"Bay Park bu sıralar şirketten içeri adımını atmıyor, farkında olan var mı?"
Parmaklarımın arasında çevirip durduğum kalemimi sesli bir şekilde masaya bırakmış, tüm bakışların bana dönmesine neden olmuştum. "Milletin dedikodularını yapacağınıza," dedim önüme doğru hafifçe eğilirken. "Şu siktiğimin işlerini çabuk yapın."
Pekâlâ, Jimin'in bir haftayı aşkın süredir şirkete gelmiyor oluşu benim de dikkatimi çeken bir konuydu ama oturduğum masadaki herkes sabahtan beri ondan bahsediyordu ve bu gerçekten sinir bozucuydu. Cümlem onlarda etkili olmuş olacak ki herkes arkasına yaslanmış, önünde duran dosyalarla ilgilenmeye devam etmişti. Neden gelmediğini merak ediyordum ama arayacak cesaretim de yoktu, sonuçta özel bir hayatı vardı ve belki yanlış anlamasına sebep olurdum.
Şu bir hafta içinde sadece bir kez mesajlaşmıştık ve onda da, dosyaları bana şoförüyle göndermemi istemişti. Garip tavırları vardı bu sıralar, ister istemez dikkat çekiyordu.
Yanımda oturan Jungkook'u dirseğimle dürttüm ve ona doğru eğildim. "Ben çıkıyorum, sigara içip geleceğim."
"Keyfine bak hyung." dedi Jungkook sessizce. Bir elini sırtıma koyduğunda hafifçe gülümsemiş, oturduğum yerden kalkıp asansöre yönelmiştim. Bu şirket sıkıcıydı, hele de Park Jimin olmayınca, daha da sıkıcı hale geliyordu.
Şirketten çıktığımda gözüme ilk ilişen banka oturmuş, arkama yaslanıp kollarımı önümde birleştirmiştim. Soğuktu dışarısı, sonuçta sonbahar aylarındaydık.
Tam ceketimin iç cebinden sigara paketimi çıkaracaktım ki telefonum çaldı. Kaşlarım çatılmış, telefonumu almıştım elime.
"...kitty boss park arıyor..."
Gördüğüm isim daha da afallamama neden olsa da çok da bekletmeden telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Jimin?"
"Hey." dedi sessizce. Nefes nefese kalmış gibi görünüyordu "Şirkette misin Yoongi?"
"Evet, şirketteyim ama sen neredesin?" diye mırıldandım. Beni endişelendirmişti, sonuçta bir haftadır hiçbir şekilde iletişime geçmiyorduk.
"Beni boş ver, şimdi sana bir şey diyeceğim. Yanında birileri var mı?" dediğinde kaşlarımı çattım. Bir yandan arkadan gelen bağırma sesi ve ona eşlik eden garip sesler, bir yandan da Jimin'in nefes nefese kalmış oluşu işin garip bir hâl aldığını gösteriyordu.
"Hayır." dedim etrafıma bakınırken. "Rahat ol, kimse yok."
"Bana yüz bin dolar hazırlamanı istiyorum. Acele et ve o parayı kesinlikle benden başka birine teslim etme."
Sonda sesi kısılmıştı. Birilerinden mi gizliyordu?
"Bana ne olduğunu anlat ki yardım edebileyim, öyle değil mi?"
"Bak," dedi titreyen sesiyle. Jimin'in sesini ilk defa böyle duyuyor oluşumun verdiği bir afallama vardı üzerimde. "Bunu anlatamam, sadece dediğimi yapman bana en büyük yardım olacak, tamam mı?"
Derin bir nefes alıp verdim ve "En azından, iyi olduğunu bilmek istiyorum." diye fısıldadım. Hafifçe güldüğünü duymak, bir anlığına bile olsa benim de gülümsememe sebep olmuştu. "İyiyim, endişelenme. Şimdi hemen parayı hazırla, saat yediye kadar zamanın var."
Bileğimdeki saate çevirdim bakışlarımı. Tanrım, yarım saatim vardı ve o süre içinde ancak paranın yarısını sayabilirdim. Acele etmem gerekiyordu. "Pekâlâ, saat yedide paran hazır olacak." dedim oturduğum yerden kalkarken. Tam telefonu kapatmak için hazırlanacaktım ki bir gürültü duyuldu ve telefon kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bedmate or boss : yoonmin✓
Fanfiction*feminen boss and bedmate* "Beni bu masanın üzerinde becerebilir misin sence?" -mia☆