Beş hafta sonra...
"Roseanne," dedi Jungkook, yerde yatan kızı adeta tekmeleyerek. "Yemek getirdiler. Kalkmayı düşünüyor musun?" Roseanne isimli genç kadın ölü gibi yatıyordu. Hiçbir tepki vermedi, nefes alırken çıkardığı garip sesleri saymazsak sessizce uyumayı sürdürdü.
Jungkook, normalde olsaydı telaşlanırdı ama Roseanne, ilk geldiği günden bu yana hep böyleydi. Onunla tanışma fırsatı bulduğuna sevinmesinin bir nedeni de buydu; hep aynı davranıyordu. Cümleleri anlaşılmaz değildi, katil olması dışında iyi biri bile sayılabilirdi.
"Roseanne kalk dedim!" Dedi genç adam bir kez daha deneyerek. İşe yaramayacağına emin olsa da çömelerek dizlerinin üzerine garip bir pozisyon aldı, yüzükoyun uzanmış Roseanne'in koluna birkaç kez vurdu.
Tamam, endişelenmeye başlamıştı.
"Roseanne uyanacak mısın yoksa yüzüne kaynar su mu istersin?" Dedi Jungkook. Sıkılmaya başlamıştı, ne vardı sanki hemen uyansa! Ya da ondan erken de uyanabilirdi. Kendisinden sonra uyanmasını beklediği birileri olursa her zaman gergin hissederdi.
"Ne var be!" Dedi Roseanne, yüzünü soğuk betona bastırdığı ve yeni uyandığı için olsa gerek, sesi hem pürüzlü hem de boğuk çıkmıştı. "Gece boyunca ne kadar çok çığlık attın haberin var mı senin? Dudley gibi davranacağım aklıma gelmezdi ama, gece hiç de cesur değildin."
"Gece cesur değil miydim?" Diye sordu Jungkook. "Çığlık mı attım? Seni gördüğümdendir o. Ne kadar çirkin görünüyorsun haberin var mı?" Tamam, berbat bir yalancı olduğunu kabul etmeliydi. Roseanne hiç de çirkin değildi; aksine dağınık saçları ve kirli tulumuna rağmen harika görünüyordu.
"Taehyungie! Taehyungie! Yapma lütfen! Taehyungie! Yalvarırım dokunma ona!(burada yanlış anlayabileceğiniz herhangi bir şey yaşanmadı, en alta yazdım ne olduğunu)" Diye ulurcasına bağırdı Roseanne, sesini kalınlaştırmıştı. "Taehyungie de kim? Kime ne yaptı?" Diye sordu sonra.
"Bu seni hiç ilgilendirmez!" Diye kükredi Jungkook, eli anında Roseanne'in boğazını kavramıştı. Roseanne tırnaklarını Jungkook'un elinde çizdirerek gezdirdiğinde geri çekmek zorunda kalsa da, Roseanne nefes nefese kalmıştı.
"Tamam." Dedi Roseanne. "Ama bana yalan söyleyemezsin, haberin olsun."
"Beni tehdit falan mı ettin?" Dedi Jungkook, kükreyerek gülmek istese de sustu. Karşısındaki incecik kız ona meydan falan mı okumaya çalışmıştı?
"Hayır." Dedi Roseanne gülümseyerek. "Tehdit etmedim. Benden, seni tehdit edebileceğim kanısına varacak kadar korkuyor musun cidden?" Bu sefer gülmek istememişti Jeon, elini yumruk yapmış sıkıyordu.
"O zaman ben de bir soru sorayım." Dedi soğukça. "Senden, beni tehdit edebileceğin kanısına varacak kadar korktuğumu düşünecek ve bunu bana söyeleyecek kadar özgüvenli misin cidden?"
"Belli olmuyor mu?" Dedi Roseanne. "Her neyse, konuyu değiştirmede üstüne yok. Bu da korkak olduğunun bir kanıtıdır."
"Sen ne zaman sesini keseceksin?" Dedi Jungkook, boynundaki damarlar belirginleşmeye başlamıştı. Roseanne'in kahkahasını duydu ama görüntüsü kararmaya başlamıştı. Başı falan mı dönüyordu? Sanki zemin ayaklarının altından uçup gidecek gibi sallanmaya falan başlamıştı.
***
"Jungkook, daha iyi misin?" Dedi Roseanne, dizinin üzerine yatırdığı ama Jungkook'un bir türlü rahat duramadığı anlardan sonra birbirlerinin üzerine çıkıp, birbirlerini tokatladıkları anlar gelmişti ve şimdi Jungkook, nihayet hareketsiz bir şekilde yatma zahmetine katlanmıştı.
"Bana ne yaptın?" Dedi Jungkook, gözlerini zorlukla araladı. Roseanne onu anında itti. "Kendine hiçbir şey kondurma, hazımsızlığından bayıl, sana ben göz kulak olayım ama sonrasında suçlanan da ben olayım! Ne harika dünya!"
"Dünyanın harika olduğunu kimse düşünmüyor, inan bana." Roseanne güldü. "Sence bir günde yeterince edebiyat yapmaya çalışmadın mı? Jungkook, bensiz bir hiç olduğunu kabul etmek zorundasın."
"Sen de öyle." Dedi Jungkook, şimdi ayağa kalkmış, karşısındaki kadına bakıyordu. "Hele bir buradan çıkalım, göstereceğim ben sana." Roseanne bir kez daha güldü.
"Benim sayemde kaçacağın bu hapishaneden çıktıktan sonra mı bana günümü göstereceksin? Düşündüğümden çok daha fazla cesurmuşsun. Durma, beni korkutmaya çalışmaya devam et ama unutma sakın, bana bir şeyler yapan veya yapmaya çalışacak olan herkese asıl ben gününü göstereceğim."
"Roseanne, sadece şaka yapıyordum."
"O halde bir daha yapma çünkü müsamaha gösteremem." Dedi Roseanne. "Hem, biraz mantıklı düşün bakalım, sence eğlenecek yerde ve zamanda mıyız?"
Ortam sessizleşti.
"O zaman buradan kaçalım Roseanne!" Dedi Jungkook. "Bana iki ay dedin, ama bırak bu süreyi. Burada kaldıkça her günümüzü zehir ediyoruz. Roseanne, cebindeki o-" sesini alçattı. "Çakıyı kullan artık. Denizleri aşalım. Nereye istersen oraya gidelim ama lütfen buradan kaçalım."
"Jungkook, beklememiz gerek." Dedi Roseanne. "Sadece beni dinle tamam mı? Üç hafta kaldı, üç haftanın sonunda sen de benimle geleceksin, sana daha önce bahsettiğim gibi bir dağ evine çıkacağız. Belki sonra başka yerlere de gideriz ama üç hafta daha beklememiz gerekiyor."
"Yalancı olduğunu düşünmeye başlıyorum." Dedi Jungkook. "Biliyor musun? Belki de beni umutlandıracaksın ve üçüncü haftanın sonunda beni kaçış sırasında yalnız bırakacaksın. Polislere bile yardım edeceksin belki."
"Jungkook saçmalıyorsun!" Dedi Roseanne. "Saçmalıyorsun! Ben burada kalmaktan memnun muyum sanıyorsun? Ama iki ay süreci çok önemli. Arkadaşım ile bir plan yapıyoruz ve bunun uygulamaya konması için iki aya ihtiyacımız vardı. Bir aydan fazla bir süre gitti zaten, sadece yirmi bir gün."
"Arkadaşının ismini söyle." Dedi Jungkook, yine gözleri dolmuştu. Roseanne geldiğinden ve onlara buradan kurtulacaklarını söylemeden önce gayet iyiydi, sessizce ölmeyi bekliyordu.
"Lalisa Manoban. Tanımamışsındır. Bizim gibi suçlu değil, aksine oldukça harika bir iş kadını. Zengin, bizim için ev ayarlayacak olan kişi de o. Benim son zamanlarda yakalanmam an meselesiyken yapımına başlanmış bir ev vardı. Çok büyük değil ama iki kişi rahatlıkla yaşayabilir."
"Sadece o mu var?" Diye sordu Jungkook. İnanmaya başlamıştı.
"Bir de, Min Yoongi diye biri. O iş adamı falan değil, ama eli uzun biri."
"Sana inanmalı mıyım?" Diye sordu Jungkook, sesi yorgun çıkıyordu. Roseanne, derin bir nefes aldı ve başını olumlu anlamda salladı.
Ve, ya hayatı boyunca bunun pişmanlığını yaşayacak, belki de iyi ki diyebileceği bir şey yaptı.
Uzandı ve Jungkook'un burnunu öptü.
~
Bu arada söyleyeyim, Taehyung tam anlamıyla söveceğiniz falan bir şey yapmadı. Roseanne bir katilse, o da bir katil de diyebilirim ama tek farkı Jungkook'un gözlerinin önünde, Jungkook'un çok değer verdiği birini öldürdü. Yani bazılarımız (hatta ben de dahil hepimiz) bazı şeylerde istemeden de olsa ön yargılı davranabiliyor, bazı şeyleri ise kendi düşüncelerimiz ve tahminlerimize göre eleştirebiliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alcatraz's award ✔
Fanfictionroseanne park, yalnızca en tehlikeli suçluların bulunduğu alcatraz hapishanesinden jeon jungkook'la birlikte kaçar. 🗣️ portakalda vitaminken yazdığım bir kitap, mantık hatalarıyla dolu. okumak size kalmış 🤷🏻♀️