"139 numaralı oda!" Diye bağırdı bir polis. Roseanne Park ve Jeon Jungkook'un bulunduğu odanın kapıları açıldı. İçeriye, iki tabak, iki tane bardak verildi. Bir de sıcak su.
"Sıcak su ne işimize yarayacak?" Diye sordu Roseanne, tabağı eline alarak. Jungkook da Roseanne gibi tabağını aldı ama o ayakta durmak yerine duvarın en kenarına oturdu. Kızın sorduğu soruya hemen cevap vermedi, bekledi.
"Sana soruyorum!" Dedi Roseanne. "Sıcak su ne işimize yarayacak?" Jungkook, Roseanne'in sorusunu bir kez daha işittiğinde derin bir nefes aldı. Kız gerçekten sabrını falan sınıyordu.
"Hiçbir işimize yaramayacak." Dedi sessizce. Gözleri Roseanne'in yaslandığı duvarda geziniyordu. Krem rengine boyalıydı bir zamanlar ama on yıl sonraki halinde, duvarlar çizik doluydu, boyalar zemine yakın bulunduğu yerlerde soyulmuş, hatta dökülmüştü.
"O zaman neden sıcak su verdiler?" Dedi Roseanne. Jungkook'un hala duvarı incelediğini ve daldığını fark ettiğinde biraz sinirlendi. Jungkook'un tam karşısında oturdu ve bağdaş kurdu. Jungkook'un hala ve hala ifadesizce duvara baktığını fark ettiğinde ofladı.
"Jungkook, burada mısın?" Jungkook irkildi. "Ne diyordun?"
"Sıcak su madem işimize yaramıyor, ne diye sıcak su verdiler?" Dedi Roseanne. Sıkılmaya başlamıştı. Uykusu da vardı, gece boyunca duyduğu kapı çarpma sesleri, polislerin bağırışları ve tutsakların çığlıkları yüzünden gözüne bir damla uyku girmemişti.
"Alcatraz'ın nerede olduğunu biliyor musun?" Dedi Jungkook.
"Evet, San Francisco'da."
"San Francisco Körfezinde bir ada. Adanın ne demek olduğunu biliyorsundur. Dört bir yanı denizlerle çevrili." Roseanne, kaşlarını çattı. Alcatraz'ın konumundan ona neydi ki? Sadece neden sıcak su kullanmak zorunda olduklarını sormuştu.
"Buradan nereye varacaksın?" Diye sordu.
"Deniz suyu sıcak değildir Roseanne. Bize herhangi bir şey için sıcak su veriyorlar çünkü olası bir kaçışta, yüzmemiz gerektiğinde -ki emin ol bu sık olur- sıcak suya alıştığımız için soğuk suyu yadırgayalım."
"Bu-" diye söze başladı Roseanne ama hemen sustu çünkü nasıl devam edeceğini unutmuştu.
"Şimdi, eğer başka bir sorun yoksa yemek yemek istiyorum." Dedi Jungkook, gülümseyerek. Kim bilir ne kadardır dişlerini fırçalamıyordu. Roseanne ondan iğrenmişti.
Sessizce, onlara verilen yemeklerini yediler.
***
Jeon Jungkook-
Roseanne, neredesin?
Neden kahkahaların kulaklarımı tırmalıyor? Alcatraz'a televizyon getirmişler, senin hakkında konuşuluyor. Herkese cesaret mi verdin?
Roseanne, gülmeyi kes, komik görünmüyorum. Tulumun da yok üzerinde, beni bırakıp gittin mi?
Kalemi ver de, seni daha rahat öldüreyim. Roseanne! Benden kaçamazsın.
Bu kadar alçalamazsın. Bana söz verip, plan yapmamız gerektiğini söyleyip beni terk edemezsin.
Senden intikamımı alacağım Roseanne, kork benden.
"Jungkook!"
"Sen! Seni aptal!" Diye bağırdı Jungkook, sonra nerede olduklarını zihni, sesine hatırlatmış gibi daha alçak sesle konuşmasını sürdürdü. "Bunu gerçekten düşündün mü?"
"Neyi düşündüm mü? Jungkook, neden bahsediyorsun? Kabus gördün, hala etkisinde olmalısın."
"Bunu gerçekten düşünmüş olamazsın. Sen yapmamışsındır. Yapmazsın da, değil mi?" Roseanne'in kaşları çok daha fazla takıldı. "Jungkook, rüyanda ne gördün? Anlat bana ki sana yardım edebileyim."
"Beni terk ediyordun." Dedi Jungkook. "Lanet olası Alcatraz'dan kaçmayı başarıyordun ama yanında ben yoktum. Roseanne, bunu düşündün mü?"
"Hayır." Dedi Roseanne. "Aklın sana oyunlar oynuyor Jungkook. Burada yaşanmaz, kaçış planı yapacağız, kaçacağız ve yanımda sen de olacaksın."
"Sanki yılların dostuymuşuz gibi benimle arkadaş olman ve kaçış planı yapıp yanında beni de getirmen mantıklı mı? Sana güvenmem mantıklı mı? Ya yakalanmama neden olursan Roseanne? Ya birbirimize zarar verirsek ve bu plan hiçbir işe yaramazsa? O zaman ne yapacaksın? Bir kez daha bu planı uygulamaya koyacak mısın? O zaman yanında olmam herhalde."
"Jungkook, gerçekten iyi değilsin." Dedi Roseanne. "Bak, planı iki ay sonra uygulayacağız. İki ay buraya katlanman gerek sadece, sonra başka bir yere gideceğiz ve bizi bulamayacaklar. Çok güzel bir eve yerleşeceğiz. Dağ başında, geceleri yıldızların süslediği bir evde yaşayacağız. Bunca zaman burada durmuşsun, sana iyi gelir."
"Biliyor musun? Öyle bir hayalim vardı." Dedi Jungkook. "Geldiğim ilk gün, hiçbir şeyi umursamamıştım çünkü nasılsa kaçacağım diyordum. Senin anlattığın gibi bir eve yerleşecektim. Mutlu olacaktım. İlk yıl böyle dedim. İkinci yıla geçtiğimde, birinin gelip beni kurtarmasını bekledim. Üçüncü yıla geldiğimde ise, bu hale geldim."
"Ama umutsuzlanacak bir şey yok. Kaçacağız." Dedi Roseanne. Jungkook, Roseanne'in dizine yatmıştı şimdi, tavanı izliyordu. Roseanne, sessizce onun saçlarını okşamaya başladı.
"Burası Azkaban gibi Roseanne." Dedi Jungkook, gözleri mi dolmuştu?
"O zaman neden biz Bellatrix ve Barty Crouch olamayalım?" Dedi Roseanne.
"Onlar öldü." Dedi Jungkook.
"Ama özgür bir şekilde." Jungkook güldü. "Pek de özgür değillerdi sanki. Bellatrix'in ölümünden birçok kişi büyük keyif aldı. Barty'i söylememe gerek yok. Dumbledore, işinin ehliydi."
"Uyu, Jungkook." Dedi Roseanne, Jungkook esnemeye başlamıştı. "Bırak, en derin sularda yüz, ya da bulutların üzerine uç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alcatraz's award ✔
Fanfictionroseanne park, yalnızca en tehlikeli suçluların bulunduğu alcatraz hapishanesinden jeon jungkook'la birlikte kaçar. 🗣️ portakalda vitaminken yazdığım bir kitap, mantık hatalarıyla dolu. okumak size kalmış 🤷🏻♀️