Bütün hayata karşı bir mide bulantısıyla uyandım.
Yaşamak zorunda olmanın dehşeti yataktan benimle birlikte kalktı...Başlama tarihinizi alayım;
Bazen yorulmak için bir eylem yapmaya gerek yoktu bu hayatta.
Düşünceler de yorardı insanı.
Hatta öldürürdü...Ne zaman nefes almak istesem , ruhum darağacında sallanırken buluyordum kendimi.
Anlamıştım ölürken de yaşayabiliyormuş insan.
Her ne kadar ölsen de; ruhun kayıp, bedenin yitiktir aslında." Hadi karaca daha hızlı"
sözleriyle beni kışkırtması hoşuma giderken, yumruğumu kum torbasına sayısını unuttuğumca kez geçirdim. Kollarımı saran kaslar attığım her sert darbede biraz daha geriliyor, ter sicim gibi tenimi dağlayarak boynumdan akıp gidiyordu.
Anılar birer zehir gibi beynimden süzülürken, göğsümdeki ağrı artıyor ve nefesim daralıyordu.
Bütün gücümle sert kum torbasını dağıtmaya çalışıyordum. Ya da belki de kafamdan hiç silinmeyen anıları...Yine uçup gittiğim anılardan onun sesi getirdi beni buraya.
Karşımdaki kum torbanın diğer ucunu tutan yoldaşım , Bakışlarım gözleriyle çakışırken yine o yaramaz ifadesiyle bakıyor ve beni daha da kışkırtmaya çalışıyordu.
"Hadi ama kara kızım sen buna vurmak mı diyorsun? Bırak şu kum torbasıyla sevişmeyi. Daha sert vur . "
dediği anda sağ yumruğumu çenesine geçirdim. Yumruğu yediği gibi inleyerek elini çenesine kapatıp söylenmeye başladı, ama ne yazık ki yediği yumruktan dolayı sesi boğuk çıkıyordu.
Nefesim her an daralırken boğazım astım ilacımı almam için yanıyordu .
Ona sırtımı dönüp, dövüş odasının penceresinin solunda duran masaya doğru adımlamaya başladım.
Masanın üstünde siyah havluyu alıp terli tenime bastırdım, önce alnıma sonra ise boynum ve spor yarım atletimin açık bıraktığı göğsüm ile enseme bastırdım." Ne vuruyorsun kızım? Çenemi mi kıracaksın? Kum torbasına vur dedim bana değil "
dedi cırlarcasına sesi niye bir erkeğe göre bu kadar cırtlak çıkıyordu bazen anlayamıyorum.
Havlumu omzuma atıp ona kaşlarımı çatarak baktım."Çünkü bana 'kara kızım ' dedin ve diğer kelimeyi söylememe gerek var mı? "
dedim sert ve hırıltılı bir sesle ima ettiği şeye daha da sinirlenirken.
Bu sefer onun kaşları çatılırken masanın üstünde duran ilacımı alıp bana uzattı.
Hiç bir şey söylemeden ilacı dudaklarıma alıp boğazıma doğru art arda sıktım.Faydasızdı, biliyorum.
Zira ne daralan nefesimi açacak nede göğsümdeki ağrıya derman olacak tıbbi bir ilaç yoktu.Olamazdı... Ben ilacımı kaybettim.
İlacın boğazımdaki yakıcılığı yerini ferahlamaya bırakırken, onun ise ela gözleri bana endişeyle bakıyordu. Oysa buna alışkın olması gerekirdi.
Her an nefessizlikten kiriz geçiren beni böyle görmeye alışkın olmalıydı.
Ben ise onun gözleri dışında spor salonuna benzeyen odayı inceliyordum.
Odanın bir duvarına yaslanmış siyah deri koltuk diğer kısımlarında çeşitli spor aletleri,Odanın ortasından sarkan ve az önce tüm hıncımı çıkarmaya çalıştığım kum torbası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM DEĞİLİZ
Teen FictionBen buralara kadar gelene kadar çok bedel ödedim. Ve şimdi bedel ödeme sırası sende. Bak bana burdayım tam karşında. Öldürdüğün yerdeyim. Geri döndüm... Benden çaldıklarını geri almak için. Kıyametin olmak için. Bittiği yerden savaşımızı başlatmak...