9

1K 152 62
                                    

azize jeongin

hyunjin:
felixi öptüm ben

chan:
OHA
NE ZAMAN

jeongin:
NERDE

minho:
NASIL

hyunjin:
dün,benim evimde, dudakla

minho:
bu mal az önce
nasıl sorusuna 'dudakla'
diye mi cevao verdi

hyunjin:
eee
evt?

jeongin:
SHIP BEE
SONUNDA

chan:
elimizde büyüdü
çok duygusalım

minho:
çok yaramazdı kerata
uslandı be abisi

jeongin:
hayat işte
daha geçen küçücüktü di mi

minho:
jeongin...

chan:
o senin abin...

hyunjin:
mla gwtzyfhmbaydwbd
neyse kızmayayım biricik azizemize
bizi günahlarımızdan kurtaracak

jeongin:
pardon?
siz günahkarlar için sap mı kalmalıyım

minho:
evt?
Bir problem mi var

chan:
azize linci istemiyorsan teli bırak jeong

jeongin:
lanet...

•••

Hyunjin, Felix'in fotoğraflarını kurmaya çalıştıkları ajansa götürmüş ve ardından eve geri dönmüştü.

Kapıdan girince onu mutlu eden sıcaklık vücudunu sarmış, aylardır hayalini kurduğu görüntü gözlerini süslemişti.

Sarışını kanepenin üstünde, kalın battaniyenin altında uyuyordu. Beline kadar inmiş battaniye nefesiyle birlikte inip kalkıyordu.

Hyunjin montundan kurtulduktan sonra Felix'in yanına ilerledi. Battaniyeyi hafifçe kaldırıp yavaşça yanına yattı.

Felix hafifçe gözlerini açmış, Hyunjin'e dönerek göğsüne yaslanmıştı. Sıcak elini Hyunjin'in soğuktan buz kesmiş yanağına koydu, okşadı.

"Hoş geldin." dedi uykudan boğuklaşan sesiyle.

Hyunjin sarışınının saçlarını koklayıp öpüyordu.

"Okul nasıldı güzelim?" diye sordu Felix'e.

Sabah beraber okullarına gitmişler,çıkışta ise Hyunjin ajansa; Felix ise eve dönmek için ayrılmışlardı.

"Güzeldi." dedi Felix.
"Çok acıktım."diye sızlandı ardından.

Hyunjin kıkırdadı. Ardından yavaşça sevgilisinin doğrulmasına yardım etti.

"Gel o zaman bir şeyler hazırlayalım."
•••

Akşamın ilerleyen saatlerinde Hyunjin gün içinde tamamlayamadığı ödevini yapıyor, Felix ise koltuğun kenarında kitabını okuyordu

Kitaptaki karakterle aynı ada sahip olmanın heyecanıyla gözünü kitaptan ayıramıyordu.

Hyunjin yorgunlukla derin bir nefes verdi. Nihayet biten ödevinin başından ayrılıp gerindi. Gözleri cama takıldığında yüzüne mutlu bir tebessüm oluşmuştu.

Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu, sokak lambasının ışığı altında çok güzel gözüküyordu.

Kitabına dalmış sarışını görünce mutluluğu katlandı. Onun yanında olmaya, onunla yaşamaya çok alışmıştı. Şimdi güne beraber başlıyor, hep güzel hatırlayacakları güzel anılar biriktiriyorlardı.

Onu kollarında istediğini fark edince yavaşça Felix'in yanına sokuldu Hyunjin. Felix, yanına oturan sevgilisine gülümseyip kitabına devam etmişti.

Yavaşça kitabı elimden alıp kaldığı yeri işaretledi Hyunjin. Ardından Felix'in elini tuttu.

"Pekala sevgilim, Balzac paralel evrenin birinde kahvesini yudumlasın. Gel biz yağan karı izleyelim, olur mu?"

Felix çocukça bir heyecanla cama baktı. Lapa lapa yağan kar onu her seferinde heyecanlandırıyordu.

Beraber koltuğu camın önüne ittiler. Koltuğun ortasına oturmuş, bacaklarına battaniye örtmüşlerdi. Felix, Hyunjin'in kolları arasındaydı.

Onunla mutlu olmaya çok alıştığını bilmek Felix'i her seferinde mutlu ediyordu.

Her zaman varlığını sorguladığı aşka şu an sahip olmak şanslı hissettiriyordu. Yanındaki genç adama baktı,profilini izledi. Elleri ellerini buldu.

Yuvasında hissediyordu. İki kişilik küçük bir aile oluvermişlerdi.

•••
Hey! Felix'in okuduğu kitap Vadideki Zambak bu arada, Balzac eseri. Ve bu arada bu bölümü yazarken aslında bu bölümü final yapabileceğimi fark ettim. Çünkü ucu açık kalan bir olay ve artık ekstra heyecan katabileceğim bir bölüm yok.

Bu yüzden de bir iki bölüme final gelir. Bu fic böyle atraksiyonsuz, pudra şekeri kıvamında biter. Bay~

Photographer • HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin