06; old man's help

600 97 77
                                    

"Roseanne, ne yapacağız?" Diye bağırdı Jungkook, ama sesi nedense çok az çıkmıştı. Roseanne gülümsedi. "Gemiye gir, güverteden olabildiğince uzaklaşmamız gerekiyor." Jungkook aceke ederek merdivenlerden çıktı, geminin güvertesine girdiklerinde kontrol odasına yaklaştılar.

Odaya girdiler, Roseanne gülümsedi. "Gemi kullanmayı biliyor musun?" Diye sordu. Jungkook ona ters ters baktı. "Hayır, kaptan değil katilim. Sen?"

"En azından aramızdan biri cahil değil." Dedi Roseanne. Jungkook'un kesinlikle anlamayacağı birkaç terimle tuşa bastı, dümeni çevirdi ve bir anda ani sarsıntılar eşliğinde gemi hareket etmeye başladı.

"Ben cahil değilim bu birincisi," dedi Jungkook. "İkincisi, sen gemi kullanmayı nereden biliyorsun?"

"Babam kaptandı." Dedi Roseanne. "Söylemiş miydim?" Jungkook başını iki yana salladığında Roseanne güldü, dudaklarını araladı ama sesler duymaya başladıklarında yüzündeki sırıtış kesildi. Düşündüğü şeyin olmamasını dilemekten başka çareleri yoktu.

"Ne oluyor? Neden sessizleştin?" Dedi Jungkook. Roseanne ona susmasını işaret etti. Jungkook'un da kaşları çatıldığında, sesler yükselmeye başlamıştı. "Jungkook, eğer düşündüğüm şey başımıza geliyorsa, hemen saklanmamız gerekiyor. Gemide yalnız değiliz."

"Roseanne sana inanamıyorum! Bunu akıl edemedin mi?" Diye çıkıştı sessizce Jungkook, genç kadın onu umursayıp kendini yormaktansa ikisinin de hayatını kurtarabilecek bir şey yaptı; adamı sürükleyip ikisini de bir dolapa tıktı.

Dolap geniş sayılmazdı, ama en azından yüksekti. Roseanne ve Jungkook sırtlarını dolabın arka tarafına yaslamışlar, ayak seslerinin artışını dinliyorlardı. Ortam birden o kadar sessizleşmişti ki, sadece geminin güvertesine yetişmeye çalışan dalga sesleri ve birbirlerinin nefes alış verişlerini duyuluyordu.

Bir mırıldanma yükseldi, sessizliği yaran bu anlamsız sözleri kimin söylediği belirsizdi. Gemide nasıl onlardan başkası olabilirdi? Bir polis falan mı yerleştirmişlerdi? Roseanne bunu nasıl tahmin edemezdi?

"Burada birilerinin seslerini duyduğuma eminim." Diye bir erkek sesi duyuldu, Jungkook nefesini tuttu. Roseanne heyecandan ve korkudan küçük dilini yutacak hale gelmişti.

Anlaşılan her kimse yalnız değildi, biraz önceki yüksek sesi ve sözleri söyleyiş tarzı bunu açıkça belirtiyordu.

Öleceklerdi.

Öleceklerdi.

Öleceklerdi.

Öleceklerdi.

"Öleceğiz!" Dedi Roseanne, fısıldayarak. Jungkook ona susmasını söylemek istedi ama geç kaldı. Mor saçlı kadın, dolabın kapağını açmış, dışarı çıkmıştı.

"Ben buradaydım." Dedi Roseanne. Karşısında sadece birini görmek, onu şaşırtmıştı. Adam oldukça yaşlıydı, Roseanne bile tek bir vuruşla yere serebilirdi. Aslında, onu şimdi bile öldürebilirdi! Ne duruyordu!

"Sen!" Dedi adam, donakalmıştı. "Sen!" Roseanne, adamın kendisinden korktuğunu anladığında gülümsedi, daha genç ve korkutucu birini bekliyordu. "Sen Roseanne Park'sın, hapishaneden kaçmışsın!"

"Bana bilmediğim şeylerden söz et." Dedi Roseanne. "Şimdi, gemiyi kullanmayı biliyor musun?" Dedi Roseanne bu kez de, sesi otoriterdi. Adam, daha da büzülerek başını olumlu anlamda salladı. "İyi, gemiyi harekete geçirmeyi ben başardım, gerisi sende. Bizi, buradan götür. İspanya'ya götür."

Bizi?

"Bizi?" Dedi adam, sorarcasına. Aferin, batırdın. "Sen ve beni. Seni hemen öldüreceğimi düşünmedin değil mi? Henüz seninle işim var." Adam daha da korktu, başını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı. Kontrol odasına geri gittiğinde dolabın kapağı açıldı.

"Jungkook!" Dedi Roseanne. "Dolaptan çıkmayı akıl edebilmene inan bana çok sevindim." Jungkook güldü.

"Bana aptal muamelesi yapmanı şimdilik görmezden geliyorum ve soruyorum, ihtiyar nerede?" Başını sola doğru yatırdı, ağırlığını da sol ayağına vererek kendini eğdi ve kapının dışına baktı.

"Gemiyi kullanmaya gitti işte, bizi dinlemedin mi?"

"Peki neden İspanya?" Dedi Jungkook. Roseanne biraz düşündü. "İspanya'ya daha önce gittim, biraz İspanyolca biliyorum. Saçlarımı boyatmam gerek. Maske takarsam kimse ben olduğumu anlamaz."

"Sesinden de mi tanımazlar?"

"Sesimi daha önce duyma ihtimalleri yüzde sıfır. Hem duymuş olsalar bile, belki bilmiyorsun ama sesimi istediğim şekli verebiliyorum. Hem, İspanyolca Filemenkçe kadar olmasa da gırtlaktan konuşulan bir dil. Sesim çok değişik anlaşılacaktır emin ol."

"Sonra? Ben ne olacağım?" Diye sordu Jungkook.

"Senin yeteneksiz olduğunu bildiğim için, seni ben halledeceğim. Bekle, bunu sonra konuşalım. İhtiyarın yanına gitmem gerek. Doğru istikamette miyiz sormalıyım." Jungkook başını salladı, ne olsa onaylardı.

Bir kere Alcatraz'dan kurtuluyorlardı!!

"Geldim." Dedi Roseanne, kalın bir sesle. Jungkook eğer Roseanne'i karşısında görmeseydi, hayatta onun konuştuğunu anlamazdı. Ellerini çırparak alkış yaptı.

"Harikasın Leydim." Dedi gülerek. Ayağa kalktı, biraz önce oturduğu sandalyeyi umursamayarak. Eğildi. Roseanne kahkaha attı. Ona elini uzatır gibi yaptı ama ensesine vurdu. Kadın kahkaha atmaya devam ederken Jungkook inledi.

"Aptalsın, biliyorsun değil mi?" Dedi Roseanne. Jungkook bir sandalyeye otururken Roseanne de biraz önce Jungkook'un oturduğu sandalyeye oturmayı seçti. Birbirlerine baktılar ama ikisi de tek söz etmedi.

"Biz şimdi, gerçekten kaçıyoruz değil mi? İspanya'ya gidiyoruz." Dedi Jungkook, yüzünde beliren gülümsemeye engel olamıyordu bir türlü. Rüyası gerçek olmuştu.

*

"Vardık." Dedi Roseanne. Tam anlamıyla mutlulardı.

"Neredeyiz?"

"Cadaqués'e geldik." Dedi Roseanne. "Polis kıyafetlerini giymemizin nedenini anladın mı?"

"Evet, polis gibi davranabiliriz. İlk başta kaçarken bizi polis zannetmelerine yarar sanmıştım." Dedi Jungkook, ihtiyarın bedenini saklandıkları dolaba kilitlerken.

"Şimdi nereye gideceğiz?" Dedi Jungkook, Roseanne'i takip ederken. Roseanne bir şey demedi, onu duymamışa benziyordu. Jungkook bir kez daha konuşmadı, Roseanne'in yanında yürüyebilecek konuma gelene kadar peşinde koştu.

"Neden nöbet tutarak uyuduk?" Diye sordu. "Ben nöbet tutardım sürekli. Dayanıklıyım."

"Tabii, keşke sen hep nöbet tutsaydın." Dedi Roseanne. "Hem yolda ölmüş olacağından bana masraf da çıkarmazdın. Tüh, zamanı geri alabiliyor muyuz?"

alcatraz's award ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin