Medyadaki bey Jeon Jungkook✨🔗
Park Jimin bugün sonuncu kez yaptığı telefon görüşmesini bitirdiğinde telefonunu masaya fırlattıktan bir an sonra yorgun bedenini de koltuğa bırakmıştı.
Öğleden beri yaşanan anlardan dolayı evine gelene kadar birkaç koruma ile gelmiş sonrasında da evine girdiği andan beri telefon görüşmeleri yapmıştı.
Sürekli aynı şeyleri söylemek zorunda kalıyordu; Hayır, ben iyiyim; Herhangi bir yara almadım; Görüntüler hakkında bir bilgim yok; Bir zarara uğramadım; Eve gelene kadar bir problem yoktu; Hayır, bir ihtiyacım yok gibi sayılı cümleler sıralıyor, tekrarlıyordu. Aralayanların Kim Bang Seon'un şirketinden birkaç kişi olduklarını anlamıştı, gazeteciler ve televizyoncular muhtemelen susturulmaya çalışıyordu çünkü onu arayan herkes tedirgin sesiyle konuşuyordu. Yine de Park Jimin, her şeyi açıklamadan üstünkörü anlatmayı başarmıştı.
Artık telefonu yüzünden olan baş ağrıları da canını sıkmaya başlamıştı. Koltukta oturmayı bırakıp yayılmaya başladığı an, kapı çalana kadar biraz uyuklamıştı. Kirpikleri belli belirsiz aralandı ve bir saniye bile geçmeden geri kapandı.
Kapıyı açmaya gitmedi, her kimse geldiği gibi gitmesini tercih etti. Bugün gece vaktine kadar kimsenin evine gelmeyeceğini biliyordu ve saat daha akşam sularıydı. Kapı çalmaya devam ederken hiçbir şey yapmadan sadece yastığına sarılarak yatmaya devam etti.
Fakat kapıdaki her kimse o da en az kendisi kadar ısrarcıydı. Sonunda oflayarak yastığı koltuğa hırsla bırakıp yerinden kalktı. Ara holde ilerlerken kapıda olan kişiye küfürler ediyordu.
Koyu kahverengi kapısını açtığı anda karşısında hiç tanımadığı birinin olması vücudunu gerdi bir an.
"Buyurun?" dedi yeni uyandığı içi boğuk çıkan sesiyle. Hafif bir öksürük gerçekleştirip sesini düzeltti.
"Merhaba, ben polis memuru Jeon Jungkook." Polis memuru saygıyla başını eğerken kaşlarındaki çatıklık geçmiyordu. Kibirli bir havası olduğunu düşündü Jimin. Keskin çenesi, küçük ama dik gözleri, kavisli düşük bir burnu, gülümseyen bir çizgi halini almış küçük dudakları ve şekillendirilmiş çatık siyah kaşları olmasına rağmen suratındaki çocuksu, genç ifade bariz belli oluyordu.
Genç diye düşündü Jimin, ve oldukça dikkat çekici.
Öne eğilerek verdiği selamdan sonra iki yana dağılan düz siyah saçlarını düzeltmek için bir girişimde bulunmadı. Saçları biraz dağılmıştı fakat berbat görünmüyordu. Üzerinde ona biraz olsun dar geldiği belli olan siyah bir gömleği ve altında da aynı renkte kot pantolonu vardı, yuvarlak bir tokası olan bir kemer iliştirmişti ince beline. Ayaklarında çokta pahalı olmayan bir markanın siyah sporları vardı. Beyaz parlak tenine inatla giydiği her şey simsiyahtı. Elinde sıkı sıkıya avuçlarının içinde tuttuğu telefonu bile siyah bir kaba sahipti.
"Evet." dedi Jimin saygılı ama mesafeli sesiyle hafifçe kapıya yaslanırken. "Neden kapımdasınız?" Direkt konuya girdiğinde kaba olmasını umursamadı, yeterince insanla uğraşmıştı bugün. Belki de bu memurun yapacağı bir sorgulamayı kaldıracak güçte olduğunu düşünmüyordu.
Sanki bu soruyu sorması için bekliyormuş gibi hemen cevapladı Jeon Jungkook.
"Sabahki yaşanan olaylardan sonra güvenliğiniz için atandım. Belli bir süre birlikte çalışacağız, tehlike olmadığını ya da geçtiğini anlayana kadar." Yüzüne belli belirsiz bir gülümseme yerleştirdi, mahcup bir durumdaymış gibi.
Jimin kaşlarını çattı, kapıya yasladığı elleri gergindi ve bir an sonra vücudu tamamen kapı önünde dikiliyordu. Tek bir bakışta ne kadar sinirli olduğu anlaşılıyordu, ince kaşlarını çatmıştı ve dolgun dudaklarını bir an istemsizce yalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ MASKE |bangtan
Hayran Kurgu"Sen onların dağınık kaderlerini birbirine bağladın, Kim Namjoon." diye fısıldadı geceye doğru genç kadın aklından geçenleri kelimelere dökerken. Birilerinin mutlu olması için birilerinin üzülmesi gerekiyordu, birilerinin sonu için diğerlerinin yol...