14-Bakugou:

463 46 37
                                    

Hiç kimseyi sevmedim. Hiç kimseden hoşlanmadım. Hiç aşık olmadım.
Saçmaydı böyle şeyler benim için.
Bir amacım vardı. Engelleri niye isteyeyim ki.

Böyle yetiştirilmiştim nasıl olsa. Annem bana bunları öğretmişti. En güçlü olmak istiyorsan en yalnız olmalıydın. Zirve tek kişilkti değil mi?

Bu yüzden çocukluğumda Deku ya sinir olurdum. Beni sürekli takip ederdi. Her zaman yanımda olmaya çalışırdı. Bense onu yanımda değil benden daha aşığda görmek isterdim.

Gördüm de.

Yalnızlık benim için güzeldi. Çünkü kendimi hedefime yakın hissederdim. Yada öyle sanardım. Ailem beni buna inandırmıştı ya.
Onlara da kızmıyorum. Herkesin kendi idealleri vardı. Beni o idallere göre yetiştirmek istediler. Her ne kadar yanlış olsada.

Benim düşüncelerimde böyle devam etti.

O zamana kadar.

Spor festivaline kadar. Grup olmamız gerektiğinde bana gelen o garip saçlı çocuğa kadar.

Ona baktığımda gözlerinde farklı bir şey gördüm. Tam olarak ne olduğundan emin değildim. Azim? Heves? Heyecan? Onu bir şekilde merak etmişti bir yanım ve tanımak istemişti. Basit bir çekimdi.

O gün ona ne kadar kötü davransam da yine o aptal sırıtışına devam etti.

Bu bana garip gelmişti. Normalde insanlar beni kendini beğenmiş olarak görüp benden uzaklaşırlardı. Yada göz devirirler ama kesinlikle sırıtmazlar.

O günden sonra onu yanımdan kovmaya çalıştıysamda o gitmedi.

Ona alıştım. Yanımda olmasına alıştım.
Bazen yanımda olmadığında... ben onu yanımda aradım.
İlk defa birinin yokluğunu hissettim. Birini özledim.

Sanırım zirvemden bir adım aşağıya onun yanına inmiştim. Tek kişilik olan zirveme onu da alamazdım ya.

Kötüler birliğinin beni kaçırdıkları o gün. Onu gördüğümde içim ısındı. O eli tuttuğum için mutluydum. Aşağılanmış yada başkları tarafından kurtarılmış gibi hissetmedim o gün. Sanki olması gereken buydu.
İkinci defa insanların içinde tekrar elimi tutmaya çalıştığında eline vurdum.
Ama gözlerine baktığımda hala o sıcak bakış vardı.

Benden hiç bıkmayacak mıydı?

Sonra bir adım aşağı indiğim zirveden gittikçe daha da aşağıya inmeye başladım. O garip saçlı ve onun arkadaşlarının yanına.

İlk defa. Hayatımda ilk defa güzel vakit geçirebildiğim insnalar olmuştu. Beni deli etselerde aptalca davransalarda soğumadığım insanlar. Daha da önemlisi bana katlanabilen insanlar.

Hiç kimse katlanamamıştı çünkü. Kendi ailem bile.

Ve onun kollarında ağladığım ilk gün. Ağlarken kendimden tekrar tekrar nefret ettim. Bu halimi gördüğü için. Ve en kötüsü de o kolların bu kadar iyi hissettirmesine izin verdiğim için.

Ben... güvende hissettim. Bir numaralı kahraman güvende hissetmezdi güvende hissetirirdi. Zirveden yerin dibini boylamıştım sanki.

Ama öyle bir şey dedi ki. Ben onun kollarında öylece ağlarken. " seninle gurur duyuyorum."

O zaman fark ettim bu üç kelimeye olan açlığımı.
Ve bu üç kelimeyi ondan duymanın ne kadar önemli oluğunu.

Başkası söylese inanmazdım. Ama kolları o kadar sıkı sardı ki beni. Hissettim.

İliklerime kadar hissettim. Kalbinden geliyordu. Doğruyu söylüyordu.

O gece onun yanından ayrılmak istemedim.

Hiç bir zaman istememiştim gerçi.

O zaman fark ettim. Ben zirvemden inmemiştim. O benim elimden tutup beni kendi zirvesine çıkarmıştı.

Benimle zirvesini paylaşmıştı.

Ve burası benimkinden daha iyiydi.

Burası huzurluydu.

Şuan yanımda yatan, yeni doğan güneşin ışıklarının kırmızı saçlarını aydınlattığı çocuğa baktım.

Sanırım artık hiç sevmedim diyemezdim.

Tam Bir SalaksınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin