-Ayaz'dan-
Birlikte yaptığımız kahvaltının ardından bir hafta geçti.
Ona o kadar yakın olmamın ardından bir hafta geçti.
Tam tamına bir hafta ve arabamdan indiği andan itibaren bir daha konuşmadık.
O sabah birlikte kahvaltı yaparız diye düşünmüş ve onun için alışveriş yapmıştım. Ve güzel bir kahvaltı da yapmıştık. Güzel ve huzurlu.. Ama ne kadar güzel başlasak ta kötü bitmişti. Başkalarının düşüncelerine önem veriyodu. Onu sevdiğimi biliyo ama hala başka insanların hakkımızda konuşmasından çekiniyo. Öykü'nün ne kadar umrunda olsa da hiç kimse umrumda değil. O benim ilk aşkım. Şimdiye kadar ilişkiye girdiğim kızların hiçbiri gerçek değildi.
Gerçek olan Öykü.
Gerçek olan ikimiz.
*********************
Üniversitenin park alanına girerek uygun olan bir yere arabamı park ettim. Arabadan indiğimde bütün gözlerin üzerimde olduğunun farkındaydım. Ama bütün bu kızlar umrunda değil. Hiçbiri Öyküyle arama giremez. Yakında sevgilim olacak. Öyküden asla vazgeçmem.
Yiyecek gibi gözlerini üstüme diken kızlara aldırmadan okulun girişine doğru ilerledim. Duymama aldırmayıp aralarında sesli konuşanlar da vardı tabi.
"1. sınıflardan bir sürtükle takılıyo diye duydum. Adı Öykü müymüş neymiş. Yakında onu da kullanıp atar." dedikten sonra yanındakiyle birlikte gülmeye başlayan kıza doğru ilerledim.
Açık bıraktığı sarı saçlarını kökünden tutarak başını geriye doğru çektim.
"Ne dedin sen tekrar söyle." derken oldukça sinirliydim. Etrafımıza toplanan meraklı bakışlara aldırmadan kızın saçını biraz daha çektim. Kız olması ona dokunmayacağımm anlamına gelmiyo. Erkek olsa çoktan ağzın burnunu dağımıştım gerçi. Öyküye sürtük demesinin hesabını vermeli.
"Ne! Canımı yakıyosun bırak!" derken gözü dolmaya başlamıştı. Yanındaki arkadaşı ise en az onun kadar korkmuş bir şekilde yanımızdaydı. Arkadaşını benim elimden kurtaymaya cesareti yoktu. Her zaman böyleydi. Beni okulda tanımayan yok ve her zaman arkamdan konuşmamaları gerektiğini bilmeleri gererkiyo.
"Öykü ye ne dediğini soruyom ama dur bi dakika bunu zaten duydum. Ona sürtük dedin ve şimdi herkesin içinde lafını geri aldığını ve asıl sürtüğün kendin olduğunu söyle." derken sağ elimle saçını çekmeye devam edip diğer elimle etrafımız toplanan kalabalığı gösterdim.
"T-tamam bırak artık saçımı canım acıyo."
"Canının yandığını bir daha söylersen daha fazla canını yakarım ve bu hiç de umrumda olmaz sürtük. Şimdi dediğimi yap da seni bırakayım." kızın suratı canının yandığını fazlasıyla belli ediyo. Ben ise tam tersi kahkaha atarak saçını daha fazla çektim.
"Sözümü geri alıyorum. B-ben sürtüğüm o değil" dedikten sonra ağlayarak ellerini yüzüne kapattı. Saçlarını son kez çekip bıraktım.
Sıra etrafımıza toplanan kalabalıktaydı.
"Siz de dersinizi almışsınızdır heralde. Almadıysanız da alsanız iyi olur çünkü bundan sonra Öykü hakkında konuştuğunuzu duyarsam bu üniversitede daha fazla kalamazsınız."
"Anlamayan var mı?" ses çıkmayınca başımı sallayarak "Güzeel hepiniz anlamışsınız." dedikten sonra okula girmek için girişine doğru ilerledim. Kalabalık benim geçmem için açılırken aniden arkamı döndüm.
"Ha bişey daha var. Öykü hakkında konuşmayı geçin Öyküye yaklaşmayacaksınız!" Bunu bağırarak söylemiştim. Bazıları başını öne eğmiş bazıları da anladığını belli etmek amacıyla başını sallıyordu.
"Ona yaklaşmayacaksınız çünkü... Çünkü onu seviyorum."
Bu son cümleyi söyledikten sonra kalabalığın arasındaki boş yerden geçip okula doğru ilerledim.
Çünkü onu seviyorum.
Öykü'yü çok seviyorum.
Ve yakında o da beni sevecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karpuz Mevsimi
AcakOlayları kiraz mevsimine benzese de tamamen farklı gelişen komik ve romantik bir kitap. Büyük aşklar nefretle başlar sözünün kanıtı :)