Sonsuzluğun Yolcusu [Final]

147 24 33
                                    

Yunho birkaç saatlik yolculuğun ardından sonunda kore'ye varmış ve derin bir nefes almıştı.

"Kore'yi bile özlemişim."

Yunho yüzündeki tebessüm ile havaalanından çıktıktan sonra bir taksiye bindiğinde cebinden telefonu çıkartıp hongjoongun numarasını tuşladı. Birkaç dakika sonra açtığında "acaba beni nasıl duyacaksın da arıyorsun?" dediğinde yunho gülmekten kendini alıkoyamamıştı.

"Hiç değişmemişsin be hyung."

"Y-yunho! Sen duyuyorsun!"

"Evet hyung ve hatta geri döndüm. Nerdesin?"

Hongjoong bu soru karşısında birkaç dakika duraksadı. Şimdi ne diyecekti ona? Nasıl diyecekti gelecek hayalleri kurduğu adamın öldüğünü?

"Seonghwa'nın evindeyim yunho."

Yunho seonghwa'yı duyduğunda yüzündeki gülümseme büyürken "hyung ona geldiğimi söyleme. Geliyorum 5 dakikaya." dedikten sonra telefonu kapatarak cebine geri koydu.

Artık önlerinde hiçbir engel yoktu. Bütün kurduğu hayalleri, normal bir insan gibi yaşayarak gerçekleştirebilecekti.

Şuanlık bu dünyanın en mutlu insanıydı.

Taksi evin önünde durduğunda yunho hemen taksinin parasını ödemiş hızlı adımlarla evin kapısına varıp hemen kapıyı çalmıştı.

"Park seonghwa! Aç kapıyı umudun geldi!!"

Birkaç dakika sonra kapı açıldığında yunho seonghwa'yı beklerken yeosang'ın açmasını beklememişti.

Yunho'nun yüzü biraz düşerken yine de yeosanga ardından woosana minjonga ve hongjoonga sarıldığında gözleri hala seonghwa'yı arıyordu.

"Hyung seonghwa nerede?"

Hongjoong verecek cevap bulamayarak susmaya devam ettiğinde yunho kalbine bıçak saplanıyormuş gibi hissetmeye başlamıştı. Hızlı adımlarla seonghwa'nın odasına giderek kapıyı açtığında odanın bomboş, sadece yatak ve dolabın olduğunu gördüğünde gözleri dolmaya başlamıştı.

"Hyung...bu oda neden boş! Seonghwa nerde hyung!"

Yunho'nun dolan gözlerinden yaşlar akarken hongjoong yavaşça ona yaklaşmış, elini omzuna koyduktan sonra derin bir nefes almıştı.

"Bunu al. Orada seonghwa'nın sesli mesajı var sana."

Yunho bundan sonra kendini tutamayarak ağlamaya başlamıştı. Hala anlamamıştı ne olduğunu. Neredeydi seonghwa? Nereye gitmişti.

"Hyung. Nerede o?"

Telefonu eline tutturduğunda "sesi dinlediğinde anlayacaksın." Dedikten sonra onunda gözünden bir damla yaş akmıştı. Yunho telefona bakarken hongjoong odadan çıkmış ve onu yanlız bırakmıştı. Yunho hıçkırarak ağlamaya başladığında olduğu yere çökmüştü. Kalbi yerinden sökülüyormuş gibi hissediyordu.

"Hani söz vermiştin seonghwa!? Hani beni bekleyecektin!?"

Yunho birkaç dakika sonra sakinleştiğinde yavaşça telefondaki kayıdı açarak dinlemeye başlamıştı.

"Merhaba umudum..."

Yunho seonghwa'nın sesini ilk duyduğunda gözyaşları hızlı hızlı akmaya başlamıştı. Sesi bile huzur olan adam nerede, nereye gitmişti.

"Sesimi duyduğun için sevinmiş olmalısın. Bende çok seviniyorum iyileşmiş olmana. Aslında ne diyeceğimi de bilmiyorum pek. Bak sana bir hikaye anlatayım. Geçmiş bir zamanda iki genç varmış. Bu iki genç birbirlerine o kadar aşıklarmış ki, ne birinin sağırlığı ne de diğerinin kolsuzluğu aşklarını yaşamaya engel olmamış. Birgün işitme engellinin tedavi olmak için çook uzaklara gitmesi gerekmiş. Neyse işte o genç gidince kolu olmayan genç bütün hayatını yaşayan ölü halinde yaşamaya devam ederken günün birinde kolsuz genç hayatını kaybetmiş. Tedavi olan genç mutlu bir şekilde geldiğinde sevdiğini bulamayınca o da hüznünden, yanlızlığından ölen gencin peşinden gitmiş. Bizim hikâyemize ne kadar benziyor demi? Ama yunho sen sakın arkamdan gelme tamam mı?Artık özgür bir kuşsun. İstediğin şeyleri artık rahatça yapabilirsin. Bu zamana kadar hayalini kurduğun her şeyi gerçekleştir. Hayallerinin çoğunda ben vardım belki. Beni unut ve başkasına aşık ol. Başkasına değer ver. Başkasını al hayallerine benim yerime...... Ne kadar sana olan sözlerimi yerine getiremesem de sen beni dinle olur mu?...İlk defa seninle bütünlendim ben, Anladım yaşadığımı her nefes alışta, Seninle geçtim bütün zamanlardan, Seninle var oldum ama Ben sonsuz bir yolculuğa çıkıyorum. Uçsuz bucaksız. Elbet birgün sende gelirsin ama şuan daha erken. Yaşayamadığın koca bir hayat var önünde. Şuan gözlerinden akan her damla yaşı yanıma geldiğinde sana ödeteceğim. Şimdi ağlamayı bırak ve yeni hayatının özgürlüğünün sefasını sür. Seni her zaman çok sevdim yunho. Ne kadar ölmüş olsam da seni sevmeye devam edeceğim. Kendine iyi bak umudum. Hep mutlu yaşa. Yaşa ki karanlık dünyanın umudu tükenmesin."

Ses bittiği anda yunho derin bir sessizliğe bürünmüştü. Ne yani şimdi hayaller kurduğu bu adam sonsuzluğa mı gitmişti?

"Nasıl ya nasıl!!! Neden beni bıraktın seonghwa!! Neden!!"

Yunho'nun hıçkırıkları boş odada bir süre yankılandıktan sonra yunho ruhsuz gibi oturduğu yerden kalktıktan sonra yavaş adımlarla hongjoong ve diğerlerinin yanına gittikten sonra gözyaşları akmaya devam ederken kısık bir sesle konuşmuştu.

"Beni. Mezarına. Götürün."

~~

"Hoşçakal her şeyinde huzur bulunduran adam. Seni seviyorum."

Yunho mezara geldikleri andan beri mezarın yanına oturmuş, gözyaşlarıyla mezardaki toprağı ve mezar taşındaki "Park Seonghwa" ismini incelerken söylemiş, o andan beri de gözyaşları ile seonghwa'nın toprağını suluyordu. Bu son andı. Bütün her şeyin sonu gibi gözükse de her son yeni bir başlangıç demekti ama bu yunho için pek geçerli değildi.

Siz siz olun sevdikleriniz ile bütün anılarınızı dolu dolu geçirin. Geçirin ki geç kalacağınız anılar, yaşayamadığınız isteklerleriniz kalmasın. Kendinize iyi bakın. Hep mutlu yaşayın. Yaşayın ki karanlık dünyanın umutları tükenmesin...

Sevgilerle 💕

...

Bütün hüzünler ardına mutluluk getirsin. Hep mutlu olun.

Diğer kurgularda görüşmek üzere 👋

Ateez ile mutlu kalın

04.02.21

✔Song Of The Sea. (YunHwa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin