〜 2 〜

90 19 29
                                    




Gözlerimi açtığımda başka bir yerdeydim. Bitkin vücudum düşünme kabiliyetimi engelliyordu.
Kısa sürede yüzlerce mekan değiştirmiş gibi hissediyordum.

Sağa sola bakındım.
Burası salon tarzında bir yerdi. Yattığım yer oldukça rahat olan bir koltuktu. Meraklı gözlerim ortamda gezinirken televizyon ve şömineye takıldığında buranın salon olduğuna emin olmuştum.
Peki neden buradaydım?

Birisi bana rüyada olduğumu söyleyebilir miydi?

Ayağa kalkmadan yeniden sağa sola bakındım. Kimseler yoktu. Yorgun hissediyordum. Başım ağırıyordu.

Ne kadar zamandır böyleydim? Az önceki odaya ne olmuştu? Nasıl buraya gelmiştim? Ve her şeyden önemlisi o da kimdi?
Kafamdaki binlerce soruyla alnımı ovuşturdum.

Başımın ağrısından hayal görmüş olabilirim, diye düşündüm.
Ama gerçekti, ne hayaldi ne rüya. O kişi gerçekti. Buna emindim.
Şimdiye kadar hiç böyle bir yüz görmemiştim. Gördüğüm yüzleri mutlaka hatırlardım ama böyle birini asla hatırlamıyordum.

Baş ağrımın üzerine bir de mide bulantım eklenmişti ve susamıştım. Bir yudum su bulmak uğruna kalkmaya çalıştım.

Temkinlice etrafı kolaçan edip mutfağı aramaya başlamıştım ki bulmuştum bile.

Bardak bulup içmek üzere su doldurup kollarımla tezgahtan destek alarak ayakta kalmaya çalıştım. Çünkü dizlerim titriyordu.

Elimden kayan bardağı düşürmemle oluşan gürültü ve paramparça olan bardak ikinci bir korku yaşamama sebep olurken dönen başım da buna eklenmişti.

Neler oluyor böyle? Diye düşündüm.
Adeta bacaklarım tutmuyordu. Zar zor tezgahtan destek alarak ayakta kalmaya çalışıyordum.

Ne yapacağım? Diye içimden geçirirken telaşla mutfağa giren adım sesleriyle birinin geldiğini anlamıştım.

İşte şimdi sıçtım. Diye düşündüm.

Ne yapacağımı bilemez halde kapıya bakmadan korkuyla gözlerim yerdeki cam parçalarına tekrar kaydığında sessiz bir mırıltıyla
"H-hemen top-layacağım..." diye söylendim.

Ne tür bir psikopatla aynı evde olduğumu bilmiyordum.

Adım atmamla dönen başım beni afallatırken cam kırıklarının üzerine düşmekten beni kurtaran kollar afallamama sebep olmuştu.

Elimi ağrıyan başıma götürdüm. Adeta fırtınalar kopuyordu.

Gövdemi kavrayan kollar bacaklarımı da beraberinde kavrayıp beni kaldırdığında kendimi uçuyor gibi hissetmiştim. Temas ettiğim bu sert vücut, ağırlığımı rahatlıkla taşıyabilen güçlü kollar ve bu koku... Düşünmeden kafamı yasladığım bu yer çok hoş kokuyordu. Vanilya gibi miydi? Yoksa kiraz çiçeği gibi mi? Çözemiyordum.
Her şey çok gerçekçiydi. Eğer bu bir rüyaysa nasıl olur da böyle gerçekçi olurdu?

Başımı oynatıp yüzüne bakmaya çalıştım.

Bu oydu.

Şimdi daha net görebildiğim bu yüz, kahverengi saçlar, pürüzsüz cilt, şekilli kaşlar, ufak bir burun ve dolgun dudaklar. Bir erkekte en nadir bulunan ne varsa hepsine sahipti.

Tekrardan rüyada olduğumu düşünmeye başlamıştım. Çünkü lanet olası bu şey gerçek olamazdı.

Sırtım yeniden yumuşak koltuğa temas etti.
"Burada kal, ben hallederim." Sesini sanki ilk kez duyuyormuşum gibi inanılmaz tondaki bu sese şaşırmadan edememiştim.
Kendinden emin sesi öyle düz çıkmıştı ki sesinin kalınlığında kalakalmıştım.

Moon | Kim Namjoon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin