-Geri alamayacak olman benim bir yem olduğum gerçeğini ne kadar değiştiriyor?
Ne zaman ona kaysa bakışlarım gözleri yerinde durmuyordu sanki.Ya sürekli gözdağı verme derdindelerdi ya da bilinçsiz öz güvenim onu da yıpratıyordu,bilemiyorum.Elleri ellerime uzanıyor ansızın,iki elim avuçlarının içinde.Bir alıkoyuş değil bu,aksine bana bir şeyler anlatmak istiyormuşçasına ürkekliğimi atmam için hafifçe gerçekleştirilmiş bir uyarı.
-Ellerinin sadece eteğin yerine cebindekini sahiplenmesini sağlasaydın senin asıl yem olmadığını anlardın.
Ellerimi avuçlarından ayırıp eteğimi bel kısmından hafifçe yukarı kaldırıyorum.Gözlerim ona kilitli,kim olduğunu bilmediğim bir yabancıya.Aşağılayıcı mı yoksa sadece alaycı mı ne olduğu belli olmayan o gülümsemesi merceğime giriyor.Başka bir oyuna başlamak istiyorum kurallarını benim kurduğum.Daha da sırnaşıyorum ona,dibimdeyim adeta.Başımı ona doğru kaldırmış,nefesimle dövüyorum yüzünü.Şaşırma değil de merak dalgası geçiyor çehresinden.
-Sen de göğsümde soluklanmak ister misin?
Zaman akmadı.
-Bana mı sunuyorsun kendini?
Zaman akmadı.
-Attığın yemle girdabına girdiğimi söyleyen sensin.
-Sözlerime itimadın bu kadar çabuk oluştuysa inan sadece göğsünde soluklanmamı istemekle kalmazsın.
Zaman seyrinde.
-Soluklanmanı isteyeceğim tek yer canını bağışlamam için yalvarmaktan sesin kısılmış bir şekilde önümde diz çökeceğin yer.
Yüzünü göremiyorum.Yanağını yanağıma çoktan yaslamış,dudakları kulaklarıma ara sıra sürtünüyordu bile.Aynı yere değil;her defasında bir aşağı bir yukarı,salıncak gibi...
-"Lütfen canımı bağışla,sadece senin için bu kadar erken geliyorum."Böyle mi?
Kendimi geri çekiyorum hemen zira daha fazla bu titrek nefesinin ve sıcak dudaklarının tenime temasına tahammül edemem.Ne dediğini idrak etmekte güçlük çekerken buluyorum kendimi.Bu da mı bir aldatmaca,neden ve nereye benim için erken geliyor?Gözleri anlık seyiriyor sanki dumur olmuşçasına.
-Zeki olduğunu sanmıştım ama pratik zekanı anlık abartmışım sanırım.
Hâlimden nefret de etsem hâlen anlamaya çalışıyorum dediklerini ve görünen o ki bunu dışarıya yansıtmaktan da çekinmiyorum.Uzaklaştığım adam yine sokulmaya çalışırken tekrardan geri çekiyorum kendimi.
-Anlamadın...
Öfke tüm bedenimi bir kasırga gibi vuruyor adeta.Gizemli konuşmalar,süslü laflar,verilen gözdağları..Hepsi şu an beynimi kemiriyor sanki.Zehirlemek istiyorum bu fareleri,köklerini kazımak ve bilinmeyen dehlizlere tıkmak cesetlerini.Ceset..Dünkünü hangi dehlizde saklıyorsun Nehir?Anahtarı sende mi yoksa yuttun mu çoktan o anahtarı ha?
Yerimde silkeleniyorum ve sokuluyorum dibine bu ketum adamın.Koluna yapışıyorum adeta hırpalamak istercesine.
-Bilinmezleri çözmek zatı alimin pek sevdiği bir aktivitedir.Lakin bilirsiniz ya,bulmaca çözerken her boşluğa elinin emeğini sunup o boşlukları doldurmaya yeltenmek zaman kaybıdır.Zira,ya bilirsiniz zaten o karenin içindekini ya da gerek yoktur hiç bilmeye bile.Senin bu dükkanda yaratmaya çalıştığın gizem benim beynimde labirente dönüşecek sanıyorsun.Hayır.Seni biliyorum ben,çözmeme gerek yok.O yüzden bırak bu etiketsiz konuşmaları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matem Şekeri
Romanceİçimdeki derinliği sığlaştıran,ben uzak denizlere dökülmek isterken beni alıkoyan intikamın kurbanlığı olmak mı yoksa sahte bir aşkın gölgesinde kalmak mı? ... Nehir ve Rüzgar,içlerinde masumiyetin zerresini dâhi barındırmayan,birinin diğerinin sula...