Görselde olan beyefendi Kim Seokjin✨🔗
"Bu anlaşmayı kabul etmiyorum." dedi Kim Seokjin elindeki dosyayı masasının üstüne gelişigüzel fırlatırken. Uzun bedeni masasının arkasında bulunan boydan boya camlı penceresinin önünde duruyor, elleri özel tasarım takım elbisesinin ceplerinde, büyük şirketinin yirmi sekizinci katından aşağıya bakıyordu. İnsanların ne kadar küçük göründüğünü düşündü, hepsi küçük birer nokta gibiydi, hareket ediyorlar, birbirlerine çarpmadan geçiyorlardı.
"Ama efendim bu anlaşma-" Sert bakışlarını masanın ardında dikilen, asistanına çevirdi baş döndürücü bir hızla. Düzgün siyah kaşları çatıktı, kahve gözleri olduğundan daha sinirli bakıyordu, keskin çenesini sıkmıştı. Karşısındaki kadın, koyu bakışların hedefi olduğu anda dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdi, dudaklarını mühürledi.
Kim Seokjin dik tuttuğu geniş omuzlarının üzerinden kadına attığı tek bakışıyla dahi yutkunmaya sebep oluyordu.
"Bana karşı mı geliyorsun?" Tok, kalın sesi odayı doldurduğu anda asistanın bedeni büzüldü, kasıldı ve olduğu yerde bir adım geri adım attı. Topuklu ayakkabıları ayağına dolanıyor gibi olurken kendini hızla toparladı. Gözlerini kaldıramıyordu, o bakışların hedefi olduğunu görmek istemiyordu.
"Hayır, efendim ben sadece-" Devam edemedi. Kim Seokjin bedenini döndürüp, sakince attığı bir iki adımla deri koltuğuna oturduğunda ellerini özel tahtadan yapılmış, pürüzsüzce cilalanmış masanın üzerinde birleştirip bir açıklama beklercesine tek kaşını kaldırmış bakarken kalın dudaklarını ıslattı.
"Sen sadece ne?" Gözlerinde keskin bir karşı çıkış vardı, istedikleri sorgulandığında kahverengi gözleri siyaha döner, karşısındaki insana bir geri adım attırırdı her zaman.
Bana bir daha karşı gel diye söyleniyordu gözleri, bana bir daha karşı gel ve hayatının parmaklarımın ucunda olduğunu unutma. Canını yakmak için bir an düşünmem, kalbini kırmak için bir saniye beklemem. Canını yakarım, kalbini kırarım, hayatınla oynarım ve sen yalnızca uzaktan izlersin, bir şey yapamaz, bir şey söyleyemezsin. Dudaklarını mühürler, yalnızca diz çökerek bana itaat edersin.
Beyaz sade gömleğinin ucuyla oynayan asistanın dudakları aralandı. "Özür dilerim efendim." Söyleyeceği tek mantıklı şey bu gibi gelmişti.
Karşısındaki uzun bedene baktı. Asistanı güzel bir kadındı, uzundu, zayıftı, alımlıydı, yüzü kadınsıydı ama patronu ona bağırdığında bir anda çocuksulaşıyor ve olduğu yerde büzüşüyordu. Akıllı bir kadındı çoğu zaman, patronunu karşı geldiği anlar dışında.
Kim Seokjin bedenini geriye yasladı ve birleştirdiği parmaklarını çözdü. Deri sandalyesini hafifçe döndürerek bakışlarını da bedenini de kadından çekti. Derin bir nefes çekti içine.
"Bir daha lafımı ikiletme." Kadın tekrar özür dileyerek eğildi, neredeyse iki büklüm olacak kadar belini eğdi. Kim Seokjin başını çevirip bakmadı bile.
"Çık." Dedi Seokjin son kez konuştuğunu gösteren sert sesiyle. Kadın odadan hemen çıkmak istediğini belli eden hızla uzanıp masanın üzerindeki dosyayı aldı ve parmaklarının arasında sıkıştırdı. Topuklarının üzerinde dönerek odadan çıktığında, kapıyı kapattığı an derin bir nefes verdi.
Kim Seokjin, zor bir adamdı.
İş dünyasında söylendiği an neredeyse saygı duruşuna sebep olacak bir ismi vardı, bakışları her zaman sert, duruşu dikti ve ne olursa olsun güzel yüzünün kolay kolay güldüğü görülmezdi. İnsanlarla gereksiz diyaloglara girmez, iş dışında kimse ile muhatap olmaz, yemeğe çıkmazdı, kendisine edilen her teklifi tereddütsüz reddederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ MASKE |bangtan
Fanfic"Sen onların dağınık kaderlerini birbirine bağladın, Kim Namjoon." diye fısıldadı geceye doğru genç kadın aklından geçenleri kelimelere dökerken. Birilerinin mutlu olması için birilerinin üzülmesi gerekiyordu, birilerinin sonu için diğerlerinin yol...