〜 4 〜

48 15 3
                                    



Dakikalar sonra elinde telefonumla odaya girdiğinde heyecanla doğrulup ayağa kalktım.

Nihayet o uzun zamandır beklediğim şey, diye düşündüm. Artık buradan gitme zamanım gelmişti.

Heyecanla çarpan kalbimi derin bir nefes alıp vererek sakinleştirmeye çalıştım. Karşımda dikilmiş bedenine aldırış etmeden gözlerimi elindeki telefonuma çevirdim.

"Dediklerimi anladığını varsayıyorum."

Gözlerimi gözlerine çıkararak onaylama anlamında hafifçe başımı aşağı yukarı salladım. Uzattığı telefonumu aldım. Bitmek üzere olan şarjıma aldırmadan rehberime girip babamın isminin üzerine dokundum. Heyecanla çarpan kalbimi yavaşlatmak için yeniden derin bir nefes alarak telefonu kulağıma götürdüm.

Uzun süre çalan telefonun sonunda karşıdan gelen telesekreter sesiyle içime dev gibi çöken hayal kırıklığıyla öylece kalakalmıştım.

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor..."

Sebepsizce titreyen ellerimle bu kez annemin isminin üzerine dokunup içimden açması için dua ederek kulağıma götürdüğümde yeniden gelen tanıdık sesle olduğum yere çakılmıştım adeta.

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor..."

Kalp atışlarım hayal kırıklığıyla yavaşlarken ne yapacağımı bilemez halde bir süre telefonun ekranına bakakalmıştım. Pes etmeyip gözlerimin dolmasına izin vermeyerek yeniden ve yeniden denedim. Ama hep aynı bildirim telefonun hoparlöründen yükseliyordu ve içime yeniden ve yeniden ümitsizlik hissi çöküyordu.

Hüzünle yatağa çöküp elimdeki telefonu sinirle sıktım.

Telefonları kapalıydı. Umursamıyorlar mıydı? Günlerdir kayıp olan kızlarını hiç mi merak etmiyorlardı?

Hayır, belki de ben olumsuz düşünüyordum. Belki de herkes benim için seferber olmuş bu yüzden telefonlarına bakamıyorlardı.

İkinci seçenek kalbimi daha az acıtıyordu.

Zaten günlerdir stresten ve ağlamaktan yıpranmıştım. Bu düşüncelerin beni ele geçirmesine izin veremezdim.

O an aklıma gelen ümitle kalbim yeniden hızlanmıştı.

Yena? Yena'yı arasam diye düşünürken telefonun şarjının bitip kapanması ile içimden okkalı bir küfür savurdum.

Lanet olsun! Şu an sırası mıydı?!

Telefonu yanımdaki boş yatağa fırlatıp dirseklerimi dizlerimin üzerine koyup sinirle ellerimle yüzümü sıvazladım. Şimdi ne olacaktı?

"Sorun ne?"

Karşımda sessizce olanları izlediğini unutmuştum. Sessizce sorduğu soruya derin bir nefes alarak cevap verdim.

"Şarjı bitti."

Aramalarımın sonuçlanmadığını yanımda olduğundan görmüştü. Bu yüzden başka soru sormadan öylece bekledi.

Düşüncelerimden ayrılıp telefonu ona uzatıp yüzüne bakmadan konuştum.
"Daha sonra yeniden deneyebilir miyim?"

Telefonu aldıktan sonra konuştu;
"Yemeğini yersen deneyebilirsin."

Söylediklerinin üzerine yüzüne baktım. Komik olmaya mı çalışıyordu? Moralim düşebileceği son noktadayken şu an yemeği mi düşünecektim?

Moon | Kim Namjoon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin