Bu hayata alınıp koyulmuş fani varlıklar olarak en acınası özelliğimiz kendimizi hiçbir zaman yeterli bulmamamızdır. Saçlarımız düzse kıvırcık saçlı olanlara, kıvırcıksa düz saçlı olanlara özeniriz. Uzun kısaya, kısa da uzuna; esmer sarışına, sarışın da esmere. Peki ya ben kime ve neden özeniyordum? Neden olmadığım bir insanı sanki bir bilgisayarda kodlanmış gibi beynime yüklemeye çalışıyordum? Yazılım dilinde kodların birbirleriyle uyumlu olması şarttır. Çakışan iki kod programınızın çalışmasını kökten bozabilir. Varlığımı, benliğimi kaybedebilirim bu yolda. Bende olanı da yitirebilirim.
İşte şu anda bu barda başıma gelen tam da buydu. Hata veriyordu yazdığım program. Sınırlarım zorlanmıştı ve bu karakterimin çok ötesinde olan bir hudutta geziniyordu. Geri çekilmeliydim. Benliğimi kaybetmeden ve daha henüz oyunun başındayken mat olamazdım.
Bakışlarımı onun söylediği sözleri sindirdikten hemen sonra hiçbir şey olmamışçasına yüzünden uzaklaştırıp sol tarafımda bulunan cama çevirdim. Böylesi daha iyiydi. Kendimi daha fazla küçük düşürüp ergen bir kız gibi laf dalaşına giremezdim. Yapamayacağım şeyleri söylemekten geri durmalıydım. Yoksa kim itimat ederdi ağzımdan çıkan sözlere...
Camın karşısında birden fazla mekanın ışıkları çarpıyordu gözüme. Onlarca insan içeride hunharca eğleniyordu. Bense yanımdaki adamın az önceki hususta tek bir kelam bile etmemesi için dua ediyordum. Şu an onu burada olma sebebimden çok uzak konulara dalmakla suçlayabilirdim ve bunda da haklı olurdum. Sadece ters giden bir şeyler vardı. Bu yaptığı ufak çaplı şaka gücüme gitmişti... 21 yaşındaki bir kadının kendini dahi keşfetme cesaretini gösterememesi ve çakallarla çevrili mekanlara dalmayı düşünmesi tezatlığı beni eziyordu adeta. Cin olmadan adam çarpmaktı yaptığım.
Hâlâ konuşmuyordu. Camdan yansıyan görüntüsüne bakmak istediğimde bana baktığını farkına vardım. Yavaşça ondan tarafa vücudumla beraber yüzümü de çevirdim. Konuşmak istiyordum ama utancım engel oluyordu bana. Kurtarıcı olmaya yemin etmişti neyse ki bugün.
-Sağ tarafımdaki koltuğa bana bakarken tek gözünle bakmaya çalış. Lacivert pantolonlu ve haki gömlekli bir adam göreceksin. Yanlarında, sakız çiğnemesi baktığın anda seni rahatsız edecek bir kadın da var.
Bir şeyler söylemesiyle düşüncelerimden sıyrılmıştım. Bakmamı söylediği tarafa sağ gözümü Rüzgar'a dikerek incelemeye çalıştım. Mekanın ışıklarından renklerin doğru olup olmadığından emin değildim ama o da renk körü değilse benim gördüğüm şekilde görecekti. Buna takılmanın sırası da değildi...
-Tanıdık gelen biri var mı?
Vermek istemediğim bir cevabı biçecektim ona.
-Hayır...
-Lacivert pantolonlu herif sizin eve sık sık gelip gider. Gördüğü bütün kadınların önce yüzüne değil başka yerine bakar şerefsiz.
Söyledikleri karşısında dudaklarım kıvrılmıştı. Kıkırdamaya başlamıştım. Benim bu halim karşısında ciddi bir ifade takındı yüzü. Merak içerisindeydi ama sormuyordu da. Önden davranmak istedim.
-Kendine şerefsiz diyebilecek seviyede biri olduğunu tahmin etmedim sadece.
Sinirleniyordu. Kısılan ve kasılan çenesinden bunu anlamak güç değildi. Sinirlensindi.
-Dozu kaçırma Nehir! Bir insanın elbette bir bölgesi diğer bir insanın anlık olarak dikkatini çekebilir, bu çok da önlenebilir bir durum değildir ama o kişi seninle değilse o bakışını bir daha oraya indirmezsin. Az önce sığmadığımızdan söz ettiğinde bakışlarım elbette oturduğumuz noktalara kaydı, dikkatimi çeken bir durum bile yoktu yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matem Şekeri
Romanceİçimdeki derinliği sığlaştıran,ben uzak denizlere dökülmek isterken beni alıkoyan intikamın kurbanlığı olmak mı yoksa sahte bir aşkın gölgesinde kalmak mı? ... Nehir ve Rüzgar,içlerinde masumiyetin zerresini dâhi barındırmayan,birinin diğerinin sula...