Karanlık Dünya'nın Umudu.

162 30 18
                                    

Bölüme başlamadan önce Atinyleri şuraya etiketlerseniz sevinirim...💕

........................

"Tanrım sonunda!"

Saatlerce süren derslerin ardından çıkış zili çalmış, yunho'nun yanına gitmek için ayaklanmıştı seonghwa.

Olabilecek bütün aksiliklerin olmaması adına adımlarını hızlandırarak yunho'nun sınıfına doğru ilerlemeye başladı. Biran önce varmak istiyordu yanına, ne olur ne olmaz.

Sınıfın bulunduğu kata geldiğinde kendisine doğru gelen yunho'yu baştan aşağıya süzdü. Bu karanlık dünyanın içindeki umut parçasını andıran mavi saçları, Seonghwa'ya nazaran uzun boyu, üzerine giydiği çizgili yakalı okul formasının altına giydiği beyaz pantolonu ile her zamanki gibi göz alıcı olduğunu fark etti seonghwa.

Seonghwa yanına çoktan gelmiş olan ve kendisini sarsan yunho'yu sonunda fark etmiş ve gözlerini yunho'nun kahverengi gözlerine dikmişti. Birkaç dakika sonra gitmeleri gerektiğini fark eden seonghwa koluna girmiş yunho ile ilerlemeye başladı. Bu aralar istemsizce sürekli yunho'yu izliyordu. Onu izlerken daha rahat nefes alıyorumuş, zaman daha hızlı geçiyormuş gibi hissediyordu.

Sonunda lanet okullarından kurtulduktan sonra yunho seonghwa'nın önüne geçerek gözlerine bakarken "Bugün beni takip et." demiş ve seonghwa'nın elini tuttuğu yine ilerlemeye başlamıştı. Seonghwa Yunho'nun her şeyine aşıktı. Özellikle kimsenin ulaşamadığı, sadece kendinin bildiği o güzel kalbine.

Yunho durduğunda ancak kendine gelerek düşüncelerinden çıkan seonghwa gözlerini etrafta gezdirmeye başladı. Masmavi denizin kenarında, Renkleriyle muhteşem görünüme sahip iki ağacın arasından denizin üzerine doğru devam eden tahta yolun üzerindeydiler. Ağaçların birbirine yakın olması tünele giriyormuşçasına bir his yaratırken seonghwa hem bulundukları yerin hem de yunho'nun ortama uygun güzelliği ile büyülendiğini hisseti.

"Burası da neresi?" diye sordu seonghwa. Yunho o eşsiz gülüşünden sonra seonghwa'yı çekiştirerek  tahta yolun sonuna gelerek uç kısmına oturdu. Seonghwa'ya da oturması için işaret ettikten sonra bir süre gözlerini kapatarak gökyüzüne bakmaya başladı. Seonghwa da onu izlemeye.

"Burayı seninle çıkmadan önce keşfetmiştim. Bu zamana kadar hala güzel durduğunu görmek sevindirdi beni." Yunho'nun beden diliyle anlattığı şeyleri anladığında buruk bir tebessüm ederek yunho'ya "Aynı senin gibi." demişti. Yunho utangaç şekilde gülümsedikten sonra kendine çekerek sıkıca sarılmıştı seonghwa. Onun bu halleri o kadar hoşuna gidiyordu ki, ömrünün sonuna kadar yunho ile olabileceğini hissediyordu.  

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Seonghwa'nın kollarından çıkarak sormuş ve seonghwa başıyla onaylamıştı. "Beni bir kere öper misin?" Seonghwa yunho'nun isteği karşısında şaşırarak hafif bir tebessüm ederek yunho'ya bakmaya devam etti.

"Nerden çıktı şimdi bu?" dediğinde yunho utanarak gözlerini kaçırmış ve akan suya bakmıştı. Seonghwa bu haline gülümseyerek ona bakmasını sağlamış ve gözlerinin tam içine bakmıştı.

Seonghwa yavaşça yunho'ya yaklaşarak dudaklarını yunho'nunkilere bastırdığında yunho'nun dudaklarında oluşan tebessümü hissetmişti. Öyle ki bu hissi uzun zamandır hissetmemişti.

Seonghwa yavaşça öpmeye başladığında yunho da seonghwa'ya karşılık vermişti. Bir süre sonra nefessiz kalan yunho ayrılmış ve alnını seonghwa'nın alnına yaslamıştı. Seonghwa onun için bu dünyadaki nefesi gibiydi. Seonghwa'nın ondan ayrılacağı düşüncesi bile kalbini o kadar acıtıyorduki, dile getirememesi de bu acının cabası gibi oluyordu.

Zaman su misali akıp geçmiş iki genç o deniz kenarından ayrılamamıştı. İkisi de kendilerince bir şeylere dalmışlardı.

Yunho bu uzun süren sessizlikten sonra bedenini yanında oturan seonghwa'ya çevirmiş ve ona bakmasını sağlamıştı. 

"Jackson ile kavga etmeyi bırak seonghwa." 

Yunho'nun dediğini anladığı anda kaşlarını çattı seonghwa. "Nerden çıktı şimdi bu!?" Yüz şeklinden seonghwa'nın sinirlendiğini anlayan yunho gülümseyerek "Ben... Jackson'un bana ettiği hakaretlerin, bütün zorbalıklarının farkındayım seonghwa." dediğinde seonghwa'nın sinir kat sayısı yükselmişti.

"Lanet olsun!" sesli söylediği şeye karşılık yunho anladığı cümle ile yüzündeki o gülüş çoğalmıştı. "Ona küfür etmeyi bırak seonghwa. Ben artık kabullendim. Bu saatten sonra düzelemeyeceğimin de farkındayım." Yunho birkaç saniye durup seonghwa'ya baktı. Gözlerinin hafif sulandığını fark ettiğinde canı çok yanmıştı. O seonghwa'ya layık bile değildi ama canından çok seviyordu onu işte.

"Benim yüzümden üzülmeni istemiyorum." Seonghwa'nın dolan gözlerinden bir damla akarken, seonghwa hızla yunho'ya sarılmıştı. Yunho'nun bu çaresizliği seonghwa'yı o kadar derinden yaralıyorduki. Sevdiğinden adını bile duyamamak...

Dünya'nın en kötü yönüydü.

"Saçmala Yunho! Ben seninle mutlu oluyorum. Nasıl beni üzebilirsin ki sen?" Bunları ilk sesli olarak sarılırken söylese de ayrıldıktan sonra yunho'ya tekrar söylemişti. Yunho seonghwa'nın söyledikleri karşısında utangaç bir şekilde gülümsemekle yetinmişti. "Seni seviyorum seonghwa." dediğinde yunho tebessüm eden seonghwa olmuştu. 

"Bende seni seviyorum umudum."




...

Şuraya bir yunho atam bari :)

Şuraya bir yunho atam bari :)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(saçlar mavi unutmayınn!)

~~24.12.20~~

✔Song Of The Sea. (YunHwa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin