dos

213 23 7
                                    

Gün çoktan ağarmıştı. Hızlıca yataktan kalktım. Okula geç kalmamalıydım.

Üzerime düşen siyah kahküllerimi homurdanarak kenara attım. İyice uzamışlardı.

Okul üniformamı üzerime geçirince mutfağa girip atıştırmalık bir şeyler hazırlamaya başlayıp küçük kardeşim Faxon'a seslendim.

"Kalk artık kış uykusuna mı yattın?"

"Birkaç dakika daha uyusam ne olacak ki sanki?"

"Disiplin yiyeceksin." dememle adım seslerini duyduğum gibi gülümsedim. Pijamalarıyla, saçları dağınık bir halde, şaşkın Faxon gelmişti.

"Şaka değil mi?" dediğinde gülümseyerek kafamı iki yana salladım.

"Üzgünüm ama değil. Hazırlansan iyi edersin."

"Hassiktir. Neden şimdi uyandırıyorsun ki?" diye hayıflandı odasına doğru koşarken.

Kafamı yavaşça iki yana sallayıp gülümsedim.

Çoktan sandviçleri hazırlamıştım. Yolda yiyecektik.

"Hazır mısın Faxon?"

"Bekle geliyorum!"

"Kaplumbağalar bile senden daha hızlı." diye mırıldandım bıkkınlıkla ve tezgaha oturdum. Gelen ayak sesleriyle kaşlarımı kaldırdım.

"Oo beyefendimiz sonunda zahmet edebilmiş."

"Boş yapma abla. Hani, daha ayakkabılarını bile giyinmemişsin?" demesiyle eline sandiviç sıkıştırmam bir oldu.

"Uzatma da ye şunu. Ben bitirdim sen gelene kadar." dediğimde botlarımı ayağıma geçirmekle meşguldüm.

"Ellerine sağlık. Mozzarella peynirini nerden buldun?"

"Dün aldım."

|||||||||

Ders bitmişti. Kulaklığımı takıp eşyalarımı toplamaya başladım. Soğuk kanlı biriydim. Asla insanlarla konuşmazdım. Sadece yakınlarıma yakın olurdum. Onun dışında kimsenin de favorisi olmadım zaten.

Okul çıkışına adımlamaya başladım. Şehrimizin en iyi okullarında okuyorduk. Yani, tam da en iyi denemez ama uyuşturucu satan gruplar da yoktu en azından..

Kaldığım evin efsanesini hiç duydunuz mu?
Evimin olduğu yerde eskiden devasa bir suç örgütünün alanıymış. Tıpkı Riverdale'daki Southside Serpents gibi onların da kendine özgü bir isimleri varmış. -Hatta yanlış hatırlamıyorsam çetelerinin adı Taureaux'muş.- Pis işlerle uğraşıyor, para kazanıyorlarmış. Daha sonra bir gün gizemli bir şeklide ortadan kaybolmuşlar. Uzun süredir birbirleri ile kavga ettikleri için halk başta birbirlerini öldürüp kimseyi almadıkları arsaya gömdüklerini düşünüyormuş. Ancak sonra arsada bir ev olduğu ortaya çıkmış. Hatta iddialara göre evin duvarında kanla "Royaume" yazıyormuş. Fransızcası "Krallık" olduğunu bildiğim bu kelime, iki gün sonra kendiliğinden silinmiş. Biz de şu anda Büyük büyük annemizin olduğunu bildiğim, efsanesi olan bir evde yaşıyoruz.

Ama dediğim gibi, bu sadece bir efsane. Gerçek olduğunu düşünmüyorum..

Ev yolunda, yağmur çiselemeye başladığında adımlarımı hızlandırarak toprak kokusunu içime çektim ve siyah saçlarımı geriye attım. Yanıma bir şemsiye almış olmamı dilerdim..

Bir anda telefonum çalmaya başladı. Numarayı tanımıyordum. Açarak kulağıma götürdüm.

"Merhaba?"

"Merhaba Lalisa. Beni tanıdın mı?"

"Sesin tanıdık geliyor ama.. Hey bekle, sen Rose olmalısın! Öyle değil mi?"

"Ahahah evet, ta kendisi! Seni özledim."

"Bende."

"Sana bir müjdem var, tatil için Amerika'ya döndüm. Yakınlardaysan buluşalım mı? Özlem gideririz."

"Ah gerçekten mi? Çok sevindim. Belki yarın. Bugün gerçekten yorgunum."

"Anlıyorum. Peki o zaman. Bayan ve Bay Manoban'a selam söyle." demesiyle duraksadım.

"Rose, onlar.. bir kaza oldu ve.."

"Ne? Gerçekten mi? Ben, çok üzgünüm. Şimdi seni de üzdüm ama."

"Hayır hayır, alıştım ben zaten."

"Peki madem. Faxon büyüdü mü bari?"

"Evet. Hatta kendine sevgili bile yapıyor manyak."

"Ahahaha! Buluşunca konuşuruz o zaman. Hale Cafe'yi biliyor musun?"

"Evet."

"Orada buluşuruz yarın. Aynı saatte."

"Tamamdır. Görüşürüz o zaman."

"Hoşçakal!"

Rose eski bir arkadaşımdı. Ailesinin işi gereği Amerika'dan İspanya'ya taşınmışlardı. Çok yakındık ama mesafeler, konuşmamıza da bir nevi engel olmuştu. İletişimimiz tamamen kesilmemişti tabii ki ancak eskisi kadar da yakın değildik.

Ailem yoktu ama bir Teyzem vardı elbet. Sabahın köründe kalkar, Hukuk bürosuna giderdi. Teyzem çok başarılı bir hakimdir. Ona bazen özenmem değil tabii ki de. Gerçekten başarılı bir kadını, herkesin örnek alması gereken özellikleri var. Güçlü bir kadın.

Eve çoktan gelmiş olmalıydı. Adımlarımı olabildiğince hızlandırmıştım. Aslında okul ile ev o kadar uzak değildi ancak yağmur yağıyordu ve fazla hızlı gidersem kaymaktan korkuyordum.

|||||||||

Eve geldiğimde çoktan gelmişti.

"Hoşgeldin Laliz."

"Hoşbuldum." dedim yorgun bir sesle. İçeriden Faxon'un oyun sesleri geliyordu. Arkadaşlarını yine eve davet etmişti anlaşılan. Evimiz iki katlı olmasına rağmen fazla büyük değildi. Neden sürekli buraya geliyorlardı anlamıyordum.

Oyun oynarken kendilerini kaybediyorlardı. Çığlıklar, bağırışlar, küfürler asla durmuyordu.

"Yine mi çağırmış?"

"Evet.." dedi teyzem. O da bıkmıştı anlaşılan. Yukarı çıkıp kendimi odama kilitledim. Anlaşılan onlar gidene kadar birkaç bölüm bitirecektim..

DiaboliqueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin