Karşımdaydı.
Silahı ile oynayarak sandalyede oturuyordu.
Ben yalnızdım.
Ufuk yoktu.
Hiç var olmuş muydu ki ?
Bir yaş daha tıpkı diğerleri gibi yanaklarımdan süzülürken gözlerimi kapattım. Bana hayatımdaki en büyük zararı veren oyken, gözlerim hala beni kurtarması için onu arıyordu.
Onun geçtiği her cümlede tenime değen acı hissiyat bende bıraktığı tek hatırasıydı. Hala parmağımda duran, evliliğimizi kanıtlayan yüzüğümün aksine ona karşı olan soyut tek duygu.
"Babam seni Ufuk denen itin elinden kurtardığında ona teşekkür etmeliyken nasıl onu öldürürsün lan sen!?"
Yüzüm sinirle ona döndüğünde bağlı olduğunu umursamadan bir daha kurtarmaya çalıştım kollarımı kanımla bezenmiş o halattan. Kalbimin yanında esamesi okunmayan acısı ile sertçe dişlerimi sıktım.
"Senin baban bana tecavüz ederken, ben o tecavüzlerden hamile kaldığımda başka bir tecavüzüyle düşük yapmamı sağlarken mi kurtardı beni?! Yoksa her Allah'ın günü öldüresiye dövdüğünde yarın bir daha dövebilsin diye mosmor vücuduma iğneler saplarken mi?! Ben daha dokuz yaşımdayken !"
Parmaklarına dolağı saçlarımı kökünden ayırmak ister gibi çekerken yanağıma indirdiği tokadı ile hıçkırıklarım en sonunda gün yüzüne çıkmış, çektiğim acıların zehrini içimden akıtır gibi göz yaşlarım süzülmeye başlamıştı acısı ile yanan yanağımdan.
Ufuk neredeydi?
Yalan olduğunu bildiğim, kokusunda olması gereken değil de asıl Ufuk'u bulduğunu söylediği saçlarımı kökünden koparırlarken, o neredeydi?
Cebinden çıkardığı telefonunu hızla yüzüme tutup ezberimde olan numarayı aradığını gösterdiğinde acıyla yutkundum. Onun, hayatı gibi her kelimesi yalan olan eşi Gizem'in ona yaptığı ihaneti unutmak için kullandığı kişiyi, beni mi bir koz olarak ona karşı kullanacaklardı?
Ondaki değerimi bana haykıran gerçekler bileğimi parçalayan ipten, yanağımı sızlatan tokattan misliyle fazla canımı yakarken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak zorunda kalmak, hissiyatta olan ölümümü fiiliyata çeviriyordu.
"Bakalım toz kondurmadığın kocan senin ölüm anına şahit olurken nasıl tepki verecek? Sonuçta o gün senin için ahkam kesmeyi çok iyi biliyordu. Şimdi gelsin açsın bakayım ağzını bana."
Bir yalan uğruna mı boyun eğecekti ona?
Telefon üçüncü çalışta açıldığında ruhumun cenneti bedenimin cehennemi başlamıştı.
"Alo?"
"Ooo Ufuk bey, nasılsınız görmeyeli?"
Ses gelmedi.
"Sen kimsin?"
Tekrar saçlarıma dolanan eli ile acıyla inleyişim bu izbe depoda yankılanarak ona kadar ulaşmıştı.
İçimdeki varlığıyla harlanan yokluğuyla boğan ateş, her bir nefeste ciğerime daha çok dolarken acıyla gözlerimi kapattım.
Bilseydi, yine de gider miydi?
"...Gizem'in yokluğunda oluşan duygusal bir boşluk sadece."
Karısının ihanetinin bastıramadığı erkeklik gururuyla benim ruhumun bekaretine sahip olan adam, daha önce başka bir adamın kullanıp attığı bedenime kendisinden bir parça bıraktığını bilse, arkasına bakmadan çarpar mıydı suratıma o kapıyı?
"...Ben karımı seviyorum. Güneş geçiciydi. Ben bana kahramanıymışım gibi davranmasının hoşuma gitmesinden dolayı sesimi çıkarmadım. "
"...Bundan harici Güneş sadece karıma kavuşmam için kullandığım bir piyon."
İkimizden bir parçanın bedenimde yaşadığını bilse, bana yine her şey bir oyundu der miydi?
Gitmezdi, Kapamazdı, Demezdi...
"S-sakın Bahadır, onun saçının teline zarar verirsen yaşatmam seni, çok iyi biliyorsun bunu!"
Midemi bulandıran kahkahası boş depoda yankılanırken bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan.
"G-Güneş bir tanem sakin ol tamam mı? Hiç bir şey-"
Cümlesini yarıda bölen o çınlama ile tekrardan yanmaya başlayan yanağım son damla olmuştu. Hıçkırıklarım tekrardan gün yüzüne çıktığında bıçak gibi kesilen sesi belki de hayatında aldığı en ağır cevaptı.
Belinden çıkardığı silahın emniyet kilidini açtığında tekrardan telefondan sesler gelmeye başladı:
"Bahadır sakın, ne istersen söyle yapayım ama onu bırak. Bir suçu yok onun, onu bırak !"
"Bu orospu benim babamı öldürdü, nereye suçu yok lan?!"
Silahı başıma doğrulttuğunda alnımda hissettiğim o soğuk metal sanırım her şeyin son bulacağının en somut ispatıydı.
"Onun yerine beni öldür, söyle adresi geleyim yanına hırsını öfkeni benden al ama ona dokunma."
"Karına son sözlerini söyle Ufuk, anlamsız yalvarmaların vicdanıma dokunmuyor."
Telefondan gelen hışırtılar ile gözlerimi acıyla yumdum.
"G-Güneş her şeyi unut, ya-yalandı. Duydukların, Gizem'in yanımıza geldiği andan itibaren hepsi yalandı."
Hıçkırık firar etmişti dudaklarından.
"Seni çok seviyorum ve seni bulacağım tamam mı?"
Hıçkırıklarında karşılık bulan hıçkırıklarım dilimdeki tek kelimeyi gerisin geri iterken derin bir nefes aldım.
"Hamileyim."
O an kulaklarımda uğuldayan tek el ateş sesinin beraberinde getirdiği göğsümdeki ağrı hissettiğim son şey olmuş, adımı haykırışı ise son duyduklarım olmuştu.
Ve bundan sonrası yoktu. Bundan sonraki hikayede Güneş Alaca yoktu, tıpkı Ufuk'un istediği gibi, hiç var olmamış gibi gitmişti.
Ve bir istisna daha kaideyi bozamamıştı.
Her aşık bir gün affetmezdi kalbi artık çarpmadığından. Ama Güneş aldığı son nefeste Ufuk'u affetmişti.
Kalbi artık çarpmadığı halde, ahının bile onda kalmasını istemeyecek kadar çok sevdiğinden.
Karşılığında ise sevilmediğinden, sandığından.
***
Huh derin bir soluk alıyoruz ve arkamıza yaslanıyoruz. Uyanış düzenlenmiş yepyeni hali ile geliyor.
Nasıldı tanıtım, beğendiniz mi ?
01.01.2023 yayınlanmaya başlayacak yeni bölümler atılmaya, şu an gözükenler eski versiyonun.
Sizleri seviyor ve oy ve yorumlarınızı benden esirgememenizi rica ediyorum. Texting ve mizah kitabı arayanlara da profilimdeki 17.Piyon'Demir' kitabım önerilir.
Kendinize çok iyi bakın, görüşene dek hoşça kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYANIŞ ( DÜZENLENİYOR)
RomanceBir aile ve iki büyük düşmanlık. Bebeğini doğduğu gün başkasına veren ve onu orada 18 yıl boyunca işkenceye mahkum eden bir düşman. Hapis hayatı yaşayacak olan Güneşin bir yakını onu bulursa ve onun intikamını almak için ona bunları yapan adamın kız...