9 | "Beni zaten mahvediyorsun."

11.5K 801 530
                                    

Park Jimin beni dağıtmayı çok iyi biliyordu.

"Yoongi-ah" dedi Jimin, sesi fısıltıyı andırıyordu. Sesini birilerinin duymaması gerektiği için sessiz bir şekilde ağlıyordu kucağımda ve inlememek için kendini sıktığından, iyice terlediğini görebiliyordum. Seks yaparken ağlaması, canını yaktığımı düşündürüyordu bana. Ona zarar vermeyi asla istemezdim.

Jimin gözünden akan yaşları elinin tersiyle silmiş, kucağımda yaptığı hareketlerini duracak düzeyde yavaşlatmıştı çünkü yorulmuş olmalıydı. Ellerimi bacaklarından çekip beline koydum ve bu hareketim, Jimin'in bana doğru eğilmesine neden oldu. Dudaklarımızı birleştirdiğinde ellerimi kalçalarına koymuş, onun hareketlerini kolaylaştırmaya çalışmıştım ama Jimin bunu kendi yapmak istiyor olmalı ki ellerimi geri çekmişti.

"Canını yakıyor muyum?" dedim öpücüklerimin arasında. Sorduğum soruya karşılık olarak ufak bir sırıtış kazanmış, gerilen dudaklarını büyük bir şehvetle öpmeye devam etmiştim. "Hayır." dedi Jimin geri çekilirken. "Zevk alıyorum."

Üzerimde tamamen doğrulup bir elini göğsüme yerleştirmiş, diğeriyle de kalçasını ayırmıştı hafifçe. "Hayatımda," diye mırıldandı nefes nefese. "Birinin beni bu kadar güzel becerdiğini hatırlamıyorum."

Bu dediği şey beni de gaza getirmiş olacak ki onu belinden tutup ben de hareket etmeye başlamıştım. Kendimi her içine ittiğimde Jimin kafasını geriye doğru atıyor, boğuk inlemeler bahşediyordu bana ve şu anda o kadar güzel gözüküyordu ki, dilim tutuluyordu onun karşısında. Parmaklarımın altında duran incecik beli, alnına yapışan kahverengi saçları, terden parlayan teni, aralıklı dudakları ve daha nicesi.

Ona sahip olmak istiyordum.

Bedenine değil, kalbine sahip olmak istiyordum.

Onu baştan aşağı süzerken ortamdaki erotik havayı dağıtan şey bir telefon sesi olmuştu. "Hay sikeyim." dedi Jimin yatağın üzerinde duran telefonuna uzanırken. Telefonu açıp kulağına götürmüş, gözlerime bakarken yanıtlamıştı diğer taraftaki kişiyi. "Ne var Joohan?"

Hâlâ içindeydim ve şu anda telefonu açmak hiç de mantıklı değildi.

Jimin tüm dikkatiyle karşı tarafı dinlerken ekildiğimi hissetmiş, onu uyarmak adına kendimi biraz daha ileri itmiştim ve bu Jimin'in sesli bir şekilde inlemesine neden olmuştu." Devam et, Joohan." dedi ufak yumruğuyla göğsüme vururken. Bu hareketi gülmeme neden olmuş, içinde hareket etmeye devam etmiştim ve Jimin karşımda kıvranıyordu.

"Sikeyim, toplantıyı iki saat ileri al." deyip telefonu kapatmış, yatağın üstüne attıktan sonra bana doğru eğilmişti tekrar. Dudaklarımız büyük bir şehvetle birbirine kenetlenirken ellerimle onun bedenini okşuyor, hissettiğimiz şeyleri daha da yoğun hâle getiriyordum.

Bir süre daha hareket ettikten sonra Jimin'in içine gelmiş, o da benim karnımın üzerine boşalmıştı.

Karnımı kaplayan beyaz sıvısını sildikten sonra üzerime uzanmış, derin nefesler almaya başlamıştı ve ikimiz de su gibiydik. O kadar yorulmuştum ki bacaklarımda gücün kalmadığını hissedebiliyordum. "Duş almalıyız." dedim doğrulurken ama Jimin bu dediğimi umursamamış, boynuma iyice sokulup burnunu sürtmüştü. "Uyuyalım, yıkanmak istemiyorum."

"Biliyorum, koca bebek." dedim onu biraz daha sıkı sararken. "Çok yoruldun, biliyorum ama duşumuzu aldıktan sonra dinlenebiliriz, hadi."

Jimin'i yanıma yatırıp oturduğum yerden kalktım ve yere attığım iç çamaşırımı üzerime geçirdim. Arkamı döndüğümde gördüğüm şey gülümsememe neden oldu. Jimin yorgana sarılmış, anında uyuma moduna geçmişti bile. "Hadi Jimin." deyip omzunu dürtüklediğimde dudaklarını büzmüş, gözlerini yavaşça açıp kollarını uzatmıştı bana bebek gibi. Bu haline sesli bir şekilde güldüm ve onu kollarının altından tutarak kucağıma aldım. Ağır değildi, kesinlikle ağır değildi ve kucağıma almam düşündüğümden daha kolay olmuştu.

Bacakları belime sımsıkı sarılırken onu kalçalarından tutmuş, boynuna minik bir öpücük bırakıp odasındaki banyoya doğru yürümeye başladım.

Karısı evdeyken benimle sevişecek kadar cesaretliydi ve biz, kapıyı kitlemeyi unutmuştuk.

🌈✨

"Elimi tut ve sevgilim gibi davran, tamam mı? Merak etme, ben de sana karşılık vereceğim."

Duyduğum şeyi başımla onayladım ve arkama yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim. Sanki çok önemliymiş gibi defalarca çalmıştı Jimin'in telefonu ve şimdi birlikte şirkete gidiyorduk. O kadar itiraz etmeme rağmen Jimin arabayı kullanmama izin vermemişti ki yorgun olduğunu bildiğim için ona yardım etmeye çalışıyordum.

"Jimin," dedim sessizce. "Bu iş hiç güzel bir şekilde sonuçlanmayacak gibi hissediyorum."

"Torpidoyu aç." dedi net bir sesle. Bana değil, yola bakıyordu ve ciddi görünüyordu. Dediğini yaparak torpido kapağını açmış, gördüğüm şeyle kaşlarımı çatmıştım. Kapaklı, kalın bir dosya duruyordu orada.

Dosyayı elime almış, çattığım kaşlarımla kapağını açmıştım ki gördüğüm şeyle şaşkınlığım mümkünmüş gibi biraz daha arttı. Jimin ve eşinin boşanma davası kağıtlarıydı bunlar.

"Sen sadece Jiwoo'nun gözünde beni bitireceksin. Kötü biriymiş gibi gözükeceğiz, tamam mı? Merak etme, sorun yok."

"Umarım Jimin," diye fısıldadım. "Umarım dediğin gibi olur."

Sustu.

Benim gibi, o da sustu ve şirketin önüne gelip arabayı park edene kadar asla konuşmadı.

Jimin arabayı durdurup el frenini çektiğinde arabadan inmiş, onun da inmesini bekleyip yanına gitmiştim. Elimi ona doğru uzattığımda hafifçe gülümsedi ve elimi tuttu sımsıkı. Başı omzuma yaslandığında gülümsedim. Güzeldi, çok güzeldi.

Beyaz, boynunu gözler önüne seren bir gömlek vardı üstünde. Her zamanki dar, yüksek bel pantolonlarından giymiş, beline de ince bir kemer takmıştı. Yüzündeki makyajı güzelliğini daha da öne çıkarıyordu ki makyajsızken böylesine güzel olan Jimin, makyaj yaptığında insanları büyüleyecek bir güzelliğe bürünüyordu.

Yanağımı, omzuma dökülen saçlara yasladım sakince. Kalbim deli gibi atıyor olsa da belli etmemeye çalışıyordum.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Kaşlarımı çattım. Ne için teşekkür etmişti?

Kafamı kaldırdım ve ona baktım. "Ne için?" dediğimde o da elimi tutmayı bırakmış, önüme geçmişti. Ellerim, benden bağımsız olarak beline sarılıp onu kendime çektiğinde Jimin ellerini omuzlarıma koydu. Sevgili rolü yapmanın bu kadar zorlayacağını düşünmemiştim.

Çok kez birlikte olduğum adamın ufak dokunuşları, kalbimi daha çok hızlandırıyordu.

Normalde seks yaparken bu kadar yoğun şeyler hissetmiyordum ama masum dokunuşları öylesine hızlandırıyordu ki kalbimi, Jimin'in bunu duymasından korkuyordum. Neden böyle oluyordu anlamlandıramamıştım ama Jimin'di bu, hoşlanılmayacak gibi birisi değildi ki tüm şirketin onun için deli olmasından anlayabiliyordum bunu.

Düşünmeyi bıraktım.

Jimin elini usulca yanağıma koydu ve gülümsedi. "Her şey için." diye mırıldandığında gülümsedim sadece. Alnına minik bir öpücük bıraktıktan sonra ellerimi belinden çekmiş, onu geride bırakıp yürümeye başlamıştım. Jimin arkamda kaldığı için sahte bir sinirle bana doğru koştu ve omzuma vurdu ama kesinlikle amacının canımı yakmak olmadığı anlaşılıyordu. "Seni mahvederim Yoongi!" dedi koluma girerken. Güldüm.

"Biliyor musun," dedim önüme bakarken. "Beni zaten mahvediyorsun."

Yoonmin'im de yoonmin'im

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yoonmin'im de yoonmin'im

bedmate or boss : yoonmin✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin