Döner bandın yanında durmuş su yeşili bavulumu beklerken tırnaklarımı yiyordum. Bugün günlerden pazar ve bu şehirde hava 15 dereceydi. Havaalanındaki hava durumunu ve saati gösteren küçük televizyona bakıp iç çektim. Sabahın 7'sinde bir çok uykulu ve memnuniyetsiz yüzle beraber döner bandın etrafında duran kişilerden biriydim. 1 haftalık deniz, kum, güneş tatilimi tamamlamış ve yaşadığım şehre geri dönmüştüm.
Esneyerek cebimdeki telefonu çıkarttım. Siyah ekrandan yansıyan yüzümü görebiliyordum. Yorgun ve mutsuzdum. Uçakta saçlarım birbirine karışmıştı bu yüzden çantamın dibinden bulduğum küçük toka ile toparlayabildiğim kadar toparlamıştım. Beklerken can sıkıntım gitsin diye sosyal medyada gezinmeye başladım. Gözüm aynı zamanda boş dönen banttaydı. Siyah çantaların arasında adeta parlayan su yeşili bavulumu görünce telefonu çantama attım. Ellerimi havaya kaldırıp gerindim, banda iyice yaklaştım. Tek hamlede yakalayıp bavulumu yere indirdim. Tutma yerini açtıktan sonra montumun fermuarını boğazıma kadar çekip sırt çantamıda düzelttim. Bavulun tutacağını sıkıca kavrayıp havaalanının çıkışına doğru yürüdüm.
Güneş doğalı henüz yarım saat olmuştu ve hava 15 derece göstermesine karşın oldukça soğuktu. Sıcak yüzüme değen soğuk havanın yaktığını hissedebiliyordum. Hızlı adımlarla arkamda sürüklenen bavulumla birlikte taksilerin durduğu yere doğru yürümeye başladım. Kafamı yerden kaldırmaya mecalim yoktu. Esnemekten çenem ağrımış bir şekilde boş bulduğum ilk taksiye bindim. Taksici bavulumu bagaja yerleştirirken telefonumu cebimden çıkartıp kamerasını açtım. Ellerimle saçımı düzeltebildiğim kadar düzeltmeye çalıştım. Taksici koltuğuna oturmuştu.
"Nereye gidiyoruz?"
Adresi tarif ettikten sonra saçlarımı düzeltme çabasına yeniden giriştim. Duş almadan düzelmeyeceğini anladıktan sonra sinirle nefes verip telefonumu kapattım.
Eve gidene kadar kafamı pencereye yaslayıp yolu izledim. Her geçtiğimiz sokak ve caddede gördüğüm tanıdık yerlere "seni hiç özlemedim, seni de, ah özellikle seni. Halen açık olmana şaşırdım." gibi yorumlar yaparak kendimi uyanık tutmaya çalışıyordum. Evin önüne gelince taksici benden hızlı davranıp bavulumu indirdi. Parasını ödedikten sonra aracına binip gitti. Bende bavulum ve üzgün suratımla birlikte kapının önünde durmuş kalmıştım. Eve girmek için sanki ilahi bir işaret bekler gibi dakikalarca kapı ile bakışıp durdum.
Kapıyı zihin gücümle açamayacağımı anlayınca elimi çantama atıp anahtarı çıkarttım. Evet tek seferde bulup çıkarttım çünkü düzenli bir insandım. Kendimle ilgili sevdiğim nadir özelliklerimden. Eve girmemle birlikte sıkıcı hayatım bana geri dönmüştü. Sıcak bir duş alıp kendimi yatağa attım. Yarın işe gidecek olmamı düşünmeden sıcak yatağımı kucaklayıp derin bir uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pandora'nın Kutusu
General FictionYaşadığımız her olayı bütün detaylarıyla hatırlayamayız. Hatta bazen bazı olaylar öyle korkunç ve karanlıktır ki zihnimiz onları gizler eski, küçük bir kutu içinde saklar. Bu kutu yalnızca bir anahtarla açılabilir. Bu anahtar bazen esintiyle gelen g...