez evdeymiş gibi hissediyordu. Kelebek çocuğun gözlerindeki yıldızlara bakarken içinde kendi kendine verdiği yeminleri sıralıyordu. Bedeninin her bir köşesine ateşten yapılmış yeminleri bırakırken gözleri en güzel günahı nerede işleyeceğini bilir gibi karşısındaki çocuğun konuşan dudaklarındaydı. Bir şeyler söylüyor ve söylediği her bir cümleden sonra Jungkook'un kalbini eline alıp sıkarcasına gülümsüyordu.

Taedium vitae  [Taekook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin